9 Nis 2010

FUSSİLET SURESİ


FUSSİLET SURESİ

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ
حم

Fussilet Suresi ayet 1

تَنزِيلٌ مِّنَ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Fussilet Suresi ayet 2

كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

Fussilet Suresi ayet 3

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ şöyle haber veriyor ki: Bu aziz kitabı mübarek indi ilahiyeden, halka tebliğ için Muhammed-ül Resul’e gelmiştir. Öyle bir kitap ki ayetleri nihai bir şekilde beyan edilmiştir. O Kuran’ı bilen ve anlayan bir kavmin, lehçesiyle nazil olmuştur. Delaili mucizatını bila itiraz anlasınlar diye. Çünkü insan bir şey anlamazsa, elbette ondan zevk alması mümkün değildir.

قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَاسْتَقِيمُوا إِلَيْهِ وَاسْتَغْفِرُوهُ وَوَيْلٌ لِّلْمُشْرِكِينَ

Fussilet Suresi ayet 6

Ey nebiyim Muhammed (s.a.v) de ki: ben sizin gibi bir beşer ve bir insanım. Bu Kuran-ı Mübin bana nazil olduğunun sebebi şudur ki; sizlere ilahi emirleri bildireyim ki bileseniz tabi olduğunuz put ve senemleriniz batıldırlar. İbadete layık değildirler.
İbadete layık olan ancak Rabb’iniz olan ilahi vahittir. O’nun mülkünde şeriki ortağı ve misli benzeri yoktur. Şu mabudi batilelerden yüzünüzü çeviriniz. Sizleri hiçten var ederek, ihsanı suret üzere yaratmış. En iyi şekilde sizleri rızıklandırmış. Sizleri yerde ve gök de tasarrufata sahip ederek iktidar, güç, kuvvet ve hafıza ile aklı kül ve şuuru tam vermiş. Yüce Mevla’ya dönünüz. Günahlarınızın bağışlanmasını talep ediniz.

الَّذِينَ لَا يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ

Fussilet Suresi ayet 7

Evet, ‘ellezine’ kelimesi geçmiş ayetin sonundaki müşriklerin sıfatıdır. Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyuruyor ki: veyl o müşriklere olsun ki zekâtlarını vermezler. Ve hem de ahireti inkâr ederler. Ve ahirete göre amel işlemezler. Yani zekâtı vermedikleri gibi diğer iyi ameli de red ederek şeni’ (kötü) ve kabih (çirkin) olan amelleri işlerler. İşte veyl bu mücrim (suçlu) olan insanlaradır. Ve amellerine layık da budur.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ

Fussilet Suresi ayet 8

Ama muhakkak surette imanla beraber, ameli salihi icra edenler için lâ yen katî’ (Lâyenkatı' )(kesintisiz) ecir ve sevaplar vardır. Cenab-ı Allah’u Teâlâ, burada imanla mukarin (beraber) ameli salihi zikir etmesinden gaye, ikisi teum (ikiz) olarak kabul edilmiştir. Yani iman olmayınca yalnız ameli salih ahirette fayda vermez. Ve yine ameli salih de olmayınca zayıf imanla bir yere varılmaz. Çünkü insanlara emir öyledir. Yani Allah’ın bir olduğuna görünen görünmeyen bütün kâinatın mutasarrıfı hakiki ve sahibi mutlak olduğuna inandığı gibi Allah’ın yasaklarından ne olursa olsun gizli ve aşikârı fark etmeksizin, bil külliye içtinap etmektir. Ve diğer yanda, Cenab-ı Allah’ın rızasına muvaffak şekilde ameli salihi işlemektir. Bi hasebil takatil beşeriye zira la yukellifullahu nefsen illa vus’aha buyurmuştur. Yani bila tesennû’ ve riya şöhret kazanmasından müberra (arınmış) olarak, Allah’u Teâlâ’ya kulluğunu ifa edecektir. Zira innellahe la ye’belu minel abdi illa ma halluse lehu hadisi peygamberi de sabit olmuştur (S.A.S.)
Evet, (a.s) buyuruyor ki: Cenab-ı Allah’u Teâlâ ibadından halisen livechillahi yapılan ameli kabul buyuruyor. Başkasını ortak ederek yapılan ibadeti kabul etmez. Çünkü Cenab-ı Allah’u Teâlâ’nın ortağa ihtiyacı olmadığı gibi ortağı bulup, öylecesine yapılan ibadeti kesinlikle kabulü ilahi olamaz bildirmektedir.

