9 Nis 2010

CÂSİYE SURESİ


CÂSİYE SURESİ

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

حم٭ تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ٭ إِنَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لَآيَاتٍ لِّلْمُؤْمِنِينَ٭ وَفِي خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِن دَابَّةٍ آيَاتٌ لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ٭

Câsiye Suresi ayet 1-4

Evet, surenin başlangıcından müşriklerin reddi olarak Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyuruyor ki: ‘Kuran’ın nuzulü hüküm sahibi olan, Allah’u Teâlâ’dandır.’ Yani Muhammed-ül Resul’ün hafıza mahsulü değildir. Yer ile göğün içindekileriyle beraber ki bu kadar muhtelifül eşkâl ve renk ve lisan halk ve icatları Allah’ın varlığına, birliğine, kudreti kâmile sahibi olduğuna, her şeye gücü kuvveti yeteceğine, müminler için berahini katiye (kati deliller) vardır. Hele insanlar ki bu şekli bedi’te yaratılışları ve yer üzerinde yürüyen muhtelifül şekil vel icad delili kâfi vardır. Kuran-ı Mücizül beyan tasdik edenler için, gece ve gündüzün yaratılışları birisi karanlığıyla hizmet eder. Diğeri; ışığıyla hizmet eder. Birisi mehalli istirahat, diğeri mehalli maişet, oluşlarıyla birisinden mai mukatter diğerinden envai çeşit nebatat ile hububatın zuhuru, mahlûku Hüda Teâlâ’yı rızıklandırmak için yetiştirmeleri ve diğer bir yandan rüzgârın esmesiyle erkek tohumu bir nebatından diğerine nakil etmesi rayihayı habiseyi (pis kokuları) yeryüzünden izale etmesi, yüksekteki bulutları ihtiyaca göre nakil edip yağmuru tedarek etmelerinden elbette ziakıl ehli tefekkür için Allah’ın vahdaniyetine delalet eden büyük deliller vardır.
Ey nebiyim Muhammed de ki: ‘Siz müşrikler bunca alametlere inanmadıktan sonra neyle inanacaksınız?’ Bunun mistaki Allah’ın kavli şerifidir.

وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا أَنزَلَ اللَّهُ مِنَ السَّمَاء مِن رِّزْقٍ فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ آيَاتٌ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

Câsiye Suresi ayet 5 

تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَ اللَّهِ وَآيَاتِهِ يُؤْمِنُونَ

Câsiye Suresi ayet 6

İşte meali geçen bu ayetlerden hisseyab olup, ilahi kelamında yüzünü çevirip, kabul etmeyen acaba hangi bir şeyle inanır ve tasdik edebilir? Bundan sonra o müfteri (iftiracı) olan kezzaplara cevaben: 

وَيْلٌ لِّكُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ

Câsiye Suresi ayet 7 

يَسْمَعُ آيَاتِ اللَّهِ تُتْلَى عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ

Câsiye Suresi ayet 8

وَإِذَا عَلِمَ مِنْ آيَاتِنَا شَيْئًا اتَّخَذَهَا هُزُوًا أُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ

Câsiye Suresi ayet 9

مِن وَرَائِهِمْ جَهَنَّمُ وَلَا يُغْنِي عَنْهُم مَّا كَسَبُوا شَيْئًا وَلَا مَا اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاء وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

Câsiye Suresi ayet 10

İşte bu müfteri iftiracı olanlar ki küfre devam ederler azap vardır. Çünkü ayeti ilahiyemize istihza (alay) ettikleri için, öyle bir cehennem onları bekler ki hiçbir şey onları kurtaramaz. Ne mal ne evlat ne de tapanakları hiçbir şey.

اللَّهُ الَّذِي سخَّرَ لَكُمُ الْبَحْرَ لِتَجْرِيَ الْفُلْكُ فِيهِ بِأَمْرِهِ وَلِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Câsiye Suresi ayet 12 

وَسَخَّرَ لَكُم مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا مِّنْهُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لَّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

