9 Nis 2010

YÛNUS SURESİ


YÛNUS SURESİ

 


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

إَنَّ الَّذِينَ لاَ يَرْجُونَ لِقَاءنَا وَرَضُواْ بِالْحَياةِ الدُّنْيَا وَاطْمَأَنُّواْ بِهَا وَالَّذِينَ هُمْ عَنْ آيَاتِنَا غَافِلُونَ

Yûnus Suresi ayet 7


أُوْلَـئِكَ مَأْوَاهُمُ النُّارُ بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ
Yûnus Suresi ayet 8

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ يَهْدِيهِمْ رَبُّهُمْ بِإِيمَانِهِمْ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ

Yûnus Suresi ayet 9

Evet, o insanlar ki, Cenab-ı Allah’ın huzuri muallâsına vasıl olmaya inanmışlardır. Dünyanın hayatına razı olup, onunla itmi’nani kalb ederek (kalben inanarak) bağlanmışlardır. Dünyanın lezaizi hasisiyle nefaisi ahireti unutmuşlardır. Bu tebeddullat (değişmeleri) onları narı cehenneme müstahak kılarak rahmeti ilahiyeden uzaklaştırmıştır. Ama imanla beraber ameli salihi işleyip, Allah’ın rızası dışına çıkmayıp hidayeti ilahiyeye vasıl olanlar ise; bu iman vasıtasıyla cennatünnaîme layık olup ki ağaçların altında nehirlerin akması devam eder.


إِنَّمَا مَثَلُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا كَمَاء أَنزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَاءِ فَاخْتَلَطَ بِهِ نَبَاتُ الأَرْضِ مِمَّا يَأْكُلُ النَّاسُ وَالأَنْعَامُ حَتَّىَ إِذَا أَخَذَتِ الأَرْضُ زُخْرُفَهَا وَازَّيَّنَتْ وَظَنَّ أَهْلُهَا أَنَّهُمْ قَادِرُونَ عَلَيْهَا أَتَاهَا أَمْرُنَا لَيْلاً أَوْ نَهَاراً فَجَعَلْنَاهَا حَصِيداً كَأَن لَّمْ تَغْنَ بِالأَمْسِ كَذَلِكَ نُفَصِّلُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

Yûnus Suresi ayet 24

Evet, dünyanın hayatı buna benzer ki, nasıl biz yağdırdığımızın yağmuruyla yere zinnet ve süs veriyoruz. Çeşit çeşit hububat ile nebatat yetiştiriyoruz. Biri birine karışık ama renkleri ile tatları ayrı ayrıdır. Kimisi insanlar yerler kimisi de hayvanlar yer. Ta ki erd (yer) hüsnü cemalini alır. Hatta insanlar zannederler ki her zaman bununla menfaatlenecektirler. Bir bakarsın ki kazai ilahiyemiz o nebatatların helakına hüküm etmiştir. Sanki biçilmiş gibi olmuştur. Ve sanki geçmiş akşamda hiç ayakta değilmiş. Ve insanlar bunlarla menfaatlenmiyecekmişlerdir. İşte şuunati ilahiyemizi (ilahi havadislerimizi) tefekkür eden kullarımız için böyle müfessel (izahı yapılmış) ayeti kerimelerimizi beyan ederiz.

وَاللّهُ يَدْعُو إِلَى دَارِ السَّلاَمِ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ

Yûnus Suresi ayet 25

İşte Cenab-ı Allah’u Teâlâ zikri geçen ayeti beyanatıyla siz müminleri ve Müslümanları darül selam olan cennetine davet ediyor. Meşieti ilahiyesiyle (ilahi irade ve isteğiyle) sizleri dini İslam’a davet ediyor.

