9 Nis 2010

FÂTIR SURESİ


FÂTIR SURESİ


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ
مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِن بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Fâtır Suresi ayet 2

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللَّهِ يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاء وَالْأَرْضِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُؤْفَكُونَ

Fâtır Suresi ayet 3

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ ibadlarına (kullarına) hazineyi rahmetinden, ilim, hikmet, sıhhat, hidayet, mal, mülk, evlat, şekli insanı, akıl, zekâ, fikir, kalp, feraset, irsali peygamber, kütibi semavi ve sair nimetler ihsan etmiştir. Hiçbir varlığın gücüyle, kuvvetiyle, haşmetiyle geri çevrilemez. Ama Cenab-ı Allah’u Teâlâ tarafı ilahiyesinde men edileni hiçbir kimse veremez. Galibün alel umur ve merciu külli şey’i  ancak Cenab-ı Allah’tır. Hikmeti ilahiye iktida eylediği şeye saniî mutlaktır. Hiçbir kimseye ve kimsenin yardımına ihtiyacı yoktur. Malzemeye, maddeye de ihtiyacı yoktur. Ancak iza erade şeyen en yekule lehu kün fe yekûnu emriyle her şeyi kendiliğinden oluşur. Ve yahut harap olur. Nasıl ki hadisi peygamberi de öyle gelmiştir (s.a.s) kulun en güzel, söyleyişi bu olur. Allahümme la mânia lima e’teteyte ve le mü’tiyen lima mena’te ve le radde lima kadeyte ve la yenfeu zel ceddi min kel ced. Evet, senin verdiğine mani vermediğine mu’ti hükmüne red eden, hiçbir kimse yoktur.

Ey âdem zade insanlar!
         Çokça Allah’a zikir ve şükür ediniz. Allah’ın sizlere verdiği nimet la yuhsadir (hesapsızdır).en azından sizleri küfürden muhafaza etmiştir. Acaba sizleri semadan ve yerden Allah’ın gayri rızklandıran kim olabilir? Bileseniz ki Allah’tan başka yer ile gökleri menfaatiniz için halk edip, emrinize amede edebilecek kimse yoktur. Münîmi hakiki O’dur. Mu’tiyi kable sual da yine O’dur. Hal böyle olunca, sizlere ne olmuş ki mütemmeriden (kibirlenerek) yüzünüzü Hak’tan çevirip, tağutların peşine gitmeyi tercih ediyorsunuz? Agâh olunuz ki bedel ağırdır. Ödeyemezsiniz. Ödeyemediğiniz gibi son pişmanlık da faydasızdır.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ

Fâtır Suresi ayet 5

إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّا إِنَّمَا يَدْعُو حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ أَصْحَابِ السَّعِيرِ

Fâtır Suresi ayet 6

Evet, Cenab-ı Allah’ın sizlere verdiği vaâdi ilahiyesi haktır. Velâkin dünyanın hoş ve lezaiziyle zevk ve sefalarıyla sizleri sapıtıp, Allah’ın yolundan alı koymasın. Bir de kendinize gelin. İnsi ve cinni şeytanlar sizleri Allah’ın rahmetinden uzaklaştırıp, cehenneme ithal etmeye müstahak etmesinler. Çünkü karinusuun belası, şeytanın belasından daha eşeddir.

 
مَن كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَكْرُ أُوْلَئِكَ هُوَ يَبُورُ

Fâtır Suresi ayet 10

Evet, her kim izzet ve şerefi talep ediyorsa, Allah’tan talep eylesin. Ve hem de kim izzi dareyni (her iki dünya) talep ediyorsa, azizi mutlak olan Allah’u Teâlâ’ya müti’ olsun ki; Cenab-ı Allah da onu aziz kılsın. Bileseniz ki bütün kelimeyi Tayyibe Allah’u Teâlâ’ya gidecektir. Zikir olsun, tesbih, temcid, tahmid ve sena olsun. Ve diğer yanda kuldan sadir olan ameli salihi kabul buyurup, kulu musab tutar. Ama o insanlar ki, Allah’a karşı hileyle söz söyleyip, icrayı efalde bulunurlar. Elbette onlar için dehşet verici azap vardır. Ve hileleri de başa çıkmadığı gibi, Halik ve batıldır. Nasıl ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyurmuştur ki: ‘La yehikkul mekrus seyyiu illa bi ehlihi ve diğer bir ayette Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyurdu ki: ‘Kureyşlerin teşebbüslerinden haber verip, ve iz yem kuru bike ellezine keferu li yes bituke ev yektuluke ev yuhricuke yani Mekke müşrikleri (a.s)’ın hakkında şunu düşündüler.