Câsiye Suresi ayet 13

Evet, casiye minel ayetil mühimmat
Evet, bilesiniz ki O Yüce Mevla’dır ki denizi sizlere hizmet için yarattı ki onun emrine istinaden gemilerinizi içinde gezdirip, içindekilerden faydalanasınız. Dikkat ediyor musunuz ki? Cenab-ı Allah’u Teâlâ denizi öyle bir şekilde yaratmış ki içine bir şeyde koymuş, gemiyi derinliğine girmesinden muhafaza eder. Ahşabı öyle bir şekilde yaratmış ki denizin üzerinde yüzer altına girmez. Hâlbuki suyu alan herhangi bir şeyi suyun altına girmesi lazım iken, bu ağaç girmez. Mea haza ağaç icadından insana benzerler. Nasıl ki insanın bedeninde kan damarları vardır. Kanın cereyanı sağlarlar. Öylecesine ağacın da damarları vardır ki suyu ve nemi yerden alıp, yapraklarına kadar yetiştirir. Dikkat ederseniz, yapraklarda damarlara tamamen görünmektedir. Ama Hâkim-i Mutlak’ın emriyle suyun üzerinde kalır su da müdahale etmez. Anlaşılan bu oluyor ki bu ağaç ile bu deniz mutasarrıfı hakikinin emriyle hareke ederler. Bir an olsun dahi onun emrinden dışarı çıkmazlar. Ve mümkün değildir. Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ sizlere semayı musahhar kılmıştır ki yıldızlarından gezegenlerinden faydalanasınız. Yerin üzerinde yarattığı ovalarında, dağlarından, denizlerinden nebatatlarından faydalanasınız. Bunlar tamamen Allah’ın ihsanıyla, faziletiyle, kerimiyle olur. Herhangi bir ihtiyaç meselesi değildir. Bu ayeti ilahiyeden anlaşılan mütefekkirler için, bu oluyor ki insanlar sailerini harcarlarsa gökteki gezegenlerden faydalanabilir. Yerin içindeki bütün madeni varlıklardan faydalanabilir. Cenab-ı Allah’u Teâlâ insanlara müdrik (kavrayan) bir akıl, keskin bir zekâ, kaldırıcı ve zahire edici bir hafıza vermiş olduğunun sebebi şudur ki: Allah’u Teâlâ’nın verdiği bu manevi nimetler sayesinde hem gökte ve hem de yerde tasarrufat bilsin ve anlasın ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ insanları öyle müşerref kılmıştır ki diğer varlıkları ne ki varsa onun için yaratmıştır. Onu da zati ilahiyesini tanıyıp, kulluk görevini hakkıyla ifa etmek için yaratmıştır. Şayet kul görevinde ihmalkâr olursa, yine Cenab-ı Allah’u Teâlâ bunları onun elinden almaz. Velâkin müahaza ederek, azap edebilir. Dilerse affeder. Mistaki innellahe la yüselü amma yefalü vehüm yüselün dür.

هَذَا بَصَائِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمِ يُوقِنُونَ

Câsiye Suresi ayet 20 

أًمْ حَسِبَ الَّذِينَ اجْتَرَحُوا السَّيِّئَاتِ أّن نَّجْعَلَهُمْ كَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَوَاء مَّحْيَاهُم وَمَمَاتُهُمْ سَاء مَا يَحْكُمُونَ

Câsiye Suresi ayet 21

وَخَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ وَلِتُجْزَى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

Câsiye Suresi ayet 22

أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلَى سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ وَجَعَلَ عَلَى بَصَرِهِ غِشَاوَةً فَمَن يَهْدِيهِ مِن بَعْدِ اللَّهِ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ

Câsiye Suresi ayet 23

İşte bu Kuran-ı Mübin nurdur, ışıktır ve sebebi hidayettir ve rahmettir. Tasdik edip, inananlar için. Acaba measileri işleyen ile evamiri ilahiyemizi ifa edip, ameli salihi işleyenler, makamca bir olduğunu mu sanıyorlar? Ölüm halinde iken, diri halinde iken, ne kötüdür suizanla hüküm ettikleri. Allah’u Teâlâ sema ile yeri onun kudreti kamilesiyle adalet üzere yarattı ki Vahidi Mutlak olduğuna delili tam olsun. Ve bileseniz ki her nefis ettiğiyle merhundur. Kesinlikle hiçbir kimseye zulüm edilmez. Acaba dikkat ediyor musunuz ki? O kişiler ki hevayı nefislerini kendilerine mabud ve metbû’ ittihaz etmişlerdir ki delalete girmişlerdir. Onların kulakların üzerine ve kalplerin üzerine ve gözlerin üzerine ki perdeyi gaflet çekilmiş Allah’tan başka, onları hidayete kavuşturan kim olabilir? Bunu tehattür ve tezekkür ve teakul etmezler mi? Suizanlarıyla delalete girdiler. Son ayetin sebebi nuzulü şu olsa gerek. Vallahnu e’lemu bima yuridu evet günün birinde Ebu Cehil ile Velid bini Muğiyre beyti şerifi tavaf ederken, birbiriyle konuştular. Ebu Cehil dedi ki: ‘vallahi ben biliyorum ki bu adam doğrudur.’ Velid dedi: ‘sus bu ne sözdür. Nasıl aklına geldi?’ Cevaben Ebu Cehil dedi ki: ‘sebavetinden (çocukluğundan) sadükul emin diyorduk akıllandığı vakit rüştüne kavuştuğu zamanında hain ve yalancı mı deriz? Allah’a and olsun ki sözünde tebliğinde doğrudur.’ Velid tekrar sözü ele aldı. Ve dedi ki: ‘o zaman neden tasdik edip, iman etmiyorsun? Ne gibi bir şey sana mani olmuştur?’ Cevaben Ebu Cehil dedi ki: ‘kureyş kızları aralarında derler ki: ‘Ebu Talib’in yetiminde korkup, sözünü tasdik etti’ diye tabi olmam ölünceye kadar dedi. Bunun üzerinde; efere eyte menitteheze ilahehu hevahu ileh. Yani 23. ayeti kerim nazil oldu. Sefvetüt-tefasir herhangi bir ayetin nazil oluşundan itibaren ta kıyamete kadar hükmü bakidir. Yani kim olursa olsun nefsine tabi oldu mu ve nefsinin peşine revan oldu mu sonu hüsrandır.

