9 Nis 2010

SÂFFÂT SURESİ


SÂFFÂT SURESİ


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

وَإِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَ

Sâffât Suresi ayet 13

وَإِذَا رَأَوْا آيَةً يَسْتَسْخِرُونَ

Sâffât Suresi ayet 14

Evet, Hz. Muhammed (a.s) Kuran’ın buyruklarını vaiz suretiyle, haber verirken o kâfirler dinlemiyorlardı. Ve mucize varı bir alamet, şıkı kamer gibi şecerin (ağacın) ve hacerin (taşın) şahadet edip, konuşmaları gibi alay ederek; 

وَقَالُوا إِنْ هَذَا إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ

Sâffât Suresi ayet 15

Derlerdi ki: ‘Bu gösterdiğin ancak bir sihirdir.’ diye tekzip ediyorlardı.

أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَبْعُوثُونَ

Sâffât Suresi ayet 16

Olur ki biz ölüp, bütün bedenlerimiz toprağa karışıp, çürüdükten sonra, bir daha dirilip, hesap vermeye kalkacağız. Ve hem de geçmiş babalarımızda,


أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ

Sâffât Suresi ayet 17

Kalkacaklardır. Hey hat!
قُلْ نَعَمْ وَأَنتُمْ دَاخِرُونَ

Sâffât Suresi ayet 18

Evet, ey nebiyim Muhammed (s.a.s)!
De ki: ‘Elbette ve elbette sizler kalkıp, haşır arasesine varıp, hesap vereceksiniz.’

إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ

Sâffât Suresi ayet 35

Onlara, ‘Allah birdir!’ denildiği zaman, mütekebbirane yüzlerini çevirirlerdi. 

وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُوا آلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَّجْنُونٍ

Sâffât Suresi ayet 36

‘Bizler senem ve putlarımızı, bir deli insanın sözüyle mi terk edeceğiz?’ Muhammed-ül Resul’ü (a.s) kast ediyorlardı. 

بَلْ جَاء بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَلِينَ

Sâffât Suresi ayet 37

Hâşâ ki, deli olsun, o dini müstakimle gelmiştir. Tevhidi tebliğ eder. Geçmiş peygamberler gibi;

إِنَّكُمْ لَذَائِقُو الْعَذَابِ الْأَلِيمِ

Sâffât Suresi ayet 38

Evet, sizler azabı elimi tadacaksınız. 

وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Sâffât Suresi ayet 39

İşte dünyadaki amelinizin karşılığıdır bu. 

إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ

Sâffât Suresi ayet 40

Ancak halisen liveclillahi (Allaha yönelerek) dünyada iken, ameli salihi işleyenler hariç. Onlar cennetül naimde, her çeşit nimeti ilahiye ile mütaneim olarak (nimetlendirilerek) ebediyen kalacaklardır. Öyle bir nimet ki zevali mümkün değildir. Ve envai fevakihle (meyvelerle) kasırlar içinde, huru gılmanla, mütelezizzane devam ederek ve diğer yanda Allah’ın cemali mübareke ile müşerref olup, ziyaret etmeye de kesbi istihkak edip, Hz. Muhammed Resul (s.a.s) Efendimizle beraber ziyaret ederler. İşte bunun mâsadaki ise;

أُوْلَئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَّعْلُومٌ

Sâffât Suresi ayet 41 

فَوَاكِهُ وَهُم مُّكْرَمُونَ

Sâffât Suresi ayet 42


فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
Sâffât Suresi ayet 43

عَلَى سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ

Sâffât Suresi ayet 44
يُطَافُ عَلَيْهِم بِكَأْسٍ مِن مَّعِينٍ

Sâffât Suresi ayet 45

بَيْضَاء لَذَّةٍ لِّلشَّارِبِينَ
Sâffât Suresi ayet 46

لَا فِيهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنزَفُونَ

Sâffât Suresi ayet 47

وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ عِينٌ
Sâffât Suresi ayet 48

كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَّكْنُونٌ
Sâffât Suresi ayet 49 

فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَسَاءلُونَ
Sâffât Suresi ayet 50



İşte geçmiş sıfatlara layık olanlar için, bunlar vardır. Öylesi oluyor ki, hiçbir kimse tarafından eller dokunmamıştır. Sanki hıfzı ilahiyede emaneten sahiplerine, mahfuz kalmışlardır. Evet, şimdi muhlis olanların, mükâfatından bir nebze bahis ederiz. Bi iznillahi Teâlâ. Cenab-ı Allah’u Teâlâ rızkı malumdan bahis ediyor. Ve buyuruyor ki: ‘Onlar için cennatül naimde, envai çeşit meyveler hazırlanmıştır. Onlar için, sanki resmi merasim var gibi, iskemleler karşı karşıya kurulmuştur. Cennet hademeleri ellerinden, zübercetten, altından, gümüşten, yevakit ile mercandan ibrikler, testiler, meşrebeler olup, çeşit çeşit meşrubatları doldurup, ikram ederler. O meşrubatların renkleri, süt gibi beyazdır. Baldan çok çok tatlıdır. Öyle lezzet vericidir ki, bir kere içen seneler olarak, tadını ve lezzetini unutmaz. Mea haza şuura halel değil belki, ziyadelik ihsan ediliyor. Ve hüsnü cemali de, beraberinde getirir. İnsanlar içtikçe berraklaşıyor. Nurlanıyor. Onlarla hurileri de bulunuyor ki o huriler ezvaclarından hariç, hiç ama hiç bir el sürülmemiştir. Her zaman gözleri kocalarına bakar durur. Sanki bu huriler mücevef lü’lüdürler (içi boş gibidirler) Ne kadar beyaz oldukları, ancak Allah’u Teâlâ vasıf edebilir. Burada meknundan murad o dur ki; zevcelerine indi ilahiyede emaneten muhafaza edilmişler. Ve herhangi bir mahlûkun eli değmemiştir. Melek olsun, cinni olsun, insan olsun fark etmeksizin.
Evet, saffat süresi burada son bulmuştur. Şanı yüce olan Allah’ın izni kerimiyle sad süresine başlayacağız.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde
Muhammed Nuri ÇELİK



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

E=mc2 ?

Güneş Sistemi

Güneş Sistemi
Üstteki resimle bu resim arasındaki benzerliği farketmişsinizdir Güneş Sistemi de diğer sistemlerle birlikte bir merkez etrafında dönmektedir. Ancak biz henüz bunu keşfedemediğimizden bu sözün bilimsel bir dayanağı yoktur.

Cevşen