         Ya (a.s.v) Efendimiz onların dininde sabit kalacak ve yahut katıl edilecek ve yahut nefi suretiyle Mekke’den çıkarılacaktır. Maalesef bu mekirleri kursaklarında kaldı. Ve başaramadılar ta ki Müslüman oldular.

وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَإِن تَدْعُ مُثْقَلَةٌ إِلَى حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى إِنَّمَا تُنذِرُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالغَيْبِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَمَن تَزَكَّى فَإِنَّمَا يَتَزَكَّى لِنَفْسِهِ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ

Fâtır Suresi ayet 18

وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَى وَالْبَصِيرُ

Fâtır Suresi ayet 19

وَلَا الظُّلُمَاتُ وَلَا النُّورُ

Fâtır Suresi ayet 20

وَلَا الظِّلُّ وَلَا الْحَرُورُ

Fâtır Suresi ayet 21
 
وَمَا يَسْتَوِي الْأَحْيَاء وَلَا الْأَمْوَاتُ إِنَّ اللَّهَ يُسْمِعُ مَن يَشَاء وَمَا أَنتَ بِمُسْمِعٍ مَّن فِي الْقُبُورِ

Fâtır Suresi ayet 22

Evet, hiçbir kimse kimsenin günahına hamil olamaz. Ve lev yakını da olsa nasıl ki münafıklar birbirlerini günah işleminde ‘sen şöyle yap, böyle yap günahı varsa bize olsun’ derler. Birbirlerini aldatarak, günaha teşvik ediyorlar. Hâlbuki herkes ettiğinden mesuldür.

Ey nebiyim Muhammed!
Sen ancak Allah’tan korkanları korkutup, Allah’ın giybi sözlerini onlara bildireceksin. Onlar ki doğru namazlarını kılıp, nefislerini teskiye ederler. Ve günahlardan arınırlar. Bilesin ki sonuç Allah’ın huzuruna dönülecektir. Bileseniz ki hakikati gören ile görmeyen bir değildir. Nasıl ki karanlık ile ışık bir olmadığı gibi ve sıcak ile soğuk da bir olmadığı gibi hayati dünyeviye de bulunan ile emvat mesabesinde bulunan ehli delalet ve gaflet bir olmadığı gibi Cenab-ı Allah’u Teâlâ istediği kimseye senin sözünü elbette işitir. Velâkin sen kabre girmiş ölülere benzer olan kişilere, ilahi emirleri anlatamazsın ey nebiyim Muhammed (S.A.V.)


إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَإِن مِّنْ أُمَّةٍ إِلَّا خلَا فِيهَا نَذِيرٌ

Fâtır Suresi ayet 24

وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالزُّبُرِ وَبِالْكِتَابِ الْمُنِيرِ

Fâtır Suresi ayet 25

ثُمَّ أَخَذْتُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ

Fâtır Suresi ayet 26

Evet, ey nebiyim Muhammed (s.a.s)!
Biz azimüşan Allah’u Teâlâ Rabbil âlemin seni hidayet ile dini hak ile insanlara gönderdik. Ve seni müminler için, müjdeci ve kâfirler için, korkutucu gönderdik. Bilesin ki hiçbir ümmet yok ve geçmemiştir. İlla ki onlara peygamberler yani korkutucu olarak göndermişizdir. Şayet bunlar seni tekzip ederlerse, gam etme. O geçmiş, ümmetler de peygamberlerini tekzip ediyorlardı. Onlara kütibi semavi getirip, tebliğ ettikleri halde maalesef Tevrat, İncil, Zebur ve furkanı azim ile beraber herhangisine rastladıkları zaman, inkâr ederek, peygamberlere tekrar iade edip, kabul etmezlerdi. Acaba onlar tefekkür etmiyorlar mı ki?

وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَابِّ وَالْأَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ كَذَلِكَ إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ

Fâtır Suresi ayet 28


İnsanlardan ve hayvanlardan çeşit çeşit muhtelifullehu yarattık. Mea ihtilafil levni, bil cümle Allah’ın mahlûkudurlar. Ancak ve ancak hakkıyla Allah’u Teâlâ’yı bilip, anlayıp, gadabından gerçek olarak korkup, amel eden zümre, zümreyi ulemadır. Rahima humullah

إِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَّن تَبُورَ

Fâtır Suresi ayet 29

لِيُوَفِّيَهُمْ أُجُورَهُمْ وَيَزِيدَهُم مِّن فَضْلِهِ إِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ

Fâtır Suresi ayet 30

هُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ فَمَن كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ إِلَّا مَقْتًا وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ إِلَّا خَسَارًا