قُلْ مَن يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاءِ وَالأَرْضِ أَمَّن يَمْلِكُ السَّمْعَ والأَبْصَارَ وَمَن يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيَّتَ مِنَ الْحَيِّ وَمَن يُدَبِّرُ الأَمْرَ فَسَيَقُولُونَ اللّهُ فَقُلْ أَفَلاَ تَتَّقُونَ

Yûnus Suresi ayet 31

Evet, bu ayeti kerimede Allah’ın bir olduğuna delili tam ve hatta etemül (hiç noksansız) delil vardır. Manası şöyledir: Ey Muhammed şu müşriklere söyle de ki: ‘Bu yağmuru tane tane yağdıran kim? Bu meyveyi ve hububatı yerden çıkartan kim? Bu sizde mevcut olan aleti simâ’  (işitme aletini) ve görücü cihazı yerleştiren kim? İnsanı nütfeden, kuşu yumurtadan, sümbülü habbeden, nebatatı yerden, mümini kâfirden, icat eden kim? Bu halkın emir idarelerini gören, bu kâinatın tedbiri şuunatından (hadiselerindeki  tedbirde) tasarrufat eden kim? Elbette mecalsiz ve bila inat ikrar ederek (inat etmeden kabullenerek) Cenab-ı Allah’tır’ derler. Ey Muhammed (s.a.s) onlara tekrar de ki: ‘Siz Allah’ın azabından ve gadabi ilahiyesinden korkmaz mısınız ki ona şirk koşup onun gayrine ibadet edersiniz?’

فَذَلِكُمُ اللّهُ رَبُّكُمُ الْحَقُّ فَمَاذَا بَعْدَ الْحَقِّ إِلاَّ الضَّلاَلُ فَأَنَّى تُصْرَفُونَ

Yûnus Suresi ayet 32

كَذَلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذِينَ فَسَقُواْ أَنَّهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ

Yûnus Suresi ayet 33

İşte sabitu rububiyet bunları icat edendir. Bileseniz ki bunun gayri ise delalettir. Bunu tasdik ve kabul etmeyen, azaba müstahak olan ehli küfürdür.


قُلْ هَلْ مِن شُرَكَآئِكُم مَّن يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ قُلِ اللّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ فَأَنَّى تُؤْفَكُونَ

Yûnus Suresi ayet 34

قُلْ هَلْ مِن شُرَكَآئِكُم مَّن يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ قُلِ اللّهُ يَهْدِي لِلْحَقِّ أَفَمَن يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ أَحَقُّ أَن يُتَّبَعَ أَمَّن لاَّ يَهِدِّي إِلاَّ أَن يُهْدَى فَمَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ

Yûnus Suresi ayet 35

Ey Muhammed (s.a.s)!

Müşriklere de ki: Tabiî olduğunuz sanem put ve vesenleriniz (heykelleriniz) ve tapanak putlarınız halkı ihya ve emate edebilirler mi? Ancak Allah’u Teâlâ bunu yapabilir. Hal böyleyken neden şirk ile küfrünüzden Allah’a dönmezsiniz? Ey Nebiyim Muhammed (s.a.s) de ki Allah’a şerik eylediğiniz sanem ile putlarınız halkı hidayette kavuştururlar mı? Hayır, belki Allah’u Teâlâ ancak halkı hidayete kavuşturur. Peki, insanları hidayete kavuşturan mı yoksa halkı hidayetinden bi haber olan mı mutabeat eylemeye daha layıktır? Elbette halkı hidayete kavuşturan ziyadesiyle layıktır. Peki, hal böyleyken sizlere ne olmuş ki küfürde, nifakda (ikiyüzlülükte), kizipte (yalanda) ve inadınızla baş başa kalıp Allah ve Allah’ın Resul’üne itaat etmeyip istinkâf ediyorsunuz (Kabul etmiyorsunuz)?

وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلاَّ ظَنّاً إَنَّ الظَّنَّ لاَ يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئاً إِنَّ اللّهَ عَلَيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ  

Yûnus Suresi ayet 36

Evet, bu guruhi fasikin ile müşrikin ve kâfirlerin çoğu zanni batıl ile hüküm ederek put ve senemlere tabiî olurlar. Hâlbuki zan yakini ifade etmez. Cenab-ı Allah’u Teâlâ Hazretleri delilsiz burhansız batıl fikre ve batıl itikada girip, senem ve putlara tabiî olanları elbette bilir. Dari ahirete layık olan cezalarını verecektir.

