ÂLİ İMRÂN SURESİ
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُممِّنَ اللّهِ شَيْئاً وَأُولَـئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّار
Âli İmrân Suresi ayet 10
Evet, küfre girenlerin mal ve evlatları onları azabı ilahiyeden muhafaza edemeyip maalesef cehennem yakıtı olurlar. Yani bir insanın malı, mülkü ve evladı ne kadar çok olursa olsun Rıza-ı Bari Teâlâ’ya göre ameli salihi işlemeyip küfürde imrarı hayat ederek mevtu (ölümü) onunla sonuçlanmış ise elbette o cehennemin yakıtıdır demektir.
إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ ﴿١٩﴾
Âli İmrân Suresi ayet 19
Muhakkak bileseniz ki, indi ilahiyede en makbul din İslam dinidir. Esasen İslamiyet’in manası bu olur ki şahıs bütün duygularıyla ve cevarıhleriyle (azalarıyla) mukkadderati ilahiyesine teslim olup emri ilahiyeye asla muhalefet göstermemektir.
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَيَقْتُلُونَ الِّذِينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
Âli İmrân Suresi ayet 21
Yani Allah’ın ayetlerini inkâr edip haksız olarak peygamberlere ve ulema-i dine karşı ki beyne nas adaleti emir edip hidayet yollarını gösterirler. İlanı harp edip mukatelette bulunurlar (savaşırlar).
Ey Nebiyim!
‘Onları azabı elimle müjdele ki layıkları budur.’
رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لاَّ رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُخْلِفُ الْمِيعَادَ
Âli İmrân Suresi ayet 9
Her ne kadar bu ayeti kerim evvelki ayetten mukaddem ise de, bil mecburiye yeri burası oldu, rıza göstermek zorunda kaldık.
Evet, manayı ayet şöyledir. ‘Ey Rabbimiz, bütün insanları mahşer gününde toplayacağınızdan şüphe edilmez. Çünkü vaadine muhalefet etmezsin.’
أُولَـئِكَ الَّذِينَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 22
Bu ayet 21. ayetin tefsiridir. 9. ayet bir cümleyi muhterize (çekingen cümle) gibi her iki ayetin arasına girmiştir. Evet, gayri hakkan ehli adalete karşı mukabele (mücadele) edenlerin amelleri dünyada onlara fayda vermedikleri gibi ahirette de faydalı değildir. Maalesef ahirette onlar için yardımcı yoktur.
لاَّ يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُوْنِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللّهِ فِي شَيْءٍ إِلاَّ أَن تَتَّقُواْ مِنْهُمْ تُقَاةً وَيُحَذِّرُكُمُ اللّهُ نَفْسَهُ وَإِلَى اللّهِ الْمَصِيرُ﴿٢٨﴾
Âli İmrân Suresi ayet 28
Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu ayeti kerimede buyuruyor ki: ‘seninle ve yahut sizinle küfrü kabul edenlerin arasında karabette (yakınlık) olsa bile onları kendinize dost ve yardımcı olarak kabul etmeyesiniz.’ Her kim, ehli küffarı kendine dost kabul edip meyli muhabbette bulunursa o Allah’ın rızasına muvaffak olan dini Mübin-i İslam’ı kabul etmemiş olur. Fakat ehli küffarın ezabe şerlerinden korkulursa o zaman lisanen dostluk gösterebilir. Ama kalbi olarak olmaz. Nasıl ki rivayet edilmiştir.
‘inna nahnu le nebişu fi vucuhi kavmin ve kulubuna tel anuhum’ el hadis. Yani bu ehli küfür öyle bir kavimdirler ki yüzlerine karşı gülümseyerek duruyoruz ama kalbimiz onlara lanet okuyor.
قُلْ إِن تُخْفُواْ مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأرْضِ وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Âli İmrân Suresi ayet 29
Ey Nebiyim Muhammed!
Haber ver de ki: ‘sizler küffar sevgisi ve mevalati (dostunuzu) gizletseniz ve yahut izhar etseniz (gösterseniz) de Cenab-ı Allah bilir. Zira Allah’a karşı gizlenen herhangi bir şeyi yoktur.’
يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُّحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِن سُوَءٍ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ أَمَدًا بَعِيدًا وَيُحَذِّرُكُمُ اللّهُ نَفْسَهُ وَاللّهُ رَؤُوفُ بِالْعِبَادِ﴿٣٠﴾
Âli İmrân Suresi ayet 30
Yani öyle bir gün gelecek ki o gün yevmi kıyamet günüdür. Her nefis ettiği ameli hayr olsun, şer olsun kendi karşısında hazır görecektir. Ameli hasena ise; mesrur (sevinçli), şer ise mahzun olur. İster ki onun ile şer amelin arasında meşrak (doğu) ile magrup (batı) kadar uzaklık ola Cenab-ı Allah’u Teâlâ sizleri azap ve ikapten (cezadan) kurtarmak için bu beyanatı vermiştir. Zira Allah’u Teâlâ hazretleri kullarına şefkat ve merhamet edicidir.
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ﴿٣١﴾
Âli İmrân Suresi ayet 31
Ey nebiyim Muhammed
Haber ver de ki: ‘eğer siz hakikat olarak Cenab-ı Allah’u Teâlâ’yı seviyorsanız bana mutabaât eyleyiniz (tabi olunuz). Çünkü ben O’nun Resul’üyüm.’ Bu sebeple ki Resul’üne itaat ederseniz ifayı emir için Cenab-ı Allah’da günahlarınızı bağışlayacaktır demektir. Evet, bu ayeti kerimede çok mühim bir zümni mana vardır ki, hâkimiyetini kurmuştur ki her kim peygamber efendimize itaat etmezse onun getirdiği şeriati garrai Muhammed’iyeyi kabul etmezse Allah’a gösterdiği sevgiden yalan söylemiş olur. Zira Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu manayı şöyle bir ayeti kerimesiyle izhar eder:
قُلْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ فإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْكَافِرِينَ﴿٣٢﴾
Âli İmrân Suresi ayet 32
Ey Muhammed de ki;
Allah’a ve Allah’ın Resul’üne itaat eyleyesiniz. Her ikisinin teatlerinden yüzlerinizi çevirdiğiniz halde biliniz ki Cenab-ı Allah kâfirleri sevmez. Burada yüz çevirenlerin küfürlerine mühim bir işaret vardır.
فَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُواْ فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَاباً شَدِيداً فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 56
الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلاَ تَكُن مِّن الْمُمْتَرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 60
Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu ayeti kerimelerinde Allah’ın yolunda yüzünü çevirenler için buyuruyor ki: ‘küfür edenler için dehşet verici azap vardır.’ Hem dünyada rezil perişan olurlar, hem de ahirette azaba dûçâr (maruz) kalıp yardımcıları bulunmaz demektir.
Ey Nebiyim Muhammed (s.a.s)!
Bilesin ki, Allah’ından gelen emirler bütünüyle hak ve hakikatlerdir. Sakın şüpheye düşenler gibi şüpheye düşme.