Fâtır Suresi ayet 39

Evet, onlar ki semavi kitabı okuyup, iman ederek, namazlarını dosdoğru kılıp, onlara verdiğimiz rızıktan muhtaç kullarımıza, cehren (açıktan) ve alenen nafaka ederler. Elbette ticaretleri karlıdır. Zarar ve hüsran yoktur. Onların beklentileri bu oluyor ki, Cenab-ı Allah’u Teâlâ fazileti ilahiyesinde amellerine karşı verdiği, ecri sevaptan daha fazla vere. Çünkü Allah’u Teâlâ, bağışlayıcıdır ve şekurdur. Elbette kulun mükâfatını ziyade edicidir. Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ burada kâfirlerden bahsettiğinden, insanları bir şekilde mecbur etmeyip, muhayyer (seçmeli) bırakmıştır. Yani bilsinler ki küfür denilen şey ki; Allah’ın buyruklarını inkâr ile âdem kabul demektir ve yüzünü Allah’ın ifayı evamirinden çevirip, istinkâf etmektir muhakkak indi ilahiyede mebgud (sevilmeyen) ve menfurdurlar (nefret edilenlerdir). Bilsinler ki onlar küfürde imrarı hayat ederek, indi ilahiyede nefretten başka bir şeyi kazanmazlar. Sonuç hüsrandır. Durağı ise muhasebeden sonra, dehşet verici narı cehennemdir. 

قُلْ أَرَأَيْتُمْ شُرَكَاءكُمُ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمَاوَاتِ أَمْ آتَيْنَاهُمْ كِتَابًا فَهُمْ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّنْهُ بَلْ إِن يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُم بَعْضًا إِلَّا غُرُورًا

Fâtır Suresi ayet 40

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ müşrikleri tahkir için, Muhammed-ül Resul (s.a.s) Efendimize buyuruyor ki: Ey nebiyim Muhammed!
 O müşriklerden sor ki; onların ilah ittihaz ettikleri, put ve senemleri onlara ne yaptılar? Neyleriyle bu ibadete müstahak oldular? Gösterin bana ki mabud ittihaz ettikleriniz, yerden sizlere neyi istihraç ettiler (çıkardılar) ve neyi bu dünyada halk ettiler? Ta ki sizlerde onlara taparak ibadet ediyorsunuz. Acaba olur ki onlar semavatın halkında Allah’u Teâlâ’ya yardımcı olmuşlardır da onun için dünyada iken, bu tağudları Allah’ın ulûhiyetinde şerik ittihaz ediyorsunuz. Acaba olur ki Allah’u Teâlâ’dan bir kitap nazil olmuş ve sizlere bir haber vermiştir ki bu senem ile putlar semavat yaratılışında, Allah’u Teâlâ’ya yardımcı olmuş ortaktırlar. Hâşâ ve kella öyle bir şey yoktur ve olması mümkün değildir. Ancak sizin büyükleriniz sizleri bunlara ibadet etmeye teşvik etmişlerdir. Ve sizleri delalet ile küfre ithal ederek, batıl bir itikada ve inanca yöneltmişlerdir bileseniz.

إِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَن تَزُولَا وَلَئِن زَالَتَا إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍ مِّن بَعْدِهِ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا

Fâtır Suresi ayet 41

وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَى ظَهْرِهَا مِن دَابَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا

Fâtır Suresi ayet 45

Evet, O Yüce Mevla’dır ki yer ile göğü kudreti ilahiyesiyle, muhafaza altına almıştır. Düşmekten ve sükûttan muhafaza etmiştir. Şayet emri ilahiyesiyle muhafaza etmeseydi kim bu şekilde muhafaza edebilirdi? Hâşâ ki ola. Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ halimdir. Hiçbir zaman ukubeti (cezada) acele etmez. Vasiül mağfirettir tövbe edenler için. Evet, Allah’u Teâlâ şayet insanların ettikleri hatalara dair, hemen muaheze etseydi bil münasebe cezalandırsaydı bu kürenin sethinde yürüyeni görmek, mümkün olmazdı. Velâkin; hem hesabı ve hem de cezayı bir müddete kadar, tahir etmeye söz vermiştir. Ama o ceza günü de geldiğinde hiçbir kimse ne hesapsız ve ne de cezasız kalmayacaktır. Şer de olsa hayr da olsa karşılıksız kalmayacaktır. Cenab-ı Allah’u Teâlâ kullarını görücüdür. Ukubete müstahak olanı ikab ve azap eder. Mükâfata müstahak olanı da mükâfat eder. Hem cennetini hem de cemalini verir.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde
Muhammed Nuri ÇELİK




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

E=mc2 ?

Güneş Sistemi

Güneş Sistemi
Üstteki resimle bu resim arasındaki benzerliği farketmişsinizdir Güneş Sistemi de diğer sistemlerle birlikte bir merkez etrafında dönmektedir. Ancak biz henüz bunu keşfedemediğimizden bu sözün bilimsel bir dayanağı yoktur.

Cevşen