9 Nis 2010

MÜ’MİNÛN SURESİ


MÜ’MİNÛN SURESİ



بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 1

الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 2

وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ


Mü’minûn Suresi ayet 3


وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 4

وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 5

إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ

Mü’minûn Suresi ayet 6

فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 7


وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ


Mü’minûn Suresi ayet 8

وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 9

أُوْلَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 10

الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 11

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ Tekaddes ve Celle  şe’nuhu zikri geçen ayeti kerimelerinde şiyemi müminlerden (müminlerin huy ve tabiatından) bahis ederek, zikir eylediği sıfatlarda bulunmaları lazım olduğunu beyan eder. O sıfatlar bunlardır ki mümin olan şahıs namazını rica (ümid) ile korku arasında kılar. Malaya’niyatlardan (faydasız şeylerden) sakınır. Malı varsa, zekâtını verir. Terbiye yerlerini, fuhşiyattan muhafaza eder. Emanete riayet ederek, muahede (ahid) eylediği herhangi şeyde olursa olsun, sebat ve metanet gösterecektir. Namazlarını hukukiyle muhafaza eder. İşte bu guruhi müminlerdir ki cennetül firdevse varıs kılınmışlardır. Ve daimi olarak, o cennetül firdevste kalacaklardır.

وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ

Mü’minûn Suresi ayet 97

وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ

Mü’minûn Suresi ayet 98


 حَتَّى إِذَا جَاء أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ

Mü’minûn Suresi ayet 99

لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 100

فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءلُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 101

فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 102

وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 103


تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 104

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ Efendimize emir buyuruyor ki: ‘Şeyatinin (şeytanların) vesveselerinden kendini muhafaza eyleyip, işlediği emirlerden beraber olmasınlar.’ Vakda ki o müşriklere vadeyi mev’ud geldiği vakit diyorlar ki: ‘Yarap bizi geri dünyaya çevir ki bıraktığım ameli salihi işleyeyim. Yalan söyler. Zira bilmez mi ki onun ile dünya arasında berzah âlemi var? Elbette kıyamete kadar, dünyaya dönüş yoktur. Sura üfürüp, ruhlar bedenlerine girip, haşre gittiklerinde aralarında nesep yoktur. Hiçbir kimse, kimsenin vuzrundan sual edilemez ve her kimin mizanı ağır oldu mu felehyab olur. Bilakis cehennemi ebediyen boylayacaktır. Cehennem ateşi yüzlerini yakıp, abusul vucuhu kamterir (çatık suratlı) kalacaklardır. Yani kömür gibi, siyah teafunlu (kokuşmuş) yalnız kemik kalacaktır. Evet, yüzleri cehennemin azap ateşinden öyle bir şekilde yanar ki üst dudakları başları tepesine çıkar. Ve alt dudakları göbeklerine iner. Dişleri birer ateş parçası gibidir. Yani azap içinde görünür. Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu guruhi mücrimine hitap ederek, buyuruyor ki:
  
Ey zümreyi mücrimin!
Dünyada iken Kuran’ın ayetleri sizlere okunmadı mı? Hâlbuki okundu ama siz asiler alay ettiniz ve tekzipte bulundunuz. O guruhi mücrimler şöyle cevap veriyorlar.
‘Evet okundu. Ama bizim şekavetimiz bize galip geldi. Bizleri ehli delaletin zümresine ilhak eyledi. Şayet bizleri nardan çıkarırsanız, bir daha günahlara dönersek o vakit zülüm edenlerden olmuş oluyoruz.’ 
Cenab-ı Allah’u Teâlâ cevaben buyurdu ki:
‘Haydi defolun zelil ve hakir cehennemde kalınız. Bundan sonra da konuşma hakkınız yoktur.’

إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ

Mü’minûn Suresi ayet 109

فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّى أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 110

         O guruhi mücrimine nidamet vermek suretiyle Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyuruyor ki: Dünyada iken bazı salih kullarım, benden meğfiretül zunup (günahların bağışlanmasını) talep ederken, rahmetimden faydalanmak isterken, sizler alaycasına istihza ederdiniz. Hatta onları ellerinizde oyuncak etmiştiniz. Öyle bir tarzda ki bu harekeniz sizlere ibadetimi bile unutturmuştu. Onlar sizlerin gülünç maskarası olmuşlardı. İşte siz cezaya, onlar ise; cennete mükâfat almaya layık oldular.

إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 111

İşte bilesiniz ki; onlar sizlerin eza ve cefalarınıza sabır ettikleri için, bugün ecir ve sevaplarını aldılar. 

وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ

Mü’minûn Suresi ayet 117

Evet, her kim Cenab-ı Allah’a şirk koşup, onunla beraber başka bir mabuda taparsa, bilsin ki onun elinde herhangi bir delil ve burhan yoktur. Onun hesabı Cenab-ı Allah’u Teâlâ görecektir. Bilesin ki kâfirler için kurtuluş yoktur nardan başka.

وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ

Mü’minûn Suresi ayet 118

Aleyhisselema emir ise ümmetine Rabbi Rahimden bir talimdir. Allah’ım mağfireti zunup, günahların bağışlanması ulvi makam zati zişanın yeddi kudretine bağlıdır. Talebimiz budur. Yarab sen Rahim edicilerin en hayırlısısın. Her zaman, her vakit, her yerde, kullarına rahmet, şefkat nazarıyla bakarsın.
Müminun suresi seçkin ayetleriyle hitam bulmuştur.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde
Muhammed Nuri ÇELİK



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

E=mc2 ?

Güneş Sistemi

Güneş Sistemi
Üstteki resimle bu resim arasındaki benzerliği farketmişsinizdir Güneş Sistemi de diğer sistemlerle birlikte bir merkez etrafında dönmektedir. Ancak biz henüz bunu keşfedemediğimizden bu sözün bilimsel bir dayanağı yoktur.

Cevşen