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
Âli İmrân Suresi ayet 71
Ey kitap ehli olan yahud ve nesara nati Muhammed’iyeyi neden inkâr ederek hak ile batılı biri birinden ayırt etmeden bildiğiniz halde inkârı hakka kalkışıyorsunuz.
أَفَغَيْرَ دِينِ اللّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ﴿٨٣﴾
Âli İmrân Suresi ayet 83
Acaba olur ki bu guruhi kâfirin ile münafığın Allah’ın kabul buyurduğu dinden başka bir dini mi talep ederler? Hâlbuki yerde ve gökte ne ki varsa Allah’a teslim olmuşlardır. Ve mahkemeyi kübrayı ilahiyeye elbette döneceklerdir.
وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِيناً فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 85
Hal böyleyken her kim İslam dininin haricinde başka bir dini talep edip kabul ederse indi ilahiyede kabule şayan olmadığı gibi rûzi mahşerde kendisini de zarar görenlerin arasında görecektir.
كَيْفَ يَهْدِي اللّهُ قَوْمًا كَفَرُواْ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ وَشَهِدُواْ أَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ﴿٨٦﴾
Âli İmrân Suresi ayet 86
Nasıl olurda Cenab-ı Allah’a iman ettikten sonra Resul Muhammed’i (s.a.s) bil hak peygamber kabul edip bütün delilleri ellerinden bulup tasdik ederek bil ahire küfrü tercih edip imrarı hayat ederler de hidayeti ilahiyesine mazhar kılarlar. Hâlbuki zalimlere hidayeti ilahiye yoktur. Zira vaâdeyi sübhaniyesine göre zalim bir kavme hidayet etmez. Ama tövbe edip, devam eder ibadet yaparlarsa, durum değişir.
أُوْلَـئِكَ جَزَآؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّهِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 87
خَالِدِينَ فِيهَا لاَ يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلاَ هُمْ يُنظَرُونَ
Âli İmrân Suresi ayet 88
İşte bunlardır ki; ceza olarak Allah’ın ve meleklerin ve bütün insanların lanetlerine müstahak kılınmışlardır. Nazari şefkatle bunlara bakılmaksızın azapları hafifleşmeden ebedi olarak narı cehennemde kalacaklardır. Zira tövbesiz kalmaları için.
إِلاَّ الَّذِينَ تَابُواْ مِن بَعْدِ ذَلِكَ وَأَصْلَحُواْ فَإِنَّ الله غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Âli İmrân Suresi ayet 89
Velâkin tövbe edip, beraberinde ameli salihi işlerseler elbette ki Cenab-ı Allah gafur ve rahimdir. Yani dilerse günahları bağışlayıp rahmetiyle muamele eder, cehennem değil cennet makamlarına ithal eder.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُواْ كُفْراً لَّن تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الضَّآلُّونَ
Âli İmrân Suresi ayet 90
Ama yakinen bilinmelidir ki imandan sonra küfre dönüp izdiyadı küfürden bulunanlar (küfrünü artıranlar) için tövbe kabulü yoktur. Çünkü guruhi dalindirler.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَمَاتُواْ وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَن يُقْبَلَ مِنْ أَحَدِهِم مِّلْءُ الأرْضِ ذَهَباً وَلَوِ افْتَدَى بِهِ أُوْلَـئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 91
Evet, bu ayet evvelki ayetin tefsiridir. Zira onların hakiki durum ve sıfatlarını beyan eder. Ve buyuruyor ki: küfrü kabulden sonra tövbesiz olarak ölenler için af olmadığı gibi fidye de kabul olunmaz. Belki, onlar için dehşet verici, incitici azap var ve yardımcıları da olmaz.
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللّهِ وَاللّهُ شَهِيدٌ عَلَى مَا تَعْمَلُونَ
Âli İmrân Suresi ayet 98
Ey Nebiyim Muhammed (s.a.s) de ki:
‘Ey ehli kitap (Tevrat ve İncil muradtır.) Cenab-ı Allah’u Teâlâ işlediklerinizi bildiği halde nasıl olurda semavi ayetleri inkâr ediyorsunuz.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوَاْ إِن تُطِيعُواْ فَرِيقاً مِّنَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ يَرُدُّوكُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ كَافِرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 100
Ey iman edenler!
Dikkat ediniz mümkündür ki bazı ehli kitaba itaat edip dostluk ederek sözleri dinleyesiniz. Sizleri imandan sonra küfre götürürler.
وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنتُمْ تُتْلَى عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُ وَمَن يَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ﴿١٠١﴾
Âli İmrân Suresi ayet 101
Nasıl olur da küfre girersiniz. Bu halde ki Kuran’ın ayetleri sizlere okunup içinizde Muhammed’il Resul var iken bileseniz ki her kim kitabullah Kuran’ı kabul buyurup onunla amil olursa doğru yola ulaşıp hidayeti ilahiyeye vasıl olmuş demektir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ
Âli İmrân Suresi ayet 102
Ey inanmış iman edenler!
Allah’tan hayâ ederek muttaki olup menhiyatların işleminden (Allahın yasaklarından) sakınınız hatta şüpheli şeylerden bile kendinizi muhafaza ediniz ve ölmeyesiniz. İlla ki Müslüman olduğunuz halde
ölünüz. Zira gayri İslami bir din üzere ölmek sahibini cehennemden başka bir yere götüremez.
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواْ
Âli İmrân Suresi ayet 103
Ey iman edenler cümleniz Allah’ın kitabı Kuran-ı Mübin’in etrafında toplanınız yek vucüd olup birbirinizden ayrılmayınız.
وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ﴿١٠٤﴾
Âli İmrân Suresi ayet 104
Sizler ehli imandan bir taife-i insan olup halkı iyiliğe ve hayrat yapmaya davet ederek memnu ati ilahiyenin işleminden ve adet haline getirmekten sakındırıp irşad etsin. İşte bu ayet ulemayı amlin ve muhlisin ile ve mürşidani kâmile işarettir. Ve hem de bunlardır ki kendiler felahyab olduğu gibi ibadullahı da cehdi azimleri (büyük gayretleri) ile cehennem ateşinden kurtarmışlardır.
وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ تَفَرَّقُواْ وَاخْتَلَفُواْ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُوْلَـئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ﴿١٠٥﴾
Âli İmrân Suresi ayet 105
Dinlerinden ayrılıp ihtilafa düşenler gibi olmayın, onlara ayetlerimiz geldiği halde istinkâf ettiler. Ve onlar cehennem azabına müstahak oldular.
كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُم مِّنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ﴿١١٠﴾
Âli İmrân Suresi ayet 110
Bu ayeti kerimde Cenab-ı Allah’u Teâlâ ümmeti Muhammed’iyenin ne gibi bir vasıfta olduğunu haber veriyor. Ve buyuruyor ki: ‘yaratılmış ümmetler arasında en hayırlı ümmet sizlersiniz. Çünkü sizler emri bil mağrufi ifa edip nehyi anil münkeri beyan ederek nasi, ifayı emri ilahiyeye teşvik ilahi yasaklardan ictinap ettirmeye (sakındırmaya) sa’yinizi harcayıp (gayret sarfedip) rızayı ilahiyeye muvaffak bir şekilde devam ederek Allah ve Allah’ın bütün sözlerine inanıp iman ederek cehennemi gerektirenlerden sakınıp cenneti gerektirenlere işlemleri ifa edip imrarı hayat ediyorsunuz. Elbette sizler gibi diğer ehli kitap da iman edip ameli salihte bulunsaydılar onlar için daha hayırlı olurdu.’ Evet, o ehli kitaplardan bazıları iman ettiler velâkin çokları harici iman kaldılar.
لَيْسُواْ سَوَاء مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ أُمَّةٌ قَآئِمَةٌ يَتْلُونَ آيَاتِ اللّهِ آنَاء اللَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ﴿١١٣﴾
Âli İmrân Suresi ayet 113
Gece bir vakitlerinden kalkıp ilahi kitapları okuyup secdeye varanlar, gaflet ve delalette kalmışlarla beraber olmazlar.
يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَأُوْلَـئِكَ مِنَ الصَّالِحِينَ﴿١١٤﴾
Âli İmrân Suresi ayet 114
Bu zümre-i sacidin Allah’a ve yevmi ahirete inanıp iman ettikleri gibi emri bil mağrufi ve nehi anil münkeri tebliğ ve beyandan sonra kendilerinden de hayrat yapmaya sa’yi beliğ (yeterli gayret) gösterdikleri için zümre-i salihine dâhil olmuşlardır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ الرِّبَا أَضْعَافًا مُّضَاعَفَةً وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ﴿١٣٠﴾
Âli İmrân Suresi ayet 130
وَاتَّقُواْ النَّارَ الَّتِي أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ﴿١٣١﴾
Âli İmrân Suresi ayet 131
Ey iman edenler!
Faizi yemeyiniz. Zira faizin günahı kat kattır. Zira (a.s) bunun hakkında şöyle bir hadisi şerifeyi dile getirmiştir.
Men ekele riba fi umrihi merreten kemen zena bi ümmihi fi dahilil ka’bati sittete ve selasine merraten
Yani İslami açıdan faizin haram olduğunu bilerek, her kim bir kere olsun faizi bil-ihtiyar yerse Kâbe-i mükerremin dâhilinde anasıyla 36 kere zina etmiş gibicesine günaha girer. Bu faizin ilk basamağıdır. Ama arkasını Müslümanlar değerlendirsinler. Allah’ın azabından korkup muttaki olunuz ki felahyab olasınız. Kâfirlere hazırlanmış narı cehennemden kendinizi vukaye ediniz (koruyunuz).
وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ﴿١٣٣﴾
Âli İmrân Suresi ayet 133
Allah’ın mağrifetini kazanmaya seri bir şekilde müsabaka ediniz. Ve öyle bir cennete girmeyi hak kazanınız ki, genişliği sema ile erdin (yerin) genişliğinde olur. Ve zümre-i muttakine vaad (söz) verilmiştir.
الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ﴿١٣٤﴾
Âli İmrân Suresi ayet 134
O zümreyi muttakin ki mallarını vusatı (orta) halde olduğu gibi şiddeti ihtiyaçda da muhtaçlara Allah’ın rızası için nafaka ederler. Onlara karşı vücuda gelmiş halkın kusurlarından geçip affederler. Af eylemek bir sıfatı hasene ve hamide olduğundan haberdar oldukları için bu sıfata sahiplik edeni Cenab-ı Allah’u Teâlâ sever. Vaâdi Sübhaniyesine dayalı guruhi müttakin ifayı sıfatta bulunurlar.
وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُواْ أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُواْ اللّهَ فَاسْتَغْفَرُواْ لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ وَلَمْ يُصِرُّواْ عَلَى مَا فَعَلُواْ وَهُمْ يَعْلَمُونَ﴿١٣٥﴾
Âli İmrân Suresi ayet 135
O insanlar ki, gayri ihtiyarı nefislerine zulüm vari gayri meşru bir fiilde bulunup haram olduğunun farkında, hemen sonra tövbe ve inabe ederek (Hakka dönüş yaparak) günahları için mağfiret dileğinde bulunup, bir daha öyle bir işleme dönmemek şartıyla ettiklerinin nezdi ilahiyede haram ve yasak olduğunun farkında olup bu ayeti kerimeye mazhar olacaklardır. Ayet şudur:
أُوْلَـئِكَ جَزَآؤُهُم مَّغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ﴿١٣٦﴾
Âli İmrân Suresi ayet 136
Bunlardır ki terafi ilahiyeden âf edilip ebedi surette içinde ırmaklar akar cennetler onlara verilecektir. Elbette ki; iyi âmeller işleyenler için güzel mükâfatlar vardır.
قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُمْ سُنَنٌ فَسِيرُواْ فِي الأَرْضِ فَانْظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذَّبِينَ﴿١٣٧﴾
Âli İmrân Suresi ayet 137
Ey âdem zade insanlar!
Sizden önce çok seneler geçmişlerdir. Bir kere dünyayı gezin Allah’ı ve Allah’ın ayetlerini inkâr edenlerin sonlarını görün ki Tanrı olduğundan iddia edenlerden ne kalmıştır. Maalesef hiç bir şey.
هَـذَا بَيَانٌ لِّلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 138
İşte bu ayetler, âdem zadeler için geçmişlerden malumat vermek, hidayet yolunu gösterip güruhi muttakine mav’îze-i hasenenin hükmüne geçmiştir.
وَلاَ تَهِنُوا وَلاَ تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 139
Ey insanlar!
Tembelleşmeyin, mahzun da olmayın. Eğer sizler, mümin olursanız elbette yükselirsiniz, ümitsizliğe kapılmanın lüzumu yoktur.
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَنْ تَمُوتَ إِلاَّ بِإِذْنِ الله كِتَابًا مُّؤَجَّلاً وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ الآخِرَةِ نُؤْتِهِ مِنْهَا وَسَنَجْزِي الشَّاكِرِينَ﴿١٤٥﴾
Âli İmrân Suresi ayet 145
Cenab-ı Allah’ın izni olmadan ve mavûd olan müddet gelmeden hiçbir nefsin ölümü vaki olmaz. Her kim dünyayı talep ederse dünyayı, ahireti talep ederse ahireti vereceğiz. Elbette biz azimüşan Allah’u Teâlâ şakirleri mükâfatlandıracağız.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوَاْ إِن تُطِيعُواْ الَّذِينَ كَفَرُواْ يَرُدُّوكُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ فَتَنقَلِبُوا خَاسِرِينَ﴿١٤٩﴾ْ
Âli İmrân Suresi ayet 149
Ey iman eden insanlar!
