BEYYİNE SURESİ

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاء وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ٭إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أُوْلَئِكَ هُمْ شَرُّ الْبَرِيَّةِ٭إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُوْلَئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِ٭جَزَاؤُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَّضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ٭

Beyyine Suresi Ayet 5,6,7,8

Evet, Allah’u Teâlâ’nın hitabı burada; ehli Tevrat’a mahsustur. Çünkü onlar, Tevrat’ın getirdiği emri ilahiyi dinlemediler. Onlara bilgi verildiği halde, kabul etmediler. Hâlbuki onlara dini hanifiye ki dini ibrahimi halildir. Üzerine ibadet etmelerine emir edildikleri halde, yüzlerini çevirip, kitaplarını tahrif ederek, ruhbanlarına taptılar. Nasıl ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ vettehazu ehbarahum ve ruhbanahum erbaben min dunillahi vel mesihabne meryeme ve ma umiru illa ya’budullahe ilahen vahiden buyurmuştur. Onlar ahbar (alimler) ile ruhbanlar ve Mesiha değil, ancak Allah’u vahide, ibadet etmeye emir olunmuşlardı. Maalesef istinkâf ettiler (çekimser kaldılar), namazı kılmakla, zekâtı vermekle mükellef oldukları halde, en müstakim din bu dini islamı olduğu halde bilerek, delalet yolunu, tercih ettiler. İşte bundandır ki şerrul mahlûk oldular. Ebediyen cehennemde kalmalarına, hüküm edildi. Ama ehli iman ve ameli salihi işleyen ise; hayrul mahlûk oldukları gibi ebediyen cennete kalmalarıyla beraber, Allah’ın rızasına haiz olarak, Allah’u Teâlâ Hazretleri onları da razı etmiştir. Çünkü bu zümreyi salihin, dünyada iken, Allah’u Teâlâ’nın rızasına muhalefet etmemişlerdir. Allah’ın gadabından hakkıyla korkmuşlardır. Dünyada iken, hesaplarını kendiler görmüşlerdir. Muhalefeti rıza gördükleri zaman, tövbe ve inabe ile telafi etmişlerdir. Ve kabuli ilahi olarak, mükâfata haiz olmuşlardır.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde

Muhammed Nuri ÇELİK