وَمَا كَانَ هَـذَا الْقُرْآنُ أَن يُفْتَرَى مِن دُونِ اللّهِ وَلَـكِن تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ الْكِتَابِ لاَ رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ

Yûnus Suresi ayet 37

Evet, hiçbir akli selim Kuran’ı Allah’tan gayrısına mal etmek kabul etmez. Velâkin geçmiş kütubüs-semaviyeyi tasdik için gelmiştir. Ve şeraatların ve akaitlerin beyanı için gelmiş bir kitabı semavidir. Şek ve şüpheyi kabul eylemez ki elbette kelamı ilahidir.


أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ فَأْتُواْ بِسُورَةٍ مِّثْلِهِ وَادْعُواْ مَنِ اسْتَطَعْتُم مِّن دُونِ اللّهِ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ

Yûnus Suresi ayet 38

Şayet iftiralarıyla kelamı ilahi değil diyorlarsa Allah’ın gayri kimi kabul ederlerse çağırsınlar Kuran’ın benzeri bir süre icat etsinler. Maalesef acizdirler yapamazlar.

بَلْ كَذَّبُواْ بِمَا لَمْ يُحِيطُواْ بِعِلْمِهِ وَلَمَّا يَأْتِهِمْ تَأْوِيلُهُ كَذَلِكَ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِمِينَ

Yûnus Suresi ayet 39

Yani bu müşrikler, bila tefekkür ve la teddebür  Ku’ran-ı Kerim’e tane vurup yalanladılar. Hâlbuki insanoğlunun âdeti budur ki bilmediğine düşmanlık eder. Bu vaidi şedidinden sonra beyenat verilmedi. İşte bunlar da geçmişler gibi hem peygamberi ve hem de semavi kitabı tekzip ederek istinkâf da bulunup, kabul etmediler.


Ey Muhammed (s.a.s) !

Göreceksin ki geçmiş zalimleri muaheze eylediği gibi bunları da tuğyan (azgınlıkları) ve zulümleri sebebiyle helak edecektir Azimüşan Allah’u Teâlâ ve tekaddes Hazretleri.

وَمِنهُم مَّن يُؤْمِنُ بِهِ وَمِنْهُم مَّن لاَّ يُؤْمِنُ بِهِ وَرَبُّكَ أَعْلَمُ بِالْمُفْسِدِينَ

Yûnus Suresi ayet 40

Bilesin, ey Nebiyim Muhammed (s.a.s) o kişiler ki onlara elçi olarak gönderilmişsin. Kimisi Kuran’a inanıp, sana tabi olup, kimisi de inanmayıp öylece yani küfür üzere ölecektir. Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu insanları bilir. Hidayete layık olanı hidayet eder. Delalete layık olanı ise delalet üzere bırakacaktır.


وَمِنْهُم مَّن يَسْتَمِعُونَ إِلَيْكَ أَفَأَنتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ وَلَوْ كَانُواْ لاَ يَعْقِلُونَ

Yûnus Suresi ayet 42

Guruhi müfsitlerden kimisi Kuran’ı dinler velâkin kalplerinde bir şey yoktur. Sen bunlara ki sağırdırlar bir şeyi işittiremezsin. Fakat Allah dilediğini yapar.

وَمِنهُم مَّن يَنظُرُ إِلَيْكَ أَفَأَنتَ تَهْدِي الْعُمْيَ وَلَوْ كَانُواْ لاَ يُبْصِرُونَ

 Yûnus Suresi ayet 43

Bu müfsitlerden sana nazar edenler vardır. Velâkin amiyul kulup (kalpleri kararmış) olmuşlardır. Ama hakikati görmeyenleri sen mi hidayet edersin o besiretsizleri?

إِنَّ اللّهَ لاَ يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْئاً وَلَـكِنَّ النَّاسَ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

Yûnus Suresi ayet 44

Cenab-ı Allah’u Teâlâ günahsızları azap etmez. İnsanlara müstahakını verir. Ancak insanlar, kendi nefislerine tabi olup, gayri meşru yerlerde kullanıp, dûçarı azap ederler (azaba tutulurlar). El cezau min cinsil amel göreceklerdir.