Eğer siz Müminler olarak, gayri Müslimlerden küfre girmiş olanlara, itaat eyleyip sözleri dinlerseniz sizleri İslamiyet’ten çıkarıp zarardide (zarara uğramış) olarak dini İslami mübinden çıkmış olursunuz.
بَلِ اللّهُ مَوْلاَكُمْ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 150
Sakın yanlış olmayın!
O guruhi kâfirin, sizlere yardımcı olamazlar. Ancak ve ancak yardımcınız, Mevla’yı Müteal Cenab-ı Allah’tır.
إِن يَنصُرْكُمُ اللّهُ فَلاَ غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكِّلِ الْمُؤْمِنُونَ﴿١٦٠﴾
Âli İmrân Suresi ayet 160
Muhakkak bileseniz ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ sizlere yardımcı olduktan sonra hiçbir kimse size galip gelemez. Şayet yardımcı olmayıp sizleri rezaletle baş başa bırakırsa onun haricinden sizlere kim yardımcı olabilir?
Ey Nebiyim Muhammed (s.a.s)! haber ver de ki: ‘mümin olanlar yalnız ve yalnız Allah’a mütevekkil olup ve yalnız Allah’u Zülcelâl’dan yardım talep etsinler.’
أَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللّهِ كَمَن بَاء بِسَخْطٍ مِّنَ اللّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ﴿١٦٢﴾
Âli İmrân Suresi ayet 162
Acaba Allah’a itaat eden ile isyan eden bir olur mu? İsyan edenin yeri cehennem olduğu halde burada sehıttan murad Cenab-ı Allah’ın gadabına maruz kalıp isyankâr olan kişidir.
إِنَّ الَّذِينَ اشْتَرَوُاْ الْكُفْرَ بِالإِيمَانِ لَن يَضُرُّواْ اللّهَ شَيْئًا وَلهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ﴿١٧٧﴾
Âli İmrân Suresi ayet 177
Muhakkak bileseniz ki imana bedel küfrü satın alıp kabul edenler Allah’u Teâlâ Hazretleri’nin büyüklüğüne hiçbir şekilde zarar veremezler. Maalesef onlar için elim azap vardır.
وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ أَنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ خَيْرٌ لِّأَنفُسِهِمْ إِنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ لِيَزْدَادُواْ إِثْمًا وَلَهْمُ عَذَابٌ مُّهِينٌ﴿١٧٨﴾
Âli İmrân Suresi ayet 178
Sakın, küfür üzere imrarı hayat edenler sanmasınlar ki, onlara verdiğimiz müddet ihmal değil belki imhaldir (mühlet) ve tehirlidir. Belki günahların ziyadesiyle ehanet (küçültücü, hakir gösterici) verici azaba yakalanmaları içindir.
كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ﴿١٨٥﴾
Âli İmrân Suresi ayet 185
Elbette, her nefis ölümün tadını alacaktır. Herkes ameline göre rûzi mahşerde ecrini alacaktır. Narı cehennemden kurtulup cennet makamlarına kesbi istihkak edenler ancak onlar zaferyab olmuşlardır. Bilsinler ki insanları Allah’tan uzaklaştıracaktır. Dünya, insanları Allah’tan uzaklaştıracak bir metai hasisedir (kötü bir meta dır).
لاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَفْرَحُونَ بِمَا أَتَواْ وَّيُحِبُّونَ أَن يُحْمَدُواْ بِمَا لَمْ يَفْعَلُواْ فَلاَ تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِّنَ الْعَذَابِ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ﴿١٨٨﴾
Âli İmrân Suresi ayet 188
Manayı ayet şöyledir: ‘ya Muhammed’e (s.a.s) o yahud ve nasara ruhbanları ki, senin peygamberliğini halktan gizletip söylemediklerinden haklı olduklarını sanmasınlar ki halk onları bu çirkin işlemlerinden haklı bulup metih etsinler. Bu Gayei fasideleri onları azabı ilahiyeden kurtaramaz. Onlar için elim bir azap vardır.
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ﴿١٩٠﴾
Âli İmrân Suresi ayet 190
Muhakkak yer ile göğün yaratılmasından gece ile gündüzün ihtilafından sahibi fikir için ibretler vardır.
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ﴿١٩١﴾
Âli İmrân Suresi ayet 191
O akıl sahipleri ki Cenab-ı Allah’a kıyamda oturmakta yatarken de zikir edip yer ve göğün yaratılışında derin tefekkür ederek hâşâ ki Yarab bunları batilen ve abes olarak yaratmış olasın. Zati muallânı suizan edenlerin, zannettiklerinden seni tenzih ve takdis ediyoruz.
رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ﴿١٩٢﴾
Âli İmrân Suresi ayet 192
Ey Rabbil Rahim’imiz, kimi nara koyarsan elbette sen onu hacil (mahcup) edersin. Zalim kişilere yardımcı yoktur.
رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلإِيمَانِ أَنْ آمِنُواْ بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الأبْرَارِ﴿١٩٣﴾
Âli İmrân Suresi ayet 193
Ey Rabbimiz, gönderdiğin peygamberin olan Muhammed-ül Resul’ün imana çağrısını duyduk. Cevap vererek inandık iman ettik. Bizi mağfiret buyur. Günahlarımızı bağışla zümreyi ebrara (sâdıklar ve ümmetin iyileri zümresine) bizleri de ilhak eyle.
رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَى رُسُلِكَ وَلاَ تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ الْمِيعَادَ﴿١٩٤﴾
Âli İmrân Suresi ayet 194
Ey Rabbil Rahim’imiz gönderdiğin peygamberlerin vasıtasıyla bize vaad eylediğin şefaat nailetiyle cennet makamları ihsan eyle. Diğer milletlere karşı rûzi mahşerde biz müminleri hacil (utangaç,yüzü kızaran) ve şermisar (mahcup olanlardan) eyleme. Muhakkak ki sen verdiğin vaadine muhalefet etmezsin.
فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لاَ أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ
Âli İmrân Suresi ayet 195
Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu zümreyi salihine cevaben buyurdu ki erkek olsun kadın olsun hiçbir kimsenin ameli salihi işlediğinden ecrü sevabı zayii edilemez. Elbette ki rûzi mahşerde tamamen verilecektir. Şüphe edilmesin.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اصْبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ﴿٢٠٠﴾
Âli İmrân Suresi ayet 200
Ey iman edenler!
İbadet meşikatinde sabır ediniz. Düşmanlar üzerine sabır ile galip olmaya teşebbüs ediniz. Zamanın harp aletleriyle lüzumlu olan aleti harbiyi elde ederek düşmana karşı tedbiri elden bırakmayarak sebatül kıdem olarak müheyya (hazır) olununuz. Allah’tan korkunuz. Allah’ın emrine muhalefet etmeyiniz ki saadeti dareyin ile zaferyab olasınız.
Evet, burada Al’ İmran süresi hitam buldu.
Allah’ın izni kerimiyle nisa süresine başlanacaktır.
Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde
Muhammed Nuri ÇELİK
ÂLİ İMRÂN SURESİ
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُممِّنَ اللّهِ شَيْئاً وَأُولَـئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّار
Âli İmrân Suresi ayet 10
Evet, küfre girenlerin mal ve evlatları onları azabı ilahiyeden muhafaza edemeyip maalesef cehennem yakıtı olurlar. Yani bir insanın malı, mülkü ve evladı ne kadar çok olursa olsun Rıza-ı Bari Teâlâ’ya göre ameli salihi işlemeyip küfürde imrarı hayat ederek mevtu (ölümü) onunla sonuçlanmış ise elbette o cehennemin yakıtıdır demektir.
إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ ﴿١٩﴾
Âli İmrân Suresi ayet 19
Muhakkak bileseniz ki, indi ilahiyede en makbul din İslam dinidir. Esasen İslamiyet’in manası bu olur ki şahıs bütün duygularıyla ve cevarıhleriyle (azalarıyla) mukkadderati ilahiyesine teslim olup emri ilahiyeye asla muhalefet göstermemektir.
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَيَقْتُلُونَ الِّذِينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
Âli İmrân Suresi ayet 21
Yani Allah’ın ayetlerini inkâr edip haksız olarak peygamberlere ve ulema-i dine karşı ki beyne nas adaleti emir edip hidayet yollarını gösterirler. İlanı harp edip mukatelette bulunurlar (savaşırlar).
Ey Nebiyim!
‘Onları azabı elimle müjdele ki layıkları budur.’
رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لاَّ رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُخْلِفُ الْمِيعَادَ
Âli İmrân Suresi ayet 9
Her ne kadar bu ayeti kerim evvelki ayetten mukaddem ise de, bil mecburiye yeri burası oldu, rıza göstermek zorunda kaldık.
Evet, manayı ayet şöyledir. ‘Ey Rabbimiz, bütün insanları mahşer gününde toplayacağınızdan şüphe edilmez. Çünkü vaadine muhalefet etmezsin.’
أُولَـئِكَ الَّذِينَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 22
Bu ayet 21. ayetin tefsiridir. 9. ayet bir cümleyi muhterize (çekingen cümle) gibi her iki ayetin arasına girmiştir. Evet, gayri hakkan ehli adalete karşı mukabele (mücadele) edenlerin amelleri dünyada onlara fayda vermedikleri gibi ahirette de faydalı değildir. Maalesef ahirette onlar için yardımcı yoktur.
لاَّ يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُوْنِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللّهِ فِي شَيْءٍ إِلاَّ أَن تَتَّقُواْ مِنْهُمْ تُقَاةً وَيُحَذِّرُكُمُ اللّهُ نَفْسَهُ وَإِلَى اللّهِ الْمَصِيرُ﴿٢٨﴾
Âli İmrân Suresi ayet 28
Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu ayeti kerimede buyuruyor ki: ‘seninle ve yahut sizinle küfrü kabul edenlerin arasında karabette (yakınlık) olsa bile onları kendinize dost ve yardımcı olarak kabul etmeyesiniz.’ Her kim, ehli küffarı kendine dost kabul edip meyli muhabbette bulunursa o Allah’ın rızasına muvaffak olan dini Mübin-i İslam’ı kabul etmemiş olur. Fakat ehli küffarın ezabe şerlerinden korkulursa o zaman lisanen dostluk gösterebilir. Ama kalbi olarak olmaz. Nasıl ki rivayet edilmiştir.
‘inna nahnu le nebişu fi vucuhi kavmin ve kulubuna tel anuhum’ el hadis. Yani bu ehli küfür öyle bir kavimdirler ki yüzlerine karşı gülümseyerek duruyoruz ama kalbimiz onlara lanet okuyor.
قُلْ إِن تُخْفُواْ مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأرْضِ وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Âli İmrân Suresi ayet 29
Ey Nebiyim Muhammed!
Haber ver de ki: ‘sizler küffar sevgisi ve mevalati (dostunuzu) gizletseniz ve yahut izhar etseniz (gösterseniz) de Cenab-ı Allah bilir. Zira Allah’a karşı gizlenen herhangi bir şeyi yoktur.’
يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُّحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِن سُوَءٍ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ أَمَدًا بَعِيدًا وَيُحَذِّرُكُمُ اللّهُ نَفْسَهُ وَاللّهُ رَؤُوفُ بِالْعِبَادِ﴿٣٠﴾
Âli İmrân Suresi ayet 30
Yani öyle bir gün gelecek ki o gün yevmi kıyamet günüdür. Her nefis ettiği ameli hayr olsun, şer olsun kendi karşısında hazır görecektir. Ameli hasena ise; mesrur (sevinçli), şer ise mahzun olur. İster ki onun ile şer amelin arasında meşrak (doğu) ile magrup (batı) kadar uzaklık ola Cenab-ı Allah’u Teâlâ sizleri azap ve ikapten (cezadan) kurtarmak için bu beyanatı vermiştir. Zira Allah’u Teâlâ hazretleri kullarına şefkat ve merhamet edicidir.
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ﴿٣١﴾
Âli İmrân Suresi ayet 31
Ey nebiyim Muhammed
Haber ver de ki: ‘eğer siz hakikat olarak Cenab-ı Allah’u Teâlâ’yı seviyorsanız bana mutabaât eyleyiniz (tabi olunuz). Çünkü ben O’nun Resul’üyüm.’ Bu sebeple ki Resul’üne itaat ederseniz ifayı emir için Cenab-ı Allah’da günahlarınızı bağışlayacaktır demektir. Evet, bu ayeti kerimede çok mühim bir zümni mana vardır ki, hâkimiyetini kurmuştur ki her kim peygamber efendimize itaat etmezse onun getirdiği şeriati garrai Muhammed’iyeyi kabul etmezse Allah’a gösterdiği sevgiden yalan söylemiş olur. Zira Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu manayı şöyle bir ayeti kerimesiyle izhar eder:
قُلْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ فإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْكَافِرِينَ﴿٣٢﴾
Âli İmrân Suresi ayet 32
Ey Muhammed de ki;
Allah’a ve Allah’ın Resul’üne itaat eyleyesiniz. Her ikisinin teatlerinden yüzlerinizi çevirdiğiniz halde biliniz ki Cenab-ı Allah kâfirleri sevmez. Burada yüz çevirenlerin küfürlerine mühim bir işaret vardır.
فَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُواْ فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَاباً شَدِيداً فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 56
الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلاَ تَكُن مِّن الْمُمْتَرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 60
Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu ayeti kerimelerinde Allah’ın yolunda yüzünü çevirenler için buyuruyor ki: ‘küfür edenler için dehşet verici azap vardır.’ Hem dünyada rezil perişan olurlar, hem de ahirette azaba dûçâr (maruz) kalıp yardımcıları bulunmaz demektir.
Ey Nebiyim Muhammed (s.a.s)!
Bilesin ki, Allah’ından gelen emirler bütünüyle hak ve hakikatlerdir. Sakın şüpheye düşenler gibi şüpheye düşme.