وَيَوْمَ يُحْشَرُ أَعْدَاء اللَّهِ إِلَى النَّارِ فَهُمْ يُوزَعُونَ

Fussilet Suresi ayet 19

حَتَّى إِذَا مَا جَاؤُوهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَأَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Fussilet Suresi ayet 20

وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدتُّمْ عَلَيْنَا قَالُوا أَنطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنطَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Fussilet Suresi ayet 21

وَمَا كُنتُمْ تَسْتَتِرُونَ أَنْ يَشْهَدَ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ وَلَا أَبْصَارُكُمْ وَلَا جُلُودُكُمْ وَلَكِن ظَنَنتُمْ أَنَّ اللَّهَ لَا يَعْلَمُ كَثِيرًا مِّمَّا تَعْمَلُونَ

Fussilet Suresi ayet 22

وَذَلِكُمْ ظَنُّكُمُ الَّذِي ظَنَنتُم بِرَبِّكُمْ أَرْدَاكُمْ فَأَصْبَحْتُم مِّنْ الْخَاسِرِينَ

Fussilet Suresi ayet 23


فَإِن يَصْبِرُوا فَالنَّارُ مَثْوًى لَّهُمْ وَإِن يَسْتَعْتِبُوا فَمَا هُم مِّنَ الْمُعْتَبِينَ

Fussilet Suresi ayet 24

Evet derhatır ediniz (hatırlayınız). O mahşer günü ki, mücrimler (suçlular) haşır arasesinde toplanıp narı cehenneme sevk etmeleri için ta ki evvelleri onlara sonunda gelenleri de gelip toplanacakları zaman meseleyi anlarlar. Ama ne fayda ki iş işten geçmiştir. Sonra mahkemeyi Kübra’da ettiklerinden sual edilirken aciz kaldıklarından kulakları, gözleri ve sair cevarıhları (uzuvları) şahadet ederler. Sizler şu şekilde ve bu şekilde günah işleyip Allah’a isyanlık da bulunmadınız mı? Bütün ettiklerinden haber veriyorlar. O vakit mücrimler azalarına hitaben: Ne için aleyhimize şahit oldunuz? Cevaben: ‘her şeyi konuşturan Halik’ı Külli Şey bizi de konuşturdu.’ İşte, evveli emirde sizleri yaratmıştır. Elbette bugün O’nun huzuru ilahiyesindesiniz. Ama sizler gizli olarak bazı ameli seyyieyi işlerken sanıyordunuz ki, Cenab-ı Allah’u Teâlâ bi haberdir ettiğinizden malumatı ilahiyesi yoktur. Bilmiyor muydunuz ki azalarınız elbette şahitlik edeceklerdir? İşte bu sui zannınızdır ki, bugün sizleri hacil (utangaç) etmiştir. Bugün sizler gizli işlediğiniz e’mali kabihanizi (çirkin davranışlarınızı) aşikâra çıkarıyor. Ki bileseniz ilmi muhiti ilahiyeden gizli herhangi bir şey yoktur. Sabır ederseniz yeriniz cehennemin ateşidir. Tövbeyi isterseniz, rızayı ilahiyeyi kazanmak için, maalesef tövbenin kabul günü değildir ne fayda. 

إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ

Fussilet Suresi ayet 30

نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ

Fussilet Suresi ayet 31

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ müminlerin sıfatlarını beyan etmek üzere şöyle buyuruyor: O kullarım ki dediler, Rabb’imiz Allah’u Teâlâ Vahidi Mutlak’tır. Bununla beraber sözlerinde, icraatlarında ibadetlerinde, muamelelerinde ve her halükarlarında tariki müstakimden inhiraf etmeyerek (sapmayarak), sebat gösterenler için Allah’ın emriyle onlara meleklerin ziyareti vaki olup ey cemaati muhlisin! Sizlere müjde olsun ki bugün sizler için korku ve mahzuniyet yoktur. Sizleri cennet ile tebşir ediyoruz (müjdeliyoruz). Öyle bir cennet ki, dünyada iken sizlere vadi ilahiyesiyle verilmesi söz verilmiştir. Bütün istekleriniz orada ifa edilecektir. Biz melekler, sizlere yardımcıyız hem dünyada ve hem de ahirette. Sizler için iştihanız neyi arzu ederse elbette verilecektir. Ve elbette neyi talep ederseniz elbette bulursunuz. İşte bağışlayıcı olan Rabbi Rahim’in ihsanı ve keremi ve lütfüdür bu. İşte dünyada iken muttaki, sadık, mücahit, doğru, hakşunaz, hakikati gözetip ferizeyi ilahiyeyi ifa edip, memnuati ilahiyeden sakınarak bir abdi halis için bu nimetler vardır, diye müjdeliyorlar.

وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ

Fussilet Suresi ayet 34

 
إِنَّ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي آيَاتِنَا لَا يَخْفَوْنَ عَلَيْنَا أَفَمَن يُلْقَى فِي النَّارِ خَيْرٌ أَم مَّن يَأْتِي آمِنًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

Fussilet Suresi ayet 40

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ kabiheyi ile haseneyi biri birinden ayrıt etmek için buyuruyor ki: Kötü fiil ile iyi fiil elbette bir değildir. Cezaları da bir olmaz. Aralarında farkı azim vardır. Velâkin, imkân dâhilinde kötü olan fiili, hasleti hasana ile gidermeye çalış. Mesela, gadabi sabır ile cühlü, hilim (yumuşaklıkla) ile isaeti (kötülükte bulunanları) affu ile gidert. Böyle yaparsan düşmanın dost olur. Sana düşmanlık yapan kişi, senin bu iyiliğine karşı sanki sadık dostmuş gibicesine sakin halim olur. Şerrini senden kesebilir. Sen de o zaman huzurlu bir kalbi selim sahibi ve bunalımdan kurtulmuş bir akla sahip olmuş olursun. Ne mutlu sana hem de bu emri peygamberiyeyi ifa etmiş oluyorsun. Sılmen kataake v’afu ‘an men zelemeke vahsin ila men esae ileyke el hadis. Yani akrabalarından birisi senden silei rahmi keserse, sakın sen kesme. Birisi sana zulüm ediyorsa, sen af eyle. Birisi sana kötülük yaparsa, sen iyilik yap. Fedreisseyyiete bil haseneti ilahi hükmüne gir. Ve razı ol ki, mahbubi ilahi olasın. Evet, o insanlar ki, ayeti ilahiyemizi tekzip ediyorlar ve itibar etmezler, sanmasınlar ki haberimiz olmaz. Bizden gizli herhangi bir şeyin bulunması yoktur. Acaba biliyorlar mı ki? Narı cehenneme girenler mi hayırlıdır? Yoksa emniyet içinde huzuru ilahiyemize gelenler mi daha hayırlıdır? Elbette rûzi mahşerde, kıyamet gününde imanla, ameli salihle emin bir şekilde mahkemeyi Kübra-i ilahiyemize gelen hayırlıdır. Çünkü o cennete, diğeri ise cehenneme gidecektir. Binaen aleyhi, istediğiniz ameli işleyin. Herkes ettiği amelin cezasını görecektir. Ve bilesiniz ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ amelinizi görücüdür. Menfiyül amel olamazsınız.


مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ أَسَاء فَعَلَيْهَا وَمَا رَبُّكَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ

Fussilet Suresi ayet 46

Ve bilmelisiniz ki, her kim ameli salihi işlerse, nefsine işlemiş olur. Ve her kim ameli seyyieyi işlerse, yine nefsine etmiş olur. Cenab-ı Allah’u Teâlâ zulüm etmez. Kulun payası ne ise elbette onu alacaktır. Ve kulun payası ise dünyada iken ettiği amele göredir. El cezau min cinsil amel. Kaidei külliye var. Yani amelin ne ise muamele öyle olacaktır. Bazı amel var ki Allah’ın inkârı işmam (içerler) eder. O vakit onunla muamele görülür ki, ebediyen narı cehennemde azaplanacaktır.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde
Muhammed Nuri ÇELİK




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

E=mc2 ?

Güneş Sistemi

Güneş Sistemi
Üstteki resimle bu resim arasındaki benzerliği farketmişsinizdir Güneş Sistemi de diğer sistemlerle birlikte bir merkez etrafında dönmektedir. Ancak biz henüz bunu keşfedemediğimizden bu sözün bilimsel bir dayanağı yoktur.

Cevşen