وَقَالُوا مَا هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا إِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُم بِذَلِكَ مِنْ عِلْمٍ إِنْ هُمْ إِلَّا يَظُنُّونَ

Câsiye Suresi ayet 24

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ مَّا كَانَ حُجَّتَهُمْ إِلَّا أَن قَالُوا ائْتُوا بِآبَائِنَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ

Câsiye Suresi ayet 25

قُلِ اللَّهُ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيبَ فِيهِ وَلَكِنَّ أَكَثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Câsiye Suresi ayet 26

Evet, müşrikler Kuran’a karşı itiraz ederek şöyle dediler: ‘Bizler ölümü inkâr etmeyiz. Bazıları bizden ölür bazıları da ihya edilir. Bu ise bir zaman değişimidir. Peygamberlerin dedikleri gibi değildir.’ Yani ahiret dünyası bi’set muamelesi, yani ikinci bir kez dirilip haşır olunup mahkemeye gidip, hesaba çekilip, dünyadaki ameline göre mükâfat ile ceza cennet veya cehenneme girmeleri mümkün olacak bir şey değildir. Ancak mururi zamanla tabiatın tesiriyle gezegenleri muhtelif harekelerine dayalı olarak, bu hayat ile memat midana gelir. Her 36 bin senesinde dünya bu tesiratıyla geçmişleri tekrar iade eder. Yeryüzü neşvu nima (büyüme ve gelişme) bulur. Yeniden hayat başlar. İşte hal böyleyken bir mucide ihtiyaç olmadığı gibi kıyamete ve ba’se yani dirilip, mahkemeyi Kübra’ya varıp dünyadaki ettiklerinden hesap vermeye ceza ile mükâfat durakları ki, insan ettiği muameleye göre ya cehennem ve yahut cenneti makam edineceklerine ki, birisi darül ceza diğeri darül mükâfat oluşlarına ihtiyaç yoktur. İşte bu makaleye sahip olanlar ve bunların sözlerini fikirlerini kabul edip arkalarına gidenler ise münkir olarak ehli küfür, ehli delalet ve bu tağutlara da müşrik olan dehriyün (imansız) filozoflardır ki kendileri şirke, küfre, delalete girmeleri gibi, halkı da batıl fikirleriyle delalete götürüp cehenneme müstahak etmişlerdir ki halka karşı ihyayı ve emateyi, zamana ve eflakın muhtelif harekelerine vermişlerdir. İnsanları da o şekilde inandırmışlardır. Bi hesebil icab gelen peygamberleri de bu fikirle, red ederek kabulde istinkâf etmişlerdir (çekinmişlerdir). Buna binaen Cenab-ı Allah’u Teâlâ onları red ederek buyuruyor ki: ‘Bu dehriyünler (imansız filozoflar) için aklı ve nakli bilgi yoktur. Ancak vahidi mutlakı inkâr edebilmeleri için hüccetsiz, mesnetsiz, batıl suizanna tabidirler. Onların konuşmaları zannı ve hayalidir. Batılın mahsulüdür.’ Peygamberlerimizin tebligatlarına karşı ki vadihan ayeti ilahiyemizi görünce sözleri bu olur: ‘Ey peygamber doğru isen geçmiş babalarımızı geri ihya ediniz ki bilelim sizler sözlerinizde doğrusunuz. Cevaben Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyuruyor ki: ‘ey nebiyim Muhammed de ki sizleri ihya eden imate eden (öldüren) Cenab-ı Allah’tır ki sizleri nutfeden yarattı, verdiği müddet gelince imate eder, vakit gelip tamam olunca, tekrar ihya edip hesaba ceza ile mükâfat için götürecektir. Zannettiğiniz gibi dehre, eflake bağlı değildir. Lakin sizler bila fikir vela akıl şuunatı ilahiyeden bi habersiniz.

وَلَلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرضِ وَيَومَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَخْسَرُ الْمُبْطِلُونَ

Câsiye Suresi ayet 27

وَتَرَى كُلَّ أُمَّةٍ جَاثِيَةً كُلُّ أُمَّةٍ تُدْعَى إِلَى كِتَابِهَا الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Câsiye Suresi ayet 28

هَذَا كِتَابُنَا يَنطِقُ عَلَيْكُم بِالْحَقِّ إِنَّا كُنَّا نَسْتَنسِخُ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Câsiye Suresi ayet 29

فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُدْخِلُهُمْ رَبُّهُمْ فِي رَحْمَتِهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْمُبِينُ

Câsiye Suresi ayet 30

وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا أَفَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَاسْتَكْبَرْتُمْ وَكُنتُمْ قَوْمًا مُّجْرِمِينَ

Câsiye Suresi ayet 32

Evet, cevap devam ediyor. Yer ve gök bütünüyle Allah’ın memlukudur. Mutasarruf ve Hâkimi Mutlak O’dur. Elbette kıyamet günü olacaktır. Ama o zaman batıl fikre sahip olanlar zarar görürler. Görüyorsun ki, o gün her ümmet o günün dehşetinden diz çöküp oturmuşlardır. Bu ümmetler amel defterlerine çağrılıp onlara deniliyor ki: ‘İşte bu kitaplar amel defterlerinizdir. Sizler için şahidi hakiki bunlardır. Eksik ve ziyade herhangi bir şeyi içinde yoktur. Dünyada iken kâtip melaikelerimize emir etmişizdir. Harfiyen amellerinizi yazmışlardır. Ameli salihi işleyen rahmeti ilahiyeye, müsteniden cennet, izni ilahiyle dâhil olacaklardır.’
Ama küfür üzere gidenlere Cenab-ı Allah’u Teâlâ hitap ederek: Sizler değil miydiniz ki? Ayeti ilahiyemiz sizlere okunduğu vakit mütekebbirane (kibirlenerek) yüzünüzü çeviriyordunuz. İîraz (itiraz) ettiniz, imanı red ettiniz hakkı kabulden istinkâf ederek (kaçınarak) delalete girdiğiniz gibi akılsız halkı da delalete götürdünüz. Büyük günahları bil ihtiyar işlediniz.


وَإِذَا قِيلَ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ فِيهَا قُلْتُم مَّا نَدْرِي مَا السَّاعَةُ إِن نَّظُنُّ إِلَّا ظَنًّا وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِنِينَ

Câsiye Suresi ayet 32 

وَبَدَا لَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون

Câsiye Suresi ayet 33

وَقِيلَ الْيَوْمَ نَنسَاكُمْ كَمَا نَسِيتُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا وَمَأْوَاكُمْ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن نَّاصِرِينَ

Câsiye Suresi ayet 34

ذَلِكُم بِأَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ آيَاتِ اللَّهِ هُزُوًا وَغَرَّتْكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فَالْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ

Câsiye Suresi ayet 35

Sizlere yevmül bahs, yevmül nuşur var denildiği zaman ve kıyametin geleceğinden şek ile şüphe yoktur denildiği vakit. Siz münkürler: ‘nedir kıyamet? nedir bu diriliş? Bu hesap günü?’ diye inkâr ediyordunuz. Ve diyordunuz ki: ‘Bizde insanlardan öyle bir şeyi simaen haber alıyoruz. Ama bizim için vehmi bir şeydir hakikati yoktur, olacağına da inanmıyoruz.’ Sonra amellerinin kötüsü zahir oldu. Alaycasına kabul ettikleri cehennem azabıyla yüzünü gösterdi. İşte istihza (alay) eylediğiniz cehennem azabı budur tadınız. Cenab-ı Allah’u Teâlâ cevaben buyuruyor ki: ‘Siz mücrimler bu günü inkâr ettiğiniz gibi elbette bizde bu günde sizlere mübalat etmeyiz (kayırmayız). Maalesef yeriniz cehennemdir. Sizler için savunucu da yoktur. İşte dünya hayatı sizleri sapıttı. Semavi kitaplara alay ettiniz. Cehennemden çıkamayacağınız gibi, tövbeniz de mümkün değildir.

Casiye suresi seçkin ayetleriye son buldu.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde
Muhammed Nuri ÇELİK




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

E=mc2 ?

Güneş Sistemi

Güneş Sistemi
Üstteki resimle bu resim arasındaki benzerliği farketmişsinizdir Güneş Sistemi de diğer sistemlerle birlikte bir merkez etrafında dönmektedir. Ancak biz henüz bunu keşfedemediğimizden bu sözün bilimsel bir dayanağı yoktur.

Cevşen