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
Âli İmrân Suresi ayet 71
Ey kitap ehli olan yahud ve nesara nati Muhammed’iyeyi neden inkâr ederek hak ile batılı biri birinden ayırt etmeden bildiğiniz halde inkârı hakka kalkışıyorsunuz.
أَفَغَيْرَ دِينِ اللّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ﴿٨٣﴾
Âli İmrân Suresi ayet 83
Acaba olur ki bu guruhi kâfirin ile münafığın Allah’ın kabul buyurduğu dinden başka bir dini mi talep ederler? Hâlbuki yerde ve gökte ne ki varsa Allah’a teslim olmuşlardır. Ve mahkemeyi kübrayı ilahiyeye elbette döneceklerdir.
وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِيناً فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 85
Hal böyleyken her kim İslam dininin haricinde başka bir dini talep edip kabul ederse indi ilahiyede kabule şayan olmadığı gibi rûzi mahşerde kendisini de zarar görenlerin arasında görecektir.
كَيْفَ يَهْدِي اللّهُ قَوْمًا كَفَرُواْ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ وَشَهِدُواْ أَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ﴿٨٦﴾
Âli İmrân Suresi ayet 86
Nasıl olurda Cenab-ı Allah’a iman ettikten sonra Resul Muhammed’i (s.a.s) bil hak peygamber kabul edip bütün delilleri ellerinden bulup tasdik ederek bil ahire küfrü tercih edip imrarı hayat ederler de hidayeti ilahiyesine mazhar kılarlar. Hâlbuki zalimlere hidayeti ilahiye yoktur. Zira vaâdeyi sübhaniyesine göre zalim bir kavme hidayet etmez. Ama tövbe edip, devam eder ibadet yaparlarsa, durum değişir.
أُوْلَـئِكَ جَزَآؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّهِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 87
خَالِدِينَ فِيهَا لاَ يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلاَ هُمْ يُنظَرُونَ
Âli İmrân Suresi ayet 88
İşte bunlardır ki; ceza olarak Allah’ın ve meleklerin ve bütün insanların lanetlerine müstahak kılınmışlardır. Nazari şefkatle bunlara bakılmaksızın azapları hafifleşmeden ebedi olarak narı cehennemde kalacaklardır. Zira tövbesiz kalmaları için.
إِلاَّ الَّذِينَ تَابُواْ مِن بَعْدِ ذَلِكَ وَأَصْلَحُواْ فَإِنَّ الله غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Âli İmrân Suresi ayet 89
Velâkin tövbe edip, beraberinde ameli salihi işlerseler elbette ki Cenab-ı Allah gafur ve rahimdir. Yani dilerse günahları bağışlayıp rahmetiyle muamele eder, cehennem değil cennet makamlarına ithal eder.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُواْ كُفْراً لَّن تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الضَّآلُّونَ
Âli İmrân Suresi ayet 90
Ama yakinen bilinmelidir ki imandan sonra küfre dönüp izdiyadı küfürden bulunanlar (küfrünü artıranlar) için tövbe kabulü yoktur. Çünkü guruhi dalindirler.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَمَاتُواْ وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَن يُقْبَلَ مِنْ أَحَدِهِم مِّلْءُ الأرْضِ ذَهَباً وَلَوِ افْتَدَى بِهِ أُوْلَـئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 91
Evet, bu ayet evvelki ayetin tefsiridir. Zira onların hakiki durum ve sıfatlarını beyan eder. Ve buyuruyor ki: küfrü kabulden sonra tövbesiz olarak ölenler için af olmadığı gibi fidye de kabul olunmaz. Belki, onlar için dehşet verici, incitici azap var ve yardımcıları da olmaz.
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللّهِ وَاللّهُ شَهِيدٌ عَلَى مَا تَعْمَلُونَ
Âli İmrân Suresi ayet 98
Ey Nebiyim Muhammed (s.a.s) de ki:
‘Ey ehli kitap (Tevrat ve İncil muradtır.) Cenab-ı Allah’u Teâlâ işlediklerinizi bildiği halde nasıl olurda semavi ayetleri inkâr ediyorsunuz.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوَاْ إِن تُطِيعُواْ فَرِيقاً مِّنَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ يَرُدُّوكُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ كَافِرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 100
Ey iman edenler!
Dikkat ediniz mümkündür ki bazı ehli kitaba itaat edip dostluk ederek sözleri dinleyesiniz. Sizleri imandan sonra küfre götürürler.
وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنتُمْ تُتْلَى عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُ وَمَن يَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ﴿١٠١﴾
Âli İmrân Suresi ayet 101
Nasıl olur da küfre girersiniz. Bu halde ki Kuran’ın ayetleri sizlere okunup içinizde Muhammed’il Resul var iken bileseniz ki her kim kitabullah Kuran’ı kabul buyurup onunla amil olursa doğru yola ulaşıp hidayeti ilahiyeye vasıl olmuş demektir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ
Âli İmrân Suresi ayet 102
Ey inanmış iman edenler!
Allah’tan hayâ ederek muttaki olup menhiyatların işleminden (Allahın yasaklarından) sakınınız hatta şüpheli şeylerden bile kendinizi muhafaza ediniz ve ölmeyesiniz. İlla ki Müslüman olduğunuz halde
ölünüz. Zira gayri İslami bir din üzere ölmek sahibini cehennemden başka bir yere götüremez.
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواْ
Âli İmrân Suresi ayet 103
Ey iman edenler cümleniz Allah’ın kitabı Kuran-ı Mübin’in etrafında toplanınız yek vucüd olup birbirinizden ayrılmayınız.
وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ﴿١٠٤﴾
Âli İmrân Suresi ayet 104
Sizler ehli imandan bir taife-i insan olup halkı iyiliğe ve hayrat yapmaya davet ederek memnu ati ilahiyenin işleminden ve adet haline getirmekten sakındırıp irşad etsin. İşte bu ayet ulemayı amlin ve muhlisin ile ve mürşidani kâmile işarettir. Ve hem de bunlardır ki kendiler felahyab olduğu gibi ibadullahı da cehdi azimleri (büyük gayretleri) ile cehennem ateşinden kurtarmışlardır.
وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ تَفَرَّقُواْ وَاخْتَلَفُواْ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُوْلَـئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ﴿١٠٥﴾
Âli İmrân Suresi ayet 105
Dinlerinden ayrılıp ihtilafa düşenler gibi olmayın, onlara ayetlerimiz geldiği halde istinkâf ettiler. Ve onlar cehennem azabına müstahak oldular.
كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُم مِّنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ﴿١١٠﴾
Âli İmrân Suresi ayet 110
Bu ayeti kerimde Cenab-ı Allah’u Teâlâ ümmeti Muhammed’iyenin ne gibi bir vasıfta olduğunu haber veriyor. Ve buyuruyor ki: ‘yaratılmış ümmetler arasında en hayırlı ümmet sizlersiniz. Çünkü sizler emri bil mağrufi ifa edip nehyi anil münkeri beyan ederek nasi, ifayı emri ilahiyeye teşvik ilahi yasaklardan ictinap ettirmeye (sakındırmaya) sa’yinizi harcayıp (gayret sarfedip) rızayı ilahiyeye muvaffak bir şekilde devam ederek Allah ve Allah’ın bütün sözlerine inanıp iman ederek cehennemi gerektirenlerden sakınıp cenneti gerektirenlere işlemleri ifa edip imrarı hayat ediyorsunuz. Elbette sizler gibi diğer ehli kitap da iman edip ameli salihte bulunsaydılar onlar için daha hayırlı olurdu.’ Evet, o ehli kitaplardan bazıları iman ettiler velâkin çokları harici iman kaldılar.
لَيْسُواْ سَوَاء مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ أُمَّةٌ قَآئِمَةٌ يَتْلُونَ آيَاتِ اللّهِ آنَاء اللَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ﴿١١٣﴾
Âli İmrân Suresi ayet 113
Gece bir vakitlerinden kalkıp ilahi kitapları okuyup secdeye varanlar, gaflet ve delalette kalmışlarla beraber olmazlar.
يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَأُوْلَـئِكَ مِنَ الصَّالِحِينَ﴿١١٤﴾
Âli İmrân Suresi ayet 114
Bu zümre-i sacidin Allah’a ve yevmi ahirete inanıp iman ettikleri gibi emri bil mağrufi ve nehi anil münkeri tebliğ ve beyandan sonra kendilerinden de hayrat yapmaya sa’yi beliğ (yeterli gayret) gösterdikleri için zümre-i salihine dâhil olmuşlardır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ الرِّبَا أَضْعَافًا مُّضَاعَفَةً وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ﴿١٣٠﴾
Âli İmrân Suresi ayet 130
وَاتَّقُواْ النَّارَ الَّتِي أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ﴿١٣١﴾
Âli İmrân Suresi ayet 131
Ey iman edenler!
Faizi yemeyiniz. Zira faizin günahı kat kattır. Zira (a.s) bunun hakkında şöyle bir hadisi şerifeyi dile getirmiştir.
Men ekele riba fi umrihi merreten kemen zena bi ümmihi fi dahilil ka’bati sittete ve selasine merraten
Yani İslami açıdan faizin haram olduğunu bilerek, her kim bir kere olsun faizi bil-ihtiyar yerse Kâbe-i mükerremin dâhilinde anasıyla 36 kere zina etmiş gibicesine günaha girer. Bu faizin ilk basamağıdır. Ama arkasını Müslümanlar değerlendirsinler. Allah’ın azabından korkup muttaki olunuz ki felahyab olasınız. Kâfirlere hazırlanmış narı cehennemden kendinizi vukaye ediniz (koruyunuz).
وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ﴿١٣٣﴾
Âli İmrân Suresi ayet 133
Allah’ın mağrifetini kazanmaya seri bir şekilde müsabaka ediniz. Ve öyle bir cennete girmeyi hak kazanınız ki, genişliği sema ile erdin (yerin) genişliğinde olur. Ve zümre-i muttakine vaad (söz) verilmiştir.
الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ﴿١٣٤﴾
Âli İmrân Suresi ayet 134
O zümreyi muttakin ki mallarını vusatı (orta) halde olduğu gibi şiddeti ihtiyaçda da muhtaçlara Allah’ın rızası için nafaka ederler. Onlara karşı vücuda gelmiş halkın kusurlarından geçip affederler. Af eylemek bir sıfatı hasene ve hamide olduğundan haberdar oldukları için bu sıfata sahiplik edeni Cenab-ı Allah’u Teâlâ sever. Vaâdi Sübhaniyesine dayalı guruhi müttakin ifayı sıfatta bulunurlar.
وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُواْ أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُواْ اللّهَ فَاسْتَغْفَرُواْ لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ وَلَمْ يُصِرُّواْ عَلَى مَا فَعَلُواْ وَهُمْ يَعْلَمُونَ﴿١٣٥﴾
Âli İmrân Suresi ayet 135
O insanlar ki, gayri ihtiyarı nefislerine zulüm vari gayri meşru bir fiilde bulunup haram olduğunun farkında, hemen sonra tövbe ve inabe ederek (Hakka dönüş yaparak) günahları için mağfiret dileğinde bulunup, bir daha öyle bir işleme dönmemek şartıyla ettiklerinin nezdi ilahiyede haram ve yasak olduğunun farkında olup bu ayeti kerimeye mazhar olacaklardır. Ayet şudur:
أُوْلَـئِكَ جَزَآؤُهُم مَّغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ﴿١٣٦﴾
Âli İmrân Suresi ayet 136
Bunlardır ki terafi ilahiyeden âf edilip ebedi surette içinde ırmaklar akar cennetler onlara verilecektir. Elbette ki; iyi âmeller işleyenler için güzel mükâfatlar vardır.
قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُمْ سُنَنٌ فَسِيرُواْ فِي الأَرْضِ فَانْظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذَّبِينَ﴿١٣٧﴾
Âli İmrân Suresi ayet 137
Ey âdem zade insanlar!
Sizden önce çok seneler geçmişlerdir. Bir kere dünyayı gezin Allah’ı ve Allah’ın ayetlerini inkâr edenlerin sonlarını görün ki Tanrı olduğundan iddia edenlerden ne kalmıştır. Maalesef hiç bir şey.
هَـذَا بَيَانٌ لِّلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 138
İşte bu ayetler, âdem zadeler için geçmişlerden malumat vermek, hidayet yolunu gösterip güruhi muttakine mav’îze-i hasenenin hükmüne geçmiştir.
وَلاَ تَهِنُوا وَلاَ تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 139
Ey insanlar!
Tembelleşmeyin, mahzun da olmayın. Eğer sizler, mümin olursanız elbette yükselirsiniz, ümitsizliğe kapılmanın lüzumu yoktur.
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَنْ تَمُوتَ إِلاَّ بِإِذْنِ الله كِتَابًا مُّؤَجَّلاً وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ الآخِرَةِ نُؤْتِهِ مِنْهَا وَسَنَجْزِي الشَّاكِرِينَ﴿١٤٥﴾
Âli İmrân Suresi ayet 145
Cenab-ı Allah’ın izni olmadan ve mavûd olan müddet gelmeden hiçbir nefsin ölümü vaki olmaz. Her kim dünyayı talep ederse dünyayı, ahireti talep ederse ahireti vereceğiz. Elbette biz azimüşan Allah’u Teâlâ şakirleri mükâfatlandıracağız.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوَاْ إِن تُطِيعُواْ الَّذِينَ كَفَرُواْ يَرُدُّوكُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ فَتَنقَلِبُوا خَاسِرِينَ﴿١٤٩﴾ْ
Âli İmrân Suresi ayet 149
Ey iman eden insanlar!