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ كَأَن لَّمْ يَلْبَثُواْ إِلاَّ سَاعَةً مِّنَ النَّهَارِ يَتَعَارَفُونَ بَيْنَهُمْ قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِلِقَاء اللّهِ وَمَا كَانُواْ مُهْتَدِينَ

Yûnus Suresi ayet 45

Dikkat eder misiniz? Bu guruhi müşrikini ruzi mahşerde huzuri ilahiyemizde cemî (toplanmak) olurken, öyle dehşet verici bir şekilde toplanacaklardır ki dünyadaki hayatlarını unuturlar. Sanki dünyada bir saat durmuşlardır. Dünyada olduğu gibi ahirette de birbirlerini tanırlar. Birbirlerine derler ki: ‘sen olmasaydın ben delalete girmezdim.’ Bu tekbih (kabahatli görmekle) ile pişmanlık bir şey ifade etmez. İşte bu zalimlerdir ki haşırı ehvaliyle (korkularıyla) inkâr ederlerdi. Allah’ın huzuruna gireceklerini inkâr ederlerdi. Hidayet yolunu terk edip, delalet yolunu tercih ettiler. Azabi cehenneme müstahak oldular. 

وَلِكُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولٌ فَإِذَا جَاء رَسُولُهُمْ قُضِيَ بَيْنَهُم بِالْقِسْطِ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ

Yûnus Suresi ayet 47

Her bir ümmete bir adet elçi gönderilmiştir. Ruzi mahşerde her ümmet kendi Resul’leriyle ve amel kitaplarıyla ve hafaza melekleriyle üzerlerine şahit olarak, huzuri ilahiyede toplanacaklardır. O zaman kazii mutlak (mutlak hakim olan) adaletle aralarında hüküm edecektir. Hiçbir kimseye hükümde zülüm edilmeyecektir. O gün istihkakı hak edilecektir. Bu konuyu dinleyen küffarı Mekke alay edercesine ‘sizin bu sözünüz ne zaman olacaktır?’ dediler.     

Ey nebiyim Muhammed! De ki:
          
        Ben kendi nefsime bile hüküm edemem. Zarar ile menfaat Allah’ın yeddî kudretine bağlıdır. Ne dilerse elbette o olur. Her bir zümreyi insanın müddeti helakı vardır. Hiçbir kimse o müddetten önce gelecek bela ve helaki getiremez. Geldiği zaman da hiçbir kimse onu geldiği zamandan te’hir edemez. Ancak Kadirul Kayyum olan Cenab-ı Allah dilerse yapar. Bunun müstaki ise; Kavli Kerim’dir ki buyuruyor:

قُل لاَّ أَمْلِكُ لِنَفْسِي ضَرًّا وَلاَ نَفْعًا إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ لِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ إِذَا جَاء أَجَلُهُمْ فَلاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ

Yûnus Suresi ayet ayet 49

Ey nebiyim Muhammed de ki:

Ben nefsime bile zarar ile menfaat getirecek değilim. Cenab-ı Allah’ın meşiyeti ilahiyesi (ilahi iradesi) neyse olacak o dur. Ve her bir varlığın bir müddeti muvudesi vardır. O müddet gelince 1 saat olsun dahi ileri ile gerisi mümkün değildir.

أَلا إِنَّ لِلّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَلاَ إِنَّ وَعْدَ اللّهِ حَقٌّ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ

Yûnus Suresi ayet 55

هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Yûnus Suresi ayet 56

 
Ey insanlar!

Bileseniz ki gökte ve yerde ne ki varsa hepsi Allah’ın mülk ve memlüküdür. Cenab-ı Allah’ın bahsettiği dirilişten haşırdan hesaptan cennet ve cehennemden haktır ve hakikattir. Elbette vuku bulacaktır. Velâkin insanların çoğu gaflette olduklarından iftiraatlarıyla inkâr ederler. İhya edici imata edici Cenab-ı Allah’tır. Ruzi mahşerde huzuri kibiryasında toplanacaktırlar. Şüphe edilmesin.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ

Yûnus Suresi ayet 57

Ey âdem zade insanlar!
         
         Muhakkak bilesiniz ki kalbinizi rahatlatacak sebebi hidayet ve rahmet olacak Rabbi’nizden sizlere mev’ûzeyi ilahi (ilahi nasihat, öğüt) geldi. Kalbinizdeki şüpheyi şeki ve evhamı izale edicidir. İmanı tamamlayıcıdır. Gaflete düşmeyesiniz.

قُلْ بِفَضْلِ اللّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَلِكَ فَلْيَفْرَحُواْ هُوَ خَيْرٌ مِّمَّا يَجْمَعُونَ

Yûnus Suresi ayet 58

Ey Nebiyim Muhammed de ki: ‘Bu Kuran ile İslam ki Cenab-ı Allah’tan sizlere gelmiştir. Topladığınız dünya ve mafihadan (içindekilerden) elbette hayırlıdır anlayasınız.’ 

وَمَا ظَنُّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَشْكُرُونَ

Yûnus Suresi ayet 60

Evet, ne sanıyorlar o müfteriler ki kendi nefisleri tarafında helali haram ve haramı da helal ederler. Hâşâ ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ iftiralarından vazgeçip, onları mağfiret buyura.

وَمَا تَكُونُ فِي شَأْنٍ وَمَا تَتْلُو مِنْهُ مِن قُرْآنٍ وَلاَ تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ إِلاَّ كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُوداً إِذْ تُفِيضُونَ فِيهِ وَمَا يَعْزُبُ عَن رَّبِّكَ مِن مِّثْقَالِ ذَرَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء وَلاَ أَصْغَرَ مِن ذَلِكَ وَلا أَكْبَرَ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ

Yûnus Suresi ayet 61

 

Cenab-ı Allah’u Teâlâ Resul’üne hitaben buyuruyor ki:

Ey Nebiyim Muhammed!

Sen herhangi bir emirde bulunursan Kuran-ı Mübin’den neyi okursan herhangi bir amelde bulunup, insanlara haber verirsen, ifayı emir etseler etmeseler biz azümüşan haberdarız. O vakitlerinde ki amel işleyip işlemeyip, terk edip etmeyip, ilmi ilahiyemizden hiçbir şey kayıp değildir. Zira zerrei miskalden daha küçük veya daha büyük her şeyi levhi mahfuzda müsecceldir (kayda geçmiştir).

أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

Yûnus Suresi ayet 62

Bileseniz ki Allah’ın dostlarına korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar ve dünyanın fevati ve yokluğu onları gamnak (tasalı, gamlı) etmez. Çünkü onlar, halis dostlardırlar. İlmen Allah’a muhiplerdir ve muciplerdir.

الَّذِينَ آمَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ

Yûnus Suresi ayet 63

لَهُمُ الْبُشْرَى فِي الْحَياةِ الدُّنْيَا وَفِي الآخِرَةِ لاَ تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

Yûnus Suresi ayet 64


Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu ayeti kerimelerinde evliyalullahların sıfat ve mükâfatları beyan etmek üzere buyuruyor ki: evliyalullahlar kimlerdir?
O insanlar ki, Allah’ın bütün sözlerine inanmışlardır. Ve muğibatlara inanmışlardır. Bi hasebil takatil beşeriye evamiri ilahiyeyi ifa etmişlerdir. Cenab-ı Allah’ın yasaklarından ve hatta şüpheli olanlardan bile vukaye edip (korunup), kendilerini muhafaza ederek içtinap etmişlerdir (sakınmışlardır). Mükâfat olarak dünyada iken muhtezir oldukları zaman(sekeratı mevte girdikleri zaman) melekler huzurlarına gelip rızai ilahiyesiyle müjde verip ahirette ise kesreti namet ile tebşir ederler. Mistaki şudur ki: Cenab-ı Allah’u Teâlâ diğer bir ayette emir buyurmuştur ki:

إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ

Fussilet Suresi ayet 30

Yani o guruhi müttakin ki Rabbi Rahim’i kabul edip, ba’dehu  (bundan sonra) rahi müstakimden ayrılmamışlardır. Melekler onlara müjde verip, sizler için gam yoktur. Cennetler vardır. Vaâdi sübhaniyesi budur.

هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُواْ فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِراً إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَسْمَعُونَ

Yûnus Suresi ayet 67

O Bari Teâlâ’dır ki kudreti kamilesiyle geceyi yaratıp, sizler için mehalli istiraheti ebdan (uygun) eylemiştir. Gündüzü de sizler için ışıklandırıp, maksat ve maişetinize vasıl olasınız içindir. Kelamı ilahiyede hüsnü istimai (kalp kulağıyla dinlemek) olanlar için vahdaniyeti ilahiyesine delalet edecek deliller çoktur.

وَيُحِقُّ اللّهُ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ


Yûnus Suresi ayet 82

Cenab-ı Allah’u Teâlâ delili bahiriyle hakkı sabit kılar. Her ne kadar mücrimler ve kâfirler kabul etmezlerse de, batıl itikatları ve vahi (saçma, ehemmiyetsiz) fikirleri onları cehenneme götürür bilsinler.

فَإِن كُنتَ فِي شَكٍّ مِّمَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ فَاسْأَلِ الَّذِينَ يَقْرَؤُونَ الْكِتَابَ مِن قَبْلِكَ لَقَدْ جَاءكَ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ

Yûnus Suresi ayet 94

Bu makamda ferazi bir hitabi ilahi vardır. Yani şayet şüphen varsa İncil ve bir de Tevrat’ı okuyanlardan sor. Kuran’daki kıssesler doğrudur. Kuran-ı Mübin Rabbinden hak ile batılı ayrıt etmek için hakiki kelamı ilahi olarak sana gönderilmiştir.

وَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِ اللّهِ فَتَكُونَ مِنَ الْخَاسِرِينَ

Yûnus Suresi ayet 95

Ey Nebiyim Muhammed (s.a.s)!

Ayeti ilahiyemizi tekzip edenler gibi düşünme, onlar gibi dünya ve ahiretini zarar da etme. Kurtubi’nin beyanatına göre; buradaki hitap her ne kadar peygambere olmuş ise de murad gayridir. Yani Cenab-ı Allah’u Teâlâ her ne kadar (a.s)’ma hitap ediyor ise de, diğer insanların zu’fü nazari itibara alarak zümni olarak, onları muaheze edip, emir buyuruyordur. Ve benzer ayetler çoktur. Müracaat edilirse elbette görülecektir. Zira Efendimiz (s.a.s) ayeti ilahiyeden şüpheye düşmekten birundur (hariçtir, dışındadır).Efendimiz (s.a.s) hayaleti şeytaniyeden mahfuzdur. Aleyhi la’ne şeytan ve iî’vaniyle (yardımcılar) Efendimize isalı fitne edemezler (fitne ulaştıramazlar). Çünkü Cenab-ı Allah Teâlâ tarafından Efendimize şeytanlar tarafından tesir edecek vesvese yolu kesinlikle kapatılmıştır. Eğer Cenab-ı Allah’u Teâlâ izin vermiş olsaydı Eyüp (a.s)’ma tesir ettikleri gibi Efendimize de ederlerdi.

وَلَوْ شَاء رَبُّكَ لآمَنَ مَن فِي الأَرْضِ كُلُّهُمْ جَمِيعاً أَفَأَنتَ تُكْرِهُ النَّاسَ حَتَّى يَكُونُواْ مُؤْمِنِينَ

Yûnus Suresi Ayet 99

وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ
  
Yûnus Suresi ayet 100


قُلِ انظُرُواْ مَاذَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا تُغْنِي الآيَاتُ وَالنُّذُرُ عَن قَوْمٍ لاَّ يُؤْمِنُونَ

Yûnus Suresi ayet 101

فَهَلْ يَنتَظِرُونَ إِلاَّ مِثْلَ أَيَّامِ الَّذِينَ خَلَوْاْ مِن قَبْلِهِمْ قُلْ فَانتَظِرُواْ إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَ

Yûnus Suresi ayet 102

ثُمَّ نُنَجِّي رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُواْ كَذَلِكَ حَقّاً عَلَيْنَا نُنجِ الْمُؤْمِنِينَ

Yûnus Suresi ayet 103


 قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِن كُنتُمْ فِي شَكٍّ مِّن دِينِي فَلاَ أَعْبُدُ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ وَلَـكِنْ أَعْبُدُ اللّهَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُمْ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ

Yûnus Suresi ayet 104

 وَأَنْ أَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفاً وَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

Yûnus Suresi Ayet 105

وَلاَ تَدْعُ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَنفَعُكَ وَلاَ يَضُرُّكَ فَإِن فَعَلْتَ فَإِنَّكَ إِذاً مِّنَ الظَّالِمِينَ

Yûnus Suresi ayet 106

وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلاَ رَآدَّ لِفَضْلِهِ يُصِيبُ بِهِ مَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

Yûnus Suresi ayet 107

قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُمُ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَمَا أَنَاْ عَلَيْكُم بِوَكِيلٍ

Yûnus Suresi ayet 108

وَاتَّبِعْ مَا يُوحَى إِلَيْكَ وَاصْبِرْ حَتَّىَ يَحْكُمَ اللّهُ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ

Yûnus Suresi ayet 109

Ben âcizane bu sürenin bazı ayetlerin mensuh (hükmünün kaldırılmış) olduğuna rastladım ayet 15 bu ayetin sonunda inni ehafu in aseytu rabbi azabe yevmin azimin bu ayeti kerim, yeğfire lekallahu ma tekademe ve ma teahera ayetiyle nesih edilmiştir (hükümsüz bırakılmıştır). Yani Cenab-ı Allah’u Teâlâ senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışlamış demektir. Ayet 102 de kul fen teziru inni meaakum minel müntezirin seyf ayetiyle mensuhtur. Yani müşriklere karşı harp etme emri geldiğinden hemen sonra mensuh oldu. Diğeri 41. ayette ve in kezzebuke fe kulli ameli ve la küm ameleküm o da seyf ayetiyle (savaş açma emri getiren ayetle) mensuh oldu demektir. Diğeri 108. ayette fe menih teda fe innema yeh tedi li nefsihi o da kılıç ayetiyle mensuhtur. Diğer ayeti kerimede kaderiye mezhebinin serahati (açık) teyidi vardır. 106. ayeti kerimede vahabilerin teyidi
mezhepleri vardır. Dikkat edilirse birinci ayette innellahe halakakum ve ma tef alune takviyesi vardır. Burada kul hatasından mesul olmuyormuş gibi zanni fasıd yer tutmuştur. İkinci ayette ise; salih mevtaların ruhaniyetlerinden istimdat etmek(yardım istemek) caiz olmadığı işârdır. Çünkü vehabilere göre ölmüşlerin dünyadan alakaları kesilmiş iken beklenti beyhudedir. Bu da bir zannı fasıd demektir. Nasıl ki kelami kibarda varid olmuştur ki, fıkra: iki âlemde tasarruf ehlidir ruhi veli. Deme ki bu murdedir (ölüdür). Bunda nice derman ola. Ruh şimşiri hudadır ten ğilaf (örtü) olmuş ona. Dahi iîla kâr (tesir) eder bir tiğ ki, üryan ola. Bunun müstaki ise; hadisi şerifte iza da ka bi kümül umuru festainu min ehli kubur yani dünyada iken emir iradelerinizde herhangi bir darlığa rastladığınız vakit, mezaristanın salihlerin ruhaniyetlerinden yardım talep ediniz. İşte bu vahabilerin ve benzer menhus (uğursuz, kötü) fikirleri, red ederek kabul etmemeye işarettir.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde
Muhammed Nuri ÇELİK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

E=mc2 ?

Güneş Sistemi

Güneş Sistemi
Üstteki resimle bu resim arasındaki benzerliği farketmişsinizdir Güneş Sistemi de diğer sistemlerle birlikte bir merkez etrafında dönmektedir. Ancak biz henüz bunu keşfedemediğimizden bu sözün bilimsel bir dayanağı yoktur.

Cevşen