Eğer siz Müminler olarak, gayri Müslimlerden küfre girmiş olanlara, itaat eyleyip sözleri dinlerseniz sizleri İslamiyet’ten çıkarıp zarardide (zarara uğramış) olarak dini İslami mübinden çıkmış olursunuz.
بَلِ اللّهُ مَوْلاَكُمْ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِرِينَ
Âli İmrân Suresi ayet 150
Sakın yanlış olmayın!
O guruhi kâfirin, sizlere yardımcı olamazlar. Ancak ve ancak yardımcınız, Mevla’yı Müteal Cenab-ı Allah’tır.
إِن يَنصُرْكُمُ اللّهُ فَلاَ غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكِّلِ الْمُؤْمِنُونَ﴿١٦٠﴾
Âli İmrân Suresi ayet 160
Muhakkak bileseniz ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ sizlere yardımcı olduktan sonra hiçbir kimse size galip gelemez. Şayet yardımcı olmayıp sizleri rezaletle baş başa bırakırsa onun haricinden sizlere kim yardımcı olabilir?
Ey Nebiyim Muhammed (s.a.s)! haber ver de ki: ‘mümin olanlar yalnız ve yalnız Allah’a mütevekkil olup ve yalnız Allah’u Zülcelâl’dan yardım talep etsinler.’
أَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللّهِ كَمَن بَاء بِسَخْطٍ مِّنَ اللّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ﴿١٦٢﴾
Âli İmrân Suresi ayet 162
Acaba Allah’a itaat eden ile isyan eden bir olur mu? İsyan edenin yeri cehennem olduğu halde burada sehıttan murad Cenab-ı Allah’ın gadabına maruz kalıp isyankâr olan kişidir.
إِنَّ الَّذِينَ اشْتَرَوُاْ الْكُفْرَ بِالإِيمَانِ لَن يَضُرُّواْ اللّهَ شَيْئًا وَلهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ﴿١٧٧﴾
Âli İmrân Suresi ayet 177
Muhakkak bileseniz ki imana bedel küfrü satın alıp kabul edenler Allah’u Teâlâ Hazretleri’nin büyüklüğüne hiçbir şekilde zarar veremezler. Maalesef onlar için elim azap vardır.
وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ أَنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ خَيْرٌ لِّأَنفُسِهِمْ إِنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ لِيَزْدَادُواْ إِثْمًا وَلَهْمُ عَذَابٌ مُّهِينٌ﴿١٧٨﴾
Âli İmrân Suresi ayet 178
Sakın, küfür üzere imrarı hayat edenler sanmasınlar ki, onlara verdiğimiz müddet ihmal değil belki imhaldir (mühlet) ve tehirlidir. Belki günahların ziyadesiyle ehanet (küçültücü, hakir gösterici) verici azaba yakalanmaları içindir.
كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ﴿١٨٥﴾
Âli İmrân Suresi ayet 185
Elbette, her nefis ölümün tadını alacaktır. Herkes ameline göre rûzi mahşerde ecrini alacaktır. Narı cehennemden kurtulup cennet makamlarına kesbi istihkak edenler ancak onlar zaferyab olmuşlardır. Bilsinler ki insanları Allah’tan uzaklaştıracaktır. Dünya, insanları Allah’tan uzaklaştıracak bir metai hasisedir (kötü bir meta dır).
لاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَفْرَحُونَ بِمَا أَتَواْ وَّيُحِبُّونَ أَن يُحْمَدُواْ بِمَا لَمْ يَفْعَلُواْ فَلاَ تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِّنَ الْعَذَابِ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ﴿١٨٨﴾
Âli İmrân Suresi ayet 188
Manayı ayet şöyledir: ‘ya Muhammed’e (s.a.s) o yahud ve nasara ruhbanları ki, senin peygamberliğini halktan gizletip söylemediklerinden haklı olduklarını sanmasınlar ki halk onları bu çirkin işlemlerinden haklı bulup metih etsinler. Bu Gayei fasideleri onları azabı ilahiyeden kurtaramaz. Onlar için elim bir azap vardır.
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ﴿١٩٠﴾
Âli İmrân Suresi ayet 190
Muhakkak yer ile göğün yaratılmasından gece ile gündüzün ihtilafından sahibi fikir için ibretler vardır.
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ﴿١٩١﴾
Âli İmrân Suresi ayet 191
O akıl sahipleri ki Cenab-ı Allah’a kıyamda oturmakta yatarken de zikir edip yer ve göğün yaratılışında derin tefekkür ederek hâşâ ki Yarab bunları batilen ve abes olarak yaratmış olasın. Zati muallânı suizan edenlerin, zannettiklerinden seni tenzih ve takdis ediyoruz.
رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ﴿١٩٢﴾
Âli İmrân Suresi ayet 192
Ey Rabbil Rahim’imiz, kimi nara koyarsan elbette sen onu hacil (mahcup) edersin. Zalim kişilere yardımcı yoktur.
رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلإِيمَانِ أَنْ آمِنُواْ بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الأبْرَارِ﴿١٩٣﴾
Âli İmrân Suresi ayet 193
Ey Rabbimiz, gönderdiğin peygamberin olan Muhammed-ül Resul’ün imana çağrısını duyduk. Cevap vererek inandık iman ettik. Bizi mağfiret buyur. Günahlarımızı bağışla zümreyi ebrara (sâdıklar ve ümmetin iyileri zümresine) bizleri de ilhak eyle.
رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَى رُسُلِكَ وَلاَ تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ الْمِيعَادَ﴿١٩٤﴾
Âli İmrân Suresi ayet 194
Ey Rabbil Rahim’imiz gönderdiğin peygamberlerin vasıtasıyla bize vaad eylediğin şefaat nailetiyle cennet makamları ihsan eyle. Diğer milletlere karşı rûzi mahşerde biz müminleri hacil (utangaç,yüzü kızaran) ve şermisar (mahcup olanlardan) eyleme. Muhakkak ki sen verdiğin vaadine muhalefet etmezsin.
فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لاَ أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ
Âli İmrân Suresi ayet 195
Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu zümreyi salihine cevaben buyurdu ki erkek olsun kadın olsun hiçbir kimsenin ameli salihi işlediğinden ecrü sevabı zayii edilemez. Elbette ki rûzi mahşerde tamamen verilecektir. Şüphe edilmesin.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اصْبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ﴿٢٠٠﴾
Âli İmrân Suresi ayet 200
Ey iman edenler!
İbadet meşikatinde sabır ediniz. Düşmanlar üzerine sabır ile galip olmaya teşebbüs ediniz. Zamanın harp aletleriyle lüzumlu olan aleti harbiyi elde ederek düşmana karşı tedbiri elden bırakmayarak sebatül kıdem olarak müheyya (hazır) olununuz. Allah’tan korkunuz. Allah’ın emrine muhalefet etmeyiniz ki saadeti dareyin ile zaferyab olasınız.
Evet, burada Al’ İmran süresi hitam buldu.
Allah’ın izni kerimiyle nisa süresine başlanacaktır.
Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde
Muhammed Nuri ÇELİK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder