17 Nis 2010

BAKARA SURESİ


BAKARA SURESİ

      
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

الم
Bakara Suresi ayet 1

Elif lam mim kelimeleri bir şifre kelimesi olarak, iki rivayete sahiptir. Müfessirlerin nezdinde her bir harf Allah’ın bazı isimlerine işarettir. Mesela; ‘Elif’ Allah’a ilah kelimesine, ehad ismine ve benzer isimlerine işarettir. Lam harfi ise; latif ismine işarettir. Lahun ibranca Allah demektir buna da işarettir. Mim harfi ise muğniyun, maniûn, muînun, muheyminun, müminun, mukimun, muktéderun, münimun, muhsinun ve benzer isimlerine işarettir. Yani her bir harf bazı isimlerinin anahtarı demektir. Ve bu harfleri telaffuz eden bir insan zımni (dolaylı) olarak harflerin işaret eylediği bütün isimleri tesbihatla zikir etmiş oluyor. Ve o isimlerin sayısınca sevap kazanmış oluyor.

ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ
Bakara Suresi ayet 2

Allah’u e’lamu bi muradihi’ yani ancak Cenab-ı Allah’ın gayesi ne ise zatı muallâsına mahsustur, kimse bunu bilmez. Evet, bu kitap ki Kuran-ı Kerim dir. Şüphesiz ki semavi kitap olarak Allah’ın kelamıdır. Yani insanların ihtiraâtı (buluşu) ve fikir mahsulü değildir. Ve guruhi muttakine elbette sebebi hidayettir. Fakat burada bir mefhumi zımni (gizli bir mana) vardır. Yani içerikli bir mana var ki şöyle haber veriyor. Agâh olunuz muttaki olmayana bu kitap sebebi hidayet olamaz. Çünkü takvanın manası şudur ki: Allah’tan korkup hayâ ederek ilahi yasaklardan tamamen sakınmak demektir. Bir insan Allah’ından hayâ etmeyip korkmazsa Kuran-ı mübin öylesi bir insana sebebi hidayet olamaz. Guruhi muttakinin vasıfları beyan ediliyor. Muttakin kimlerdir? Cenab-ı Allah’u Teâlâ bi zatihi haber veriyor.

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
  
Bakara Suresi ayet 3

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu ayette takvaya sahiplik edenlerin vasıflarını zikir etmektedir. Ve buyuruyor ki: ‘muttaki olanın sıfatı bu olur.’ Gıybe (Allah’ın söylediği görülmeyenlere inanıp tasdik etmektir) inanıp iman etmektir yani âlemi berzahtan sonra (kabir âleminden sonra) tekrar dirilip, kurulacak olan mahkemeyi Kübra-ı ilahiyeye kabir âlemindeki cesediyle, ruhuyla, ameliyle, şahitleriyle ve amel kitabıyla varıp dünyada iken bütün işlemlerinden sual edilip cevap vermektir. Farz kılınmış namazları doğru dürüst vaktinde edaye ifa etmektir. Cenab-ı Allah’ın verdiği rızkından Allah’ın mahlûklarına vermektir. Yani gayri meşru yollarda elde etmiş maldan nafaka etmek kabulü ilahi olmadığını bu ayetle Cenab-ı Allah’u Teâlâ ifade eder. Yani gaspla, hırsızlıkla (sırkatla), rüşvetle, kumarla, faizle ve sair gayri meşru yollarla kazanılmış maldan nafaka etmenin indi ilahide (Allah katında) kabul olmadığını bilakis büyük bir cezaya tabi tutulacağını şüphesiz olarak bildirmektedir. Diğer bir vasıf;

والَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Bakara Suresi ayet 4


Takva vasfına sahiplik eden onlardır ki Ey nebiyim Muhammed (s.a.v) sana gelen Kuran’ın bütününe yani baştan sonuna kadar bütün ayetlerine ve senden önceki peygamberlere gelmiş olan bütün kitap ve suhiflere (sayfalara) kalbin tasdikiyle ve dilin ikrarıyla cevarıhların (azalarıyla)  şahadetiyle iman etmektir. Evet, bu vasıflara layık olmuş olanların mükâfatı nedir? Allah’u Teâlâ bahseder:


أُوْلَـئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
  
Bakara Suresi ayet 5

Evet, bunlardır ki; hidayeti ilahiyeye kavuşup, uhrevi bütün mihanlerden (sıkıntılardan) ve meşikatlerden (zorluklardan) kurtulup, halas olmuşlardır (selâmete ermişlerdir).
Zira dünyada iken, bu insanlar her şeye binaen dünyevi bütün muameleleri arkaya bırakıp Cenab-ı Allah’ın rızasına muvaffak şekilde ülûhiyeti ilahiyeye layık bir şekilde Allah’ın kabulü olarak amel işlemişlerdir.

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْلاَ يُؤْمِنُونَ

Bakara Suresi ayet 6

Bu ayeti kerimede ehli küfrün ne kadar katı yürekli olduğunu, nasihati kuraniye onlara kar etmeyeceğini, Allah’u Teâlâ tarafından bildirmektedir. Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyuruyor ki; ehli küfür olanlara nasihat yoluyla onları korkutsan ve korkutmasan iman etmezler. Çünkü bir kere şeytanın pençesine girmişlerdir. Sebebine gelince terafi ilahiyede (Allah tarafından) kalpleri nûri imandan mühürlenmiştir. Ve kulakları hakikati duymaktan kapanmıştır. Hakikati görmekten gözlerine perde çekilmiştir. Maalesef onlara büyük azap
hazırlanmıştır. Bunun masadakasi (doğrulayıcısı) ise;

خَتَمَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهمْ وَعَلَى سَمْعِهِمْ وَعَلَى أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عظِيمٌ

Bakara Suresi ayet 7

İsmi geçen guruhi kâfirinin kalpleri Allah’u Teâlâ tarafından mühürlenmiştir. Kalpleri nur-i ilahiyeden hali (boş ) kalmıştır. Hakikate mahal olmaktan çıkıvermiştir. Kulaklarına ve gözlerine yani işitici ve  görücü olan cihazlarına perdeyi gaflet çekilmiştir. Hakikati duymazlar ve görmezler. Bu sebepten dolayı amelleri şeytanı ve nefsanî olduğundan onlar için incitici ve büyük bir azap daimi olarak hazırlanmıştır. Zira bunlar tövbesiz, nedametsiz (pişmanlık duymadan) dünyadan çıkıvermiş olduklarından bu azaba müstahak olmuşlardır.

Yedinci ayeti kerimenin meali şerifesidir. Ama kaderiye görüşüne göre değildir. Zira kaderiye görüşü “innellahe halakakum ve ma tâmelune” ayeti kerimeden anlaşılan bu oluyor ki kulu var eylemekle beraber işlemi de yaratan yine O’dur. Binaenaleyhi “kul ettiğinden mesul olmaması lazımdır.” Demeleri üzerine deriz ki mana şöyledir: Allah’u Teâlâ kulu var eylediği gibi işlemine de bilicidir. Yani ilmi muhiti ilahiyesinden herhangi bir söz ve işlem hariç değildir demektir.

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ آمَنَّا بِاللّهِ وَبِالْيَوْمِ الآخِرِ وَمَا هُم بِمُؤْمِنِينَ

Bakara Suresi ayet 8

Evet, insanlar arasında bazı kişiler vardır ki biz Allah’a ve ahiret gününe inandık derler. Hâlbuki inanmıyorlar ve yalan sözleriyle hem Allah’ı ve hem de mü’minleri kandırmaya çalışıyorlar. Fakat onlar ancak kendi nefislerini kandırmışlardır. Velâkin bilmezler ki hileleri rûzi mahşerde (mahşer günü) kendilerine dolaşır. Ve huzuru ilahiyede mahcup ve mahzun kalacaklardır.

فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ فَزَادَهُمُ اللّهُ مَرَضاً وَلَهُم عَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ

Bakara Suresi ayet 10

Bunların kalplerinde imana karşı haset ile âdem kabulün hastalığı vardır. Evamiri ilahiyenin (İlahi emirlerin) tebliği devam ettikçe kalplerindeki inat bağyi zülüm (zulüm azgınlığı) ve haset hastalığı da ziyadeleşir. Ve onların yalan ve iftira sebebiyle büyük bir azaba dûçâr kalacaklardır (yakalanacaklardır).


وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ

Bakara Suresi ayet 11

Vaktaki bu guruhi müfsidine yeryüzünde fesatlık çıkarıp aleti fesat olmayın denildiğinde cevaben biz ıslahçıyız dediler. Cenab-ı Allah’u Teâlâ bizatihi sözlerini redderek buyuruyor ki: 

أَلا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَـكِن لاَّ يَشْعُرُونَ

Bakara Suresi ayet 12

Ey Nebiyim Muhammed (s.a.v) bil ki: ‘onlar fesatların taa kendisidirler. Velâkin bu kaderi te’akul ve tefekkür etmezler’

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُواْ كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُواْ أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاء أَلا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاء وَلَـكِن لاَّ يَعْلَمُونَ

Bakara Suresi ayet 13

Evet, ‘Onlara siz de diğer insanlar gibi iman ediniz, ilahi emirleri kabul ediniz’ cevaben dediler ki: ‘O akılsızlar gibi bizde mi sözlerinizi kabul edelim.’ Haberdar ol ki bunlar en aşağı ve akılsız insanlardırlar ve bunlara hamkâ (ahmak) ve ahmakunnas denilmekten başka bir şey denilemez yani insanların en akılsız olanlarıdır bunlar.

وَإِذَا لَقُواْ الَّذِينَ آمَنُواْ قَالُواْ آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْاْ إِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُواْ إِنَّا مَعَكْمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ

Bakara Suresi ayet 14

Bu münkür ve münafık olanlar mü’minlere rastladıkları zaman, ‘bizde sizler gibi ehli imanız’ diye izharı iman ederlerdi. (iman ettiklerini
gösterirlerdi). Kendi büyüklerine ve onları yoldan çıkaranlara rastladıkları vakit, ‘biz sizinleyiz ancak o mü’min olanlara alay ederiz’ diye izharı küfür ederlerdi (küfürlerini gösterirlerdi).Cenab-ı Allah’u Teâlâ İlmi muhitiyle küfrü mebtunlarını izhar eyledi (içlerinde sakladıkları küfrü gösterdi) ve aşikâra çıkardı, şöyle bir cevap verdi:

اللّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
Buyurdu
Bakara Suresi ayet 15

Cenab-ı Allah’ı müteâla istihza (alay) ettikleri sebebiyle onlara alaycasına mü’lim (elem ve keder verici) bir azap olarak verileceğini ve tuğyanlarında mutehayyir (azgınlıklarına şaşırmış) olarak kalacaklarını haber verip vasıflarını beyan etmek üzere buyuruyor ki:

أُوْلَـئِكَ الَّذِينَ اشْتَرُوُاْ الضَّلاَلَةَ بِالْهُدَى فَمَا رَبِحَت تِّجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُواْ مُهْتَدِينَ
Bakara Suresi ayet 16

İşte bunlardır ki hidayeti ilahiyeyi bırakıp bedelen delaleti satın alıp gibicesine hareket edip ticaretlerinde hasaret (zarar görerek) ederek hidayetten uzaklaştılar. Cenabı vacibul vücud münafıkların ahvali habiselerini (kötü hallerini) beyandan sonra müminleri ifayı emri ilahiye teşvik ederek buyuruyor ki:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Bakara Suresi ayet 21

Burada hitabı ilahi bütün insanlaradır. Müslim ve gayri Müslim ayırt etmeden buyuruyor ki:


Ey Âdem zade insanlar!

Sizleri ve sizden öncekileri Yaratan Yüce Rabbinize ibadet ediniz ki kurtulasınız. Kendi vasfi ilahiyesini zikir edip insanlara bildirmek üzere buyuruyor ki:

الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الأَرْضَ فِرَاشاً وَالسَّمَاء بِنَاء وَأَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقاً لَّكُمْ فَلاَ تَجْعَلُواْ لِلّهِ أَندَاداً وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٢٢﴾
Bakara Suresi ayet 22

O Rabbiniz ki, zemini sizlere sergi, semavi tavan ve o kubbe tavanından mai mukatter (akan) yağmuru inzal edip (indirip) zemin toprağından rızık olarak çeşit çeşit meyveler ve gıdalar çıkartarak faydalanınız diye ibraz etmiştir (göstermiştir). Sakın o mün’imi hakiki Yüce Mevla’ya ortak bulup şirke teşebbüs edip bilerek küfre girmeyiniz. Cenab-ı Allah’u Teâlâ tevbiğ
 (pişmanlık) vermek suretiyle müşriklere hitap edip icizleri dile getirip fikirlerinden redderek caydırmak suretiyle buyuruyor ki:

 وَإِن كُنتُمْ فِي رَيْبٍ مِّمَّا نَزَّلْنَا عَلَى عَبْدِنَا فَأْتُواْ بِسُورَةٍ مِّن مِّثْلِهِ وَادْعُواْ شُهَدَاءكُم مِّن دُونِ اللّهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ

Bakara Suresi ayet 23

Ey müşrikler, gönderdiğimiz Kuran-ı Kerim’de şüpheniz varsa cümleten birleşiniz onun gibi bir sureyi ibraz ediniz. Maalesef

فَإِن لَّمْ تَفْعَلُواْ وَلَن تَفْعَلُواْ فَاتَّقُواْ النَّارَ الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ

Bakara Suresi ayet 24


Yapamadığınıza göre küfürde kalmanıza lüzum olmadığına nazaran hal böyle iken o ateş ki yakıtı insanlar ile kömürdür, kendinizi ondan muhafaza ediniz. Çünkü o ateş küfür üzere imrarı hayat edip  (hayatlarını geçirip) ve dönmeden teslimi ruh (ruhunu teslim) edenler için yaratılmıştır. Bu ayetlerden gayeyi ilahi budur ki; yaratmış kullarını şeytanın şerrinden ve nefsi emarenin istek ve havasından ve karinusuûn kötü ahlaklarından kurtararak yüzlerini ve kalplerini semavi kitaba çevirip halis bir ibadetle makamı cennete ithal (dahil) edip naimi ilahiyesinden (ilahi nimetlerinden) faydalansınlar demektir.

وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُواْ مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقاً قَالُواْ هَـذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِن قَبْلُ وَأُتُواْ بِهِ مُتَشَابِهاً وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ﴿٢٥﴾

Bakara Suresi ayet 25

Bu ayeti kerim mü’minler için Allah’u Teâlâ tarafından verilen mühim ve büyük bir tebşiri (müjde) ilahidir. Cenab-ı Allah’u Teâlâ mümin kullarını bu ayetle müjdeliyor. Ve buyuruyor ki:

Ey nebiyim Muhammed (s.a.s)

O mü’min kullarım ki ameli salihi icra ederler onlara de ki: ‘indi ilahiyede sizler için cennetler vardır, öyle cennetler ki; yeşil ağaçları, altında berrak ve saf, temiz, iştah çekici ırmaklar akıp devam etmektedir. Dünyada iken yediğiniz meyveler benzeri olarak çeşit çeşit sebzeler ile gıdalar vardır.’ Evet, dünyadaki meyvelere renk olarak benzerlikleri vardır ama tatları ayrıdır. Ve onlar için zevcatı mutaharat (temizlenmiş eşler ) vardır yani kazuratı dünyeviyeden (dünya pisliklerinden) temizlendikleri gibi mümasati ricalden da beridirler (Erkek eli de değmemiştir). Yani ameli salih imansız fayda vermediği gibi iman da ameli salihsiz fayda vermeyeceği şüphesizdir. Bunun için Cenab-ı Allah iman ile ameli salihi beraber zikir etmiştir. Evet, zikri geçen tebşir ayetinden anlaşılan müjde-i ilahiyeden faydalanabilmek için lazım olan nedir? Evvela; umum olarak, yani erkek ve kadın ayırmadan iman ki, Allah’ın varlığına ve bir olduğuna, hâkimi mutlak olarak gücü her şeye kâfi ve ilim yani bilgisi her şeye ihate eylediği ve meleklerin var oluşu memur olarak  görev başında olmaları emir edildiği gibi, icraat yaptıkları ve insanlar arasında seçilmiş, bazılarını elçi olarak, yani peygamber ismi vererek semavi suhuf (sayfa) ve kitapları halka tebliğ edip, beyan etmeleri ikinci bir kez dirilip haşre varıp ve istihkakı hak edip mahkemeyi Kübra-ı ilahiyede sorulan suallere cevap verilmesi, amele göre ya darül ceza veya darül mükâfata girilmesine inanıp, ikraren kabul etmektir. Ameli salih ise; sözlü veya fiili fark etmeksizin Kuran-ı Mübini kabul edildikten sonra herhangi bir işlemini mukaddesatına gösterip o işlem mukaddesat olan kitaba uyum sağlarsa endişe kalmaz. Şayet, uyum sağlamazsa yapmamak lazım ve bunları nazari dikkate almak lazımdır.

كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَكُنتُمْ أَمْوَاتاً فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Bakara Suresi ayet 28

Bu ayeti kerimede Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyuruyor ki: Ey âdem zade insanlar nasıl oluyor da siz Allah’ı inkâr ediyorsunuz hâlbuki sizler
hiç yok iken sizleri var etti bu ihyadan sonra tekrar sizleri yok etti ve tekrar diriltip huzuru ilahiyesine götürecektir. Şayet inkâra müdavin iseniz o vakit ölümü kaldırarak kabir kapısını kapatınız ki biz de bilelim ki sizler doğrusunuz ortadan ölümün kaldığı ve kabir kapısının açık olduğu müddetçe elbette ki bu tevbihi ilahi tam yerindedir. Encami kelâm (sözün neticesi) bir insan evveliyatını düşünüp ölümünün de hatırda tutarak haşır ile haşrın vukuatlarını peşi nazara alırsa küfre girmesi şöyle dursun küfür düşüncesi bile akılsızlıktır

 
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ﴿٣٠﴾  

Bakara Suresi ayet 30

Bu ayeti kerimede anlaşılıyor ki; âdemden önce geçmiş âdemler varmış. Çünkü selefe bakınca halefin ne olacağından haberdar olunur ve nitekim İbni Abbasın rivayetine göre Efendimiz (s.a.s) şöyle haber vermiştir: ‘Reve ibni Abbas (r.a) An Resulullahi (s.a.s) “ennehu kale innallahe teale halaka mi etey elfi âdeme fe kultu fi nefsi ilah fima kale lekad halle kable haza adem le evadimun” bu rivayetlere atfi nazar edilirse melekler daha evvel yani âlemi vücutta insanları hal ve harekeleri ile görüp seyretmişlerdir onun için ifsat çıkarmalarından ve kan dökmelerinden haber vermişlerdir yoksa Allah’ın icraatlarına itiraz değildir. Fakat Allah’u Zülcelâl bir cümle ile sözlerini redderek bilmediğinizi ben azamü şan bilirim ve hemen sonra

وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَـؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ﴿٣١﴾

Bakara Suresi ayet 31

قَالُواْ سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ﴿٣٢﴾
Bakara Suresi ayet 32

 
قَالَ يَا آدَمُ أَنبِئْهُم بِأَسْمَآئِهِمْ فَلَمَّا أَنبَأَهُمْ بِأَسْمَآئِهِمْ قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَأَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنتُمْ تَكْتُمُونَ﴿٣٣﴾

Bakara Suresi ayet 33

Cenab-ı Allah’u Teâlâ bütün varlıkların manevi olarak ibraz etti meleklere emir buyurdu ki: ‘bunların isimlerini söyleyin’ maalesef melekler aciz kaldılar Âdem’e emir buyurup: ‘söyle isimlerini’ cevaben Âdem (a.s) tek tek isimleri söyledi Cenab-ı Allah’u Teâlâ meleklere hitaben  ‘Sizlere demedim mi? Bildiklerimi bilmezsiniz, yer ve gök içindeki gizlilikleriyle içinde gezegen aşikâr ve sırrınız da bilirim’ diye buyurdu.

وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلاَئِكَةِ اسْجُدُواْ لآدَمَ فَسَجَدُواْ إِلاَّ إِبْلِيسَ أَبَى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرِينَ

Bakara Suresi ayet 34

Evet, biz azimüşan meleklere emir edip ‘Âdem’e secdeyi tevazua varınız.’ Kabul ederek secdeye vardılar, velâkin iblis mütekebbiren iba eyledi (istinkaf etti)(Büyüklük taslayarak kibirlenip kabul etmedi).Ve mütekebbirane (büyüklük taslayıp) kâfir olarak hayatta kaldı.

وَقُلْنَا يَا آدَمُ اسْكُنْ أَنتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلاَ مِنْهَا رَغَداً حَيْثُ شِئْتُمَا وَلاَ تَقْرَبَا هَـذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الْظَّالِمِينَ﴿٣٥﴾

Bakara Suresi ayet 35

 
Evet, biz âdem ile zevcetine (eşine) cennete giriniz, istediğiniz nimetten faydalanınız velâkin; ‘şu meyveyi memnuadan (yasaklanan meyveden) yemeyiniz, tâ ki nefsinize zülüm etmemiş olasınız.

فَأَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَأَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا فِيهِ وَقُلْنَا اهْبِطُواْ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ وَلَكُمْ فِي الأَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ إِلَى حِينٍ﴿٣٦﴾
Bakara Suresi ayet 36

Evet, şeytan aleyhillane kendi fitnesiyle ikisinin de cennetten ihraç edilmesine (atılmasına) sebep oldu ve biz ‘cennetten çıkınız, yerde istikrar ediniz, birbirinize düşman olarak’ diye emreyledik.

فَتَلَقَّى آدَمُ مِن رَّبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

Bakara Suresi ayet 37

Âdem a.s. Cenab-ı Allah’ın verdiği ilhamla

قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Araf Suresi ayet 23

Münacatta bunları söyleyip pişmanlık gösterdiğinden tövbe kabulüne sebep olup Allah’ın affına madar oldu işte Cenabı-ı Allah’ın emri şu şekilde vuku buldu.

قُلْنَا اهْبِطُواْ مِنْهَا جَمِيعاً فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدًى فَمَن تَبِعَ هُدَايَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ﴿٣٨﴾

Bakara Suresi ayet 38
 
Biz azimişan cennetten çıkın emrini verdik velâkin rahmet kapımızı açık bıraktık, hidayet yolunu gösterdik, herhangi biriniz hidayet yolunu görüp kabul ederse kabulümüzdür’ diye söz verdik. Âdem(a.s),hidayet yolunu seçip tövbe ederek kabulü ilahi oldu. İblis aleyhillane ise; yüzünü hidayet yolundan çevirip züruyyetiyle ve tebasıyla dûçâri azap kaldı. Bundandır ki Allah’u Teâlâ buyurdu ki:

وَالَّذِينَ كَفَرواْ وَكَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا أُولَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Bakara Suresi ayet 39

          Her kim küfrani nimette bulunup ayeti ilahiyemizi inkâr edip kabul etmezse bilsin ki cehennemde daimi olarak kalacaktır. Ayeti kerimede şumuli amme (geneli kapsama) mevcuttur. Yani bunların haricinde her kim olursa olsun aynı muameleye tabiidir. İlayevmil kıyame yani kıyamete kadar bu hüküm bakidir.

وَلاَ تَلْبِسُواْ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُواْ الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ

Bakara Suresi ayet 42

Her ne kadar bu ayet zamanın gayri müslimlerin hakkında nazil olmuş ise de ayeti kerimede şumuli amme var olmakla beraber hükmü ise kıyamete kadar baki olduğundan Cenab-ı Allah’u Teâlâ Emir ederek buyuruyor ki: Ey insanlar;
Hakkı batıla tebdil edip (değişip) ve hakkı gizleyip bildiğiniz halde münkir olmayınız.

وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ وَارْكَعُواْ مَعَ الرَّاكِعِينَ

Bakara Suresi ayet 43
 
Evet, emir olunduğunuz gibi namazınızı kılınız, zekâtınızı veriniz namaz kılanlarla beraber olunuz buyuruyor Cenab-ı Allah’u Teâlâ

أَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنسَوْنَ أَنفُسَكُمْ وَأَنتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
Bakara Suresi ayet 44

Evet, olur ki siz ulemalar iyiliği ve hasenayi halka bildirip kendinizi iyilik yapmaktan istinkâf ederek (yüz çevirerek) unutuyorsunuz. Kütüb-u semavileri (semavi kitapları) okuyup bildiğiniz halde acaba hiç tefekkür eder misiniz?

وَاسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلاَّ عَلَى الْخَاشِعِينَ
Bakara Suresi ayet 45

Evet, namaz kılmakla umuru saapta (zor zamanlarda) sabır etmekle bütün emir ve idarenizde Cenab-ı Allah’tan muavenet ve yardım talep ediniz fakat ibadetle sabır göstermek çok ağır ve sakildir (güçtür). Ama Allah’ın ibadetinde bulunan ve Allah’tan korkanlar için hafif ve sehildir (kolaydır)

الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُّلاَقُوا رَبِّهِمْ وَأَنَّهُمْ إِلَيْهِ رَاجِعُونَ
  
Bakara Suresi ayet 46

Evet, Allah’tan korkanlar o kişilerdir ki Allah’ın huzuruna varıp ve Cenab-ı Allah’ın karşısına mutlaka çıkacaklardır. Yakinen bilenlerdir. Bunun için Cenab-ı Allah’u Teâlâ buna müteakiben takva ile emir edip buyuruyor ki:
 
وَاتَّقُواْ يَوْماً لاَّ تَجْزِي نَفْسٌ عَن نَّفْسٍ شَيْئاً وَلاَ يُقْبَلُ مِنْهَا 
شَفَاعَةٌ وَلاَ يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلاَ هُمْ يُنصَرُونَ﴿٤٨﴾

Bakara Suresi ayet 48

Evet, öyle bir günden korkunuz ki hiçbir kimse diğer bir kimseye bedel cezalandırılmayacaktır. Ve savunma hakkı kimseye verilmeyecektir. Yardımlaşma ile fidye bedel olarak kabul edilmeyecek bir gündür.

كُلُواْ وَاشْرَبُواْ مِن رِّزْقِ اللَّهِ وَلاَ تَعْثَوْاْ فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَ

Bakara Suresi ayet 60 son kısmı

Hak olarak mühimdir yani Allah’ın size verdiği rızıktan faydalanınız yeryüzünde fesat çıkarmakla meşgul olup gezmeyiniz. Yani gayri meşru rızıklardan faydalanmayınız mesela rüşvet, faiz, hırsızlık, gasp, kumar vs memnû (yasaklanmış) olanlardan yemeyiniz buyuruyor Cenab-ı Allah’u Teâlâ

وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

Bakara Suresi 74. ayetin sonu

Evet, Cenab-ı Allah’ı ettiklerinizden bi haber (habersiz) sanmayınız. Elbette her gizli ve aşikâr (açık) bütün işlemlerinizden haberdardır. Ve muhasebe edileceğinize şüphe etmeyiniz.

بَلَى مَن كَسَبَ سَيِّئَةً وَأَحَاطَتْ بِهِ خَطِيـئَتُهُ فَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ {81} وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أُولَـئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Bakara Suresi ayet 81, ayet 82

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ zikir eylediği her iki ayeti kerimelerinde iki fırkanın hallerini beyan edip dünyadaki hal ile ahiretteki hal birbirine bağlı olduğunu murad eder ve buyuruyor ki: ‘Her kim dünyada iken, ameli seyyieyle meşgul olup icra ederse, ahirette ebediyyen cehennemde azap görüp kalacaktır ve her kim dünyada iken, ameli salihi işleyip iman ederse, cennette ebedi olarak kalacaktır. ‘’Ve ahate bihi hati atuhu’’ den murad vallahu âlem tövbesiz olarak gidene işaret vardır. Ama seyyieden (kötülükten) sonra tövbe ederse Mevla’yı Mutaal dilerse af edebilir. Veya seyyieye kadar cezalandırıp tekrar cehennemden çıkarabilir. Çünkü tövbe ile gitmiş demektir. Zira tövbe ile giden bir kulun cehennemde kalmayacağına Cenab-ı Allah’ın Vadi Sübhaniye’si vardır. İkinci ayette ise; ameli salihi imanla beraber olursa fayda verir ve illa (yoksa) faydasızdır. Müsdaki ise vema duaül kafiriyne illa fi delalin kesin olarak emri ilahidir yani gayri Müslimlerin iyilikleri kabir kapısından öte yana geçmez.

أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاء مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ﴿٨٥﴾

Bakara Suresi ayet 85

Ey guruhi münkirin (inkar edenler topluluğu) olur ki siz bazı kitapları kabul ve bazılarını da inkâr edersiniz. Böyle yapanların cezası ne olduğunu biliyor musunuz? Dünyada iken rezalettir ahirette ise azabı şedit (şiddetli azap) yani dehşet verici azap yani tekati beşeriye fevkunde bir azaplandırmaya sevk etmektir bilesiniz ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ ettiğiniz amelden bi haber değildir.

أُولَـئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُاْ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالآَخِرَةِ فَلاَ يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلاَ هُمْ يُنصَرُونَ
Bakara Suresi ayet 86


İşte bu guruhi münkirindirler ki ahiret makamlarını dünya makamlarıyla bedelleştirmişlerdir ve bu bedelleştirmeden dolayı onlara verilecek azap hafifleşmeyecektir ve onların hakkında herhangi bir savunucunun savunması da kabul edilemez.

وَلَقَدْ أَنزَلْنَا إِلَيْكَ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَمَا يَكْفُرُ بِهَا إِلاَّ الْفَاسِقُونَ

Bakara Suresi ayet 99

Muhakkak bilesin ki Ey Muhammed (s.a.s) biz azimüşan Rabbil Teâlâ sana vazih (açık) ve beyyinatı aşikâr ayetler gönderdik hal böyleyken bu ayetleri inkâr edip kabul etmeyenler vardır, onlar guruhi fasıkindirler. Yani dinden çıkanlardır, bunlara itibar verme

أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ

Bakara Suresi ayet 107

أَمْ تُرِيدُونَ أَن تَسْأَلُواْ رَسُولَكُمْ كَمَا سُئِلَ مُوسَى مِن قَبْلُ وَمَن يَتَبَدَّلِ الْكُفْرَ بِالإِيمَانِ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاء السَّبِيلِ

Bakara Suresi ayet 108

Evet, bu bir istifhamı takriridir (anlamak isteyenler için bildirilendir) yani Ey Muhammed (s.a.s) bilmez misin? Elbette ki bilirsin ki yer ile göğün mülkiyeti ve hâkimiyeti Allah’adır. Allah’tan başka sizler için yardımcı yoktur. Ey Muhammed’in (s.a.s) arkadaşları olur ki sizler Musa arkadaşları gibi beyhude ve gayrimakul sualleri irad eyleyesiniz (söyleyesiniz). Sakın herhangi birisi sizden imanı küfür ile bedelleştirirse muhakkak ki o doğru yolu kaybetmiştir ve delalete girmiştir.
 
وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ وَمَا تُقَدِّمُواْ لأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللّهِ إِنَّ اللّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ﴿١١٠﴾

Bakara Suresi ayet 110

Evet, namazını kılınız ve zekâtınızı veriniz ve nefsiniz için hayrat  ve hasenat (iyi ve güzel amel)  ne yaparsınız kıyamet gününde indi ilahide elbette onu bulursunuz ve Cenab-ı Allah’u Teâlâ amellerinizi görür ve bilir.

إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيراً وَنَذِيراً وَلاَ تُسْأَلُ عَنْ أَصْحَابِ الْجَحِيمِ

Bakara Suresi ayet 119

Biz azimüşan Rabbin Teâlâ Ey Muhammed (s.a.s) Kuran ile müjdeci ve korkutucu olarak seni gönderdik cehenneme müstahak olunmuş kişilerin ettiklerinden sual edilemezsin

وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ

Bakara Suresi ayet 120

Ey nebiyim Muhammed (s.a.s) çok dikkat etmen gerekir ki Yahudi ve Hıristiyan milleti ne kadar temelluk (yaltaklanır) ve tebesbüs ederlerse de onların batıl inançlarına mutabaat göstermediğin (uymadığın) müddetçe senden razı olamazlar. De ki hidayet Allah’ın irade eylediği hidayettir. Şayet sana bu bilgi ve beyenat verdikten sonra onların nefis isteklerine ve batıl inançlarına mutabaat edersen (tabi olursan) Allah tarafından sana muin ve yardımcı yoktur

وَاتَّقُواْ يَوْماً لاَّ تَجْزِي نَفْسٌ عَن نَّفْسٍ شَيْئاً وَلاَ يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلاَ تَنفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلاَ هُمْ يُنصَرُونَ

Bakara Suresi ayet 123

Evet, öyle bir günden korkunuz ki hiçbir kimse diğer bir kimseye bedel azaplanmayacaktır. Allah’ın izni olmadan hiçbir kimseden konuşma şefaati kabul ve yahut savunma kabul değildir ve cezaya bedel fidye kabul olunmaz, hiçbir nefse de şefaat menfaat verilmez ancak herkes kendi ettiğiyle baş başa kalıp hesap verecektir. Ve muamele-i ilahi hesaba göredir.

الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ

Bakara Suresi ayet 147

Ey Muhammed (s.a.s) hakikat budur ki Rabbi’nden sana gelmiştir. Şüphe edenlerden olma

وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلِّيهَا فَاسْتَبِقُواْ الْخَيْرَاتِ أَيْنَ مَا تَكُونُواْ يَأْتِ بِكُمُ اللّهُ جَمِيعاً إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Bakara Suresi ayet 148

Yani her bir ümmetin bir kıble gâhî vardır namazda ve duada o kıbleye dönerek Mevla’sından talep eder. Hayrat ve hasenattan müsabaka ediniz (İyi ve güzel amelde yarışınız) Nerede olursanız Cenab-ı Allah’u Teâlâ sizleri huzuru ilahiyesine getirip amelinizle sizleri mükâfatlandıracaktır. Zira Cenab-ı Allah’u Teâlâ her şeye kâdir olduğu gibi bir yerde toplayacağınıza da kâdirdir.

فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ

Bakara Suresi ayet 152

Hal böyle ise ey kullarım, siz ibadetinizle beni zikir ediniz ki bende sizleri rahmetimle mükâfatlandırayım, sizlere verdiğim nimetler mukabilinde benden geldiğini bilmek o nimetin şükrünü bir nebze ifa etmek demektir. Böyle yaparsanız o nimetin şükrünü ifa etmiş olursunuz. Ama mâsiyet yapıp (isyan edip) günah işlemekle küfranı nimette (nimetlere nankörlükte)sakın bulunmayınız

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ

Bakara Suresi ayet 153

Yani; ‘Ey ehli iman kullarım!

Mevla’yı mutaalınızdan (Yüce mevlanızdan) ibadet etmekle yardım talebinde bulununuz. Zira ibadetiniz olamazsa olmaz. Yani ibadetsiz olanın duası merduttur (reddedilmiştir). Ve muhakkak bilesiniz ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ ibadet meşikatlerinden sabır edenlerle beraberdir. Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ ibadet meşikatlerden sabır gösterenlerle beraberdir bu ayeti kerimede Mevla’yı mutaal ibadet etmekle emir eylediğinden gaye zümnü bir manayı ifade etmektir ki o da budur ki: Bé namazın ve ehli bid’anın da duaları kabul değildir. Çünkü ehli mâ’siyetin merdudiyeti (isyan ve itaatsizlik edenlerin reddedilmesi) şüphesizdir. Hatta Efendimiz (S.A.V.) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur ki: “innallahe la yekbilu min sahibil bid’âti essevme ve lâ selate ve lâ hacce ve lâ zekate hatta yetube ve amane ve âmile âmalen salihan” Revahü Müslüm meal Buhari

Manayı hadis şöyledir: Cenab-ı Allah’u Teâlâ bid’ayı işleyenden kim olursa olsun orucu, namazı, haccı, zekâtı kabul buyurmaz taa ki tövbe edip mugibatı  ilahiyeye iman edip bununla beraber ameli salihi icra ederse sonra kabul buyurur sadakal Resulullah

Ey Müslümanlar itina ile dikkat ediniz ki tövbe, iman ve ameli Salih makrunen (beraber) zikir edilmişinin sebebi nedir? Yani bunlar biri birisiz olmayacaktır. Yani olur ki bir insan kötü ahlaklı değildir ama kabrin ötesine imanı yoktur ve yahut imanı vardır mugibatlara  inanmamıştır ama ameli yoktur ve ya ameli de vardır ama rıza-i ilahiyeye muhaliftir yani tesennû’  yani gösteriş ve riya iledir ve böylesi bir amel merduttur.

وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاء وَلَكِن لاَّ تَشْعُرُونَ﴿١٥٤﴾ 
Bakara Suresi ayet 154

Evet, Allah’ın Rıza-ı ilahi için harp edip maktul düşene ölmüş demeyin belki onların ruhu manevi bir hayatla hayattadırlar. Fakat siz bilmezsiniz. Burada her ne kadar müfessirlerimiz fi sebilillah i’îlayı kelimetullah için savaşanları murad etmişlerdir. Yani dünyevi bir maksatla harp ederlerse durum değişir demişlerdir. Velâkin,
li külli zemanın hükmün velekat tetegayerül ehkamu bil ezmani
Hadisi şerifin sırrına dayalı olarak diyebiliriz ki:
‘O zaman mücahide-i bisyuf (yani kılıçla savaşmak) icap ederdi. Şimdi ise; mücahide-i bil lisan ve bil kalem mücahide-i bisyufun yerini tutmuştur. Ve mer’ilüyundur ki yani gözle görülen bir şeydir ki insanlar arasında şimdiki zamanımızda vukuati harbiye (harp olayları) ekseriyen dinle alakalı değildir. Ve bil müşahide (şahitleriyle) görülmektedir ki; ekonomi yani dünya metaı için olur zira ya petrol ve yahut hududi memleketi genişletmektir. Hâlbuki Cenab-ı Allah’u Teâlâ diğer ayette buyuruyor ki:

س وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ

Hac Suresi 78.ayet

Evet, cihadın hakkı ise; yalnız i’la-ı kelimetullahtır. Dünya meta-i için ise; zarardır maalesef menfaati yoktur.

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ

Bakara Suresi ayet 155

Evet, Ey âdem zade insanlar elbette sizleri bağ, bahçe, meyve, emval (mal), evlat yoksunluklarıyla aç ve korku ile de imtihan ederek nezer edeceğiz (bakacağız) acaba şükür mü yoksa küfran-i nimette mi (nimetlere nankörlük) bulunacaksınız? Ona göre muamele göreceksiniz Ey Muhammed (s.a.s) guruhi sabirini (sabredenleri) müjdele, o sabır edenler ki; musibete giriftar oldukları (tutuldukları) zaman: ‘biz Allah’ın emrini ifa etmek için yaratıldık, elbette huzuri ilahiyeye varacağız’ deyip şükür ederler. İşte bunlardır ki; onlar için Rabbil Bari’den (Herşeyi kusursuz yaratan Rab’dan) af ile rahmet vardır. işte bunlardır ki; hidayet edilip hidayet-i ilahiyeye kavuşup zümre-i salihine dâhil olmuşlardır.

إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدَى مِن بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِ أُولَـئِكَ يَلعَنُهُمُ اللّهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللَّاعِنُونَ

Bakara Suresi ayet 159

Evet, muhakkak bileseniz ki; o insanlar ki inzal eylediğimiz (indirdiğimiz) ayeti beyyinatımızı (açık ayetlerimizi) gizleterek nası (insanları) bilgilendirmiyorlar. Allah’u Teâlâ onlara lanet etmiştir. Lanet edici melekler de onlara lanet ediyorlar.


ِلاَّ الَّذِينَ تَابُواْ وَأَصْلَحُواْ وَبَيَّنُواْ فَأُوْلَـئِكَ أَتُوبُ عَلَيْهِمْ وَأَنَا التَّوَّابُ الرَّحِيمُ﴿١٦٠﴾

Bakara Suresi ayet 160

Ancak bu fiili şenî’ten (kötü işlerinden) tövbe edip ve ıslahı beyin vennefis (akıl ve nefislerini terbiye) ederek gizlediklerini tekrar halka beyan etmişlerse bunlar için tövbe kabulü muhakkaktır. Zira ben kesurü rahmet (rahmeti bol olan) ve tövbeyi kabul ediciyimdir. Gizlettikleri kelimesinden hatiye (yani halka semavi kitabın ilahi emirleri saklı tutup, hidayet yolunu kapatıp, halk ile Halık’ın arasına girerler, sonra tövbe edip harfiyen evamiri ilahiyeyi (ilahi emirleri) hakkıyla tebliğ ederek, ketim ettikleri (gizlediklerinin) yanlış olduklarını bilip ve ondan vazgeçip hakkıyla tebligat yaparlar. İşte bunlar afvu ilahiyeye medar (layık) olacaklardır. Ve mazharı lütfü ilahi olduğuna şüpheleri olmasın

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ أُولَئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ اللّهِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ﴿١٦١﴾

Bakara Suresi ayet 161

Muhakkak, o insanlar ki küfür üzere devam edip ve tövbesiz ölürler. Üzerlerine Allah’ın ve meleklerin ve bütün insanların lanetleri vaki’ oldu demektir.

خَالِدِينَ فِيهَا لاَ يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلاَ هُمْ يُنظَرُونَ

Bakara Suresi ayet 162

Evet, ebedi olarak cehennemde kalıp, azapları şiddetiyle devam ederek onlara şefkat ile bakılmaz. Çünkü men radye bizzarari fe la yünzarü ileyhi (Bediûzzaman Said-i Nursi (r.h)) kaidesine dayalı olarak her kim zarara razı olursa ona şefkatle savunma edilemez.
 
وَإِلَـهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ

Bakara Suresi ayet 163

Bilesiniz ki ilahınız birdir, dünyada müddebir ve rızklandırıcıdır, ahirette rahmetiyle istikak-ı hak edip herkese amelinin layıkıyla mükâfat ve ceza vericidir. ilahi Vahid’ten başka ma’bud olmadığına göre layıki ibadeti mahlûkat da yalnız ve yalnız O’dur.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُواْ مِمَّا فِي الأَرْضِ حَلاَلاً طَيِّباً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ

Bakara Suresi ayet 168

Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu ayet-i kerimede insanların ne şekilde imrarı hayat edip (hayat geçirip) temini maişet (geçimlerini nasıl temin) edeceklerinden haber veriyor ve buyuruyor ki: Ey ademzade insanlar, sizler için yerden temin ettiğimiz rızıktan helal olarak yiyiniz. Şeytanın vesveselerine tabi olmayınız. Zira o sizler için aşikâr bir düşmandır. Burada helalden muradı ilahi, gayri meşru yollarla rızkınızı aramayınız demektir. Çünkü şeytan sizleri faize, rüşvete, hırsızlığa, gasp etmeye, hukuka tecavüz ederek kesbi maişet etmeye  teşvik edip, sevk ediyor. Sakın mutebeat etmeyin (tabi olmayın) ve ona uyum sağlamayın.

إِنَّمَا يَأْمُرُكُمْ بِالسُّوءِ وَالْفَحْشَاء وَأَن تَقُولُواْ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ

Bakara Suresi ayet 169

Bilesiniz ki o mel’un sizleri kötülüğe ve fuhşiyat etmeye teşvik ve tahrik eder ve sizleri öyle bir hale getirir ki Allah’u Teâlâ’ya bilmediğinizi iftira ve bühtan (yalan yere suçlama) yollarıyla söyleyesiniz diye vesvese yapar.
 
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللّهُ قَالُواْ بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ شَيْئاً وَلاَ يَهْتَدُونَ

Bakara Suresi ayet 170

Evet, guruhi dalıne (delalet içindekilere) ilahi kitaplara tabi olunuz denildiği vakit; cevaben ‘babalarımızın adetlerini terk etmeyiz’ derler. Acaba şayet ki babaları bir şeyi bilmeden hidayeti ilahiyeyi terk etmişlerse ne derler?

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُلُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُواْ لِلّهِ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ﴿١٧٢﴾

Bakara Suresi ayet 172

Bu ayeti kerimede, hitabı ilahi müminlere mahsustur. Buyuruyor ki:
Ey ehli iman olanlar, sizlere verdiğimiz rızıktan en güzelini ve makbul olanı yiyiniz. Ve Allah’ınıza şükür ediniz. Şayet, ibadetiniz  O
Allah’a mahsus ise; evet Cenab-ı Allah’u Teâlâ burada rızkın iyisinden faydalanmayı emir ettiğinden gayesi; gayri meşru yollardan faydalanmamayı emreder. Gasp, rüşvet, hırsızlık, faiz ve sair memnu’ler (yasaklar) gibi. Şükür etmekteki gaye, bütün nimetlerin Allah’tan geldiğini bilmektir. Böylesi bir şükür mün’imi hakikiyi (nimetleri yaratıp veren Allahı) tanımakla beraber, nimetin izdiyâdına (ziyadeleşmesine) da sebep olur. Buna da ayeti kerim natıktır (bildirir).
Fe inşekertüm le ezidennekum ve in kefertüm fe inne azabi leşedidün buyurmuştur. Diğer bir ayette;innellahe la yugayyiru ma bikavmin hatta yugayyiru ma bi enfüsihim el ayet
Burada şükrün ne kadar mühim olduğunu ifade eder. Ve ikinci ayette de; kul olan kişi Allah’ın ona verdiği herhangi bir nimet-i İlahiyeyi gayri meşru yerlerde kullanmadığı müddetçe, verilmiş olan nimetin selp edilmesi (alınması) mümkün olamayacağı şüphesizdir. Aksi takdirde ceza muhakkaktır.
Fe inşekertüm le ezidennekum ve in kefertüm fe inne azabi leşedidün:


Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyuruyor ki:

Ey âdemzadeler! Sizin elinizde bulunan nimetimin şükrünü ifa ederseniz, elbette ziyadeleşecektir. Küfran-i Nimet’te (nimetlere nankörlükte) bulunduğunuz vakit, elinizden alındığı gibi, ağır bir cezaya da giriftar olursunuz. Bileseniz ki; Allah’ın kullarına verdiği nimetler yerinde sarf edildiği müddetçe devam eder. Allah’ın rızasına muhalif yerlerde kullanıldığı zaman durum değişir, yani ellerinden alınır. Çünkü Cenab-ı Allah’ın rızası gayri meşru yerlerde nimetin kullanılmasına olmadığı gibi izin de vermez. Sonra kul nedametle perişan bir hale girer. Ama ne fayda ki bu perişanlık bir şeyi temin edemez. Bunun müstaki (doğruluğu) anifen (yukarıda) geçmiş her iki ayetlerimizdir.  
İn kuntüm iyyahu ta’budune den muradı ilahi şu olsa gerek; Yani eğer siz, şöhretsiz, tesennü’sız, (gösterişsiz) riyasız olarak halisen (içten) livechillah (Allah namına) ibadet ederseniz, hal ve harekeniz bu olursa mükâfatınız cennettir. Yoksa yani tesennû şöhret, riya ile yapılan amelde şirk var olduğundan ve manen böylesi işlemde bulunan kişi hayvan derecesine sukut edeceğinden (düşeceğinden) dolayı, tekliften berun (uzak) kaldığından, rûzi mahşerde (mahşer gününde) onunla eti yenilmeyen hayvanlar arasında fark etmeksizin, o hayvanın şekline girip, öylecesine muamele görüp, nâr-ı cehenneme ithale emir edileceğine, burada (dünyada) serbest bırakılacağına işarettir.

لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَـكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَاعَاهَدُواْ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِأُولَـئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَـئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ ﴿١٧٧﴾

Bakara Suresi ayet 177

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu ayeti kerimede,
İnsanların yapacağı iyilikten haber veriyor. Ve buyuruyor ki: ‘iyilik yalnız bu değildir ki namazda sizler yüzünüzü şark veya garp tarafına çeviresiniz. Belki iyilik ve hasena budur ki; sizlere gönderdiğim ayetteki manayı ifa edesiniz’ O mana ise budur: Allah’a ve Allah’ın bütün sözlerine, yevmi ahretin bütün müştemelatiyle, ta sonuna kadar meleklerin bütün görev ve muhtelif ecnasıyla (cinsleri) ve envaiyle  (malıyla) ve bütün semavi kutub (kitaplar) ve suhuflarıyla (sayfalarıyla) ve ayırt etmeden bütün peygamberlere, hak ve sadık olduklarına, inanıp iman etmekle beraber ve en sevdiği maldan bir hisse çıkarıp akrabaya, yetim ve miskinlere, seferde kalmışlara, muhtaçlara, esirlere ve fidye yükünün altına girip taşıyamayacaklara yardımda bulunmakla beraber, namazını doğru kılıp, malın zekâtı varsa verip, Allah’a veyahut insanlara fark etmeksizin, taahutte bulunduğunda, ifayı taahhut eyleyip fakir halinde iken sabır edip, hasta iken şükür edip, müşriklerin muvacehesinde iken (müşriklerle savaşırken) sadakatle sebat ve metanet ve şeceat gösterip i’layı kelimetullah için sahabevari, can siperane, harpte bulunup, bunun mükâfatı ise; cennet makamlarıyla beraber Allah’ın verdiği sözü olarak rızayı ilahiyeye kesbi istihkak edip (hakkıyla kazanarak), peygamberlerle beraber Cemali Ba Kemali ilahiyeye ziyaret edip huru ğılmanlarla (hizmet eden genç delikanlılarla), hizmet eden genç kızlarla, istirahat ve rahat edecek diyarında ebedi olarak Yüce Mevla’yı mutealin lütfü olarak verdiğine inanıp iman etmektir. 

وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ


Bakara Suresi ayet 186

Ey nebiyim Muhammed (s.a.s) ‘kullarım Beni senden sordukları zaman Ben onlara yakınım Benden talep edip isteyenlere cevabım mevcuttur. Hal böyleyken onlar da emirlerime cevap verip bana da inanıp iman etsinler bilsinler ki muhakkak maksatlarına ulaşacaklardır haber ver’
Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ kulların müstecabudava davet olarak şarta bağlamıştır ki, kul Allah’ın emir buyurduklarına cevap vermekle beraber bütün sözlerine muğibat (gizli) olsun cehri (açık) olsun fark etmeksizin inanıp iman etmektir bunun alameti ise; bil fiil icra etmektir. Şayet icrayı fiilde bulunmazsa bilakis isyanda bulunmuş olur. Elbette bilinmelidir ki isyanlıkta bulunan bir insanın duası kabul olamayacağı bedihiyidir (açıkça bellidir). Büyük mütefekkirin söylediği gibi ta’sil ilahe ve ente tezheru hubbehu haza la umri fil gıyasi bediu lav kane hubbuke sadiken le ete’tehu li enne muhibbe li men yuhibbu mutiu (gazali)
Manası; Ey âdem zade insan Allah’a karşı izharı muhabbet ederek müteakiben isyanlıkta bulunuyorsun bunlar birbirine zıttır (hem sevgi hem isyan) eğer Allah’a karşı gösterdiğin sevginde doğruluk olsaydı isyanlık göstermezdin sebebine gelince, Allah’ın dostluğu isyanlığı kabul etmez.

وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُواْ بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُواْ فَرِيقاً مِّنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالإِثْمِ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ

Bakara Suresi ayet 188

Evet, bu ayeti kerimede Cenab-ı Allah’u Teâlâ haram yemekten kullarını men ederek şöyle buyuruyor: Ey insanlar mallarınızı gayri meşru yollarla aranızda yemeyiniz. Gasp ve sirkat (hırsızlık) gibi rüşvet sebebiyle amirlere yakınlaşıp bazı insanların malları zorla zebit (zabt) ederek ve böylesi bir yolda haram olduğunu bilerek yemeyiniz. Diye emir ediyor.

 وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ

Bakara Suresi 194. ayetin sonu


Bileseniz ki, Cenab-ı Allah’u Teâlâ haramdan sakınanlarla beraberdir. Siz de muttaki olunuz ki felehyab olasınız, yani kurtulasınız.

وَأَنفِقُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوَاْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ﴿١٩٥﴾

Bakara Suresi ayet 195

Allah’ın rızasına muvaffak bir şekilde malınızdan muhtaçlara nafaka ediniz. Bil-ihtiyar elinizle kendinizi helake atmayınız. İyilik yapınız muhakkak Allah’u Teâlâ iyiliği yapanları sever. Burada tehlikeden murad insanlara zarar verecek bütün şeylerdir. Hatta şurbiduhan (sigara içmesi) bile dâhildir. Zira her ayette şumuli ame mevcuttur. Her ne kadar aleyhisselam zamanında icaba göre bi hasebil ihtiyacinnas nazil olmuş ise de; aynen hüküm kıyamete kadar baki olup, müşabihlerine (benzerlerine)  şamildir. 

وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

Bakara Suresi 196.ayetin sonu

Allah’tan hayâ ederek memnu ati ilahiyeden sakınınız. Bileseniz ki; her kim ki emir ve nehi ilahiyede Allah’a muhalefet ederse onun için incitici ve korkutucu dehşet verici şiddetli bir azap vardır.

وَمَا تَفْعَلُواْ مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَتَزَوَّدُواْ فَإِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوَى وَاتَّقُونِ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ
Bakara Suresi ayet 197

Ey Mümin kullarım!

Hayrat ve hasenattan ne işlerseniz Ben Allah’u Azimüşan bilir. Ve nazari ilahiyedem herhangi bir mahfi (gizli) bir şey yoktur. Sizler yol azığınızı hazırlayınız sefer çok uzundur. Yol azığının en makbulü ise takvadır. Ey aklıselim sahipleri Gadabi ilahiyemden (ilahi gazabımdan) hazer ederek (çekinerek) Memnuati ilahiyemden (ilahi yasaklarımdan) sakınıp kendinizi muhafaza edip rûzi mahşerde mahkemeyi kübrayı ilahiyemde mesuliyetle mahcup olmayınız. 

وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Bakara Suresi 203.ayetin sonu

Gadabi ilahiyeden korkup buyurduklarını ifa ve yasaklarından sakınınız bileseniz ki elbette huzuri ilahiyede toplanacaksınız.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ ادْخُلُواْ فِي السِّلْمِ كَآفَّةً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ 

Bakara Suresi ayet 208

Ey Müminler Şeraiti Garra-i Muhammediyeyi  (Muhammedin güzel şartlarını) (s.a.s) kabul ederek öylecesine İslamiyete giriniz. Kafaten kelimesinden murad Şeraiti Muhammed’iyeyi tamamını kabul etmektir. Yani bazılarını kabul bazılarını red etmekle İslamiyete girilemez. Şeytanın vesvesesiyle gösterdiği yollarına suluk (bağlanıp) etmeniz olmasın. Bileseniz ki, şeytan aleyhi mayestehikkuhu siz mümin’ler için aşikâr bir düşmandır.

وَمَن يَرْتَدِدْ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَأُوْلَـئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ﴿٢١٧﴾

Bakara Suresi ayet 217 ayetin son kısmı

Evet, bu beyanattan sonra Cenab-ı Allah’u Teâlâ Hazretleri tehdit vari bir cümleyi sarf ediyor. Buyuruyor ki: ‘erkek ve kadın fark etmeksizin herhangi biriniz kabul eylediği dini islamiyeden istinkâf ederek (kabul etmeyerek) küfür üzere ölürse kabul eylediği dönemdeki iyi ameli de heba olur. Ahirete hüsrana uğrayıp narı cehennemde daimi kalacaktır.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَالَّذِينَ هَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أُوْلَـئِكَ يَرْجُونَ رَحْمَتَ اللّهِ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Bakara Suresi ayet 218 

Elbette o iman edenler ki, terki vatan ederek iîlayı din için harbe girmişlerdir. Onlardır ki, Allah’ın rahmetini umarak savaşmışlardır. İşte Cenab-ı Allah’u Teâlâ günahları bağışlayıp rahmetiyle muamele etmiştir. Ve edecektir. Evet, burada müjde budur ki; iîlayı kelimetullah için müşriklerin muvacehesinden (müşriklerle yapılan savaşta) şehit düşen için bağışlama ile rahmet vardır.

وَمَن يَتَعَدَّ حُدُودَ اللّهِ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

Bakara Suresi ayet 229ayetin son kısmı

Evet, insanlar arasında bazı muamelelerin nasıl olacağı bilinmediği malumdur. Cenab-ı Allah’u Teâlâ o muameleleri beyanda bulunmuştur. İsim olarak ‘hududullah’ namı vermiştir. Ve buyurmuştur ki: ‘her kim ne olursa olsun Allah’ın araya koyduğu huduttan geçerse bilsinler ki onlar zalim insanlardır.’ Maalesef zalimin nasıl bir cezaya müstahak olup tutulacağı bedihidir (bellidir).

وَلاَ تَنسَوُاْ الْفَضْلَ بَيْنَكُمْ إِنَّ اللّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

Bakara Suresi ayet 237ayetin son kısmı

Ey Mümin’ler birbirinize iyilik yapmayı unutmayın muhakkak ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ aranızdaki muameleden haberdar olup görücüdür.

حَافِظُواْ عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ الْوُسْطَى وَقُومُواْ لِلّهِ قَانِتِينَ

Bakara Suresi 238 ayet
 
Yani namazı tadili erkânıyla eda ediniz. Namazın içindeyken sağa sola iltifat ederek konuşmayınız. ‘Kanitine ey samitine ve sakitine bittefekküri fi şuunillahi Teâlâ bil huzurittam meal haşyetittammi’ demektir. Yani namazda iken Allah’ın huzurunda olduğunu bilmeli fatihayı şerifin kul ile Allah arasında büyük bir münacat olduğunu iman etmelidir ki o münacattan acaba kabul mü? Yoksa reddi ile mi çıkmıştır? Bunu tefekkür etmelidir.

كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

Bakara Suresi ayet 242

İşte Cenab-ı Allah’u Teâlâ ayetlerini ve hududi ilayesini sizlere beyan ettiğinden gaye, tefekkür edesiniz diye izahat vermiştir.

وَاللّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ

Bakara Suresi 246. ayetin sonu

Tefekkür ve teakul (akıl) etmeden azabı ahiretten korkmadan hududi ilahiyeden geçip yasakları işlemekten nefsini vukaye etmeyen (korumayan) zalim olduklarından Cenab-ı Allah’u Teâlâ haberdardır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خُلَّةٌ وَلاَ شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمُونَ

Bakara Suresi ayet 254

Ey iman edenler!

Size verdiğimiz rızıktan muhtaç kullarımıza nafaka ediniz. Zira öyle bir günden evvel ki, o günde hiçbir dostluk ve bir savunma ile bedel fidye bulunmaz. Ancak, küfür üzere teslimi ruh eden nefsine zulüm etmişlerin muamelesi elbette ki ağırdır ve azabı şedittir.


لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ﴿٢٥٦﴾

Bakara Suresi ayet 256

Her ne kadar bu ayette, mensuh hükmü verilmiş (hükmü kaldırılmış) ise de; beyanat hükmü sabittir ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ şöyle buyuruyor: ‘dinde zorluk yoktur, hidayet ile delalet yolları biri birinden ayırt edilmiştir. Her kim batıl mabutlardan (ilahlardan) uzaklaşıp Allah’a inanıp kulluk görevini devam ederse öyle bir zincire el atmış ki asla ve asla kopmaz. Cenab-ı Allah’u Teâlâ işitici ve bilicidir. Evet, tagudtan murad ‘tapanak’ demektir. Yani insanların kalbinde ne gibi bir şeyi yer tutup ta’zime liyaket görürlerse ve insan ile Allah arasına girip insanı Allah’a ibadet etmekten alı koyarsa ona ‘tagud tapanak’ deniliyor. Nefis, şeytan ve karinisu (kötü arkadaş) gibi… Çünkü nefis ile şeytan ikisi de insanların muameleyi hasenelerine müdahale edip mani olurlar. Ellerinden geldiği kadar bazı bahanelerle vazgeçirip iyilik ile hasenatı yaptırmazlar ki kul Allah’ın rızasını kazanmasın, onların yolunda gidip cehennemi boylasın. El iyazu billahi Teâlâ ürvetül vuskadan murad, hablüllah denilen semavi kitap namei ilahi Kuran-ı Mübin’dir. Yani her kimin sözü ve işlemi Kuran-ı Mübin’e muvaffak olursa hem dünyada hem de ahirette kurtulmuş demektir. 

اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ﴿٢٥٧﴾ 

Bakara Suresi ayet 257

      
Bu arada Cenab-ı Allah’u Teâlâ her kim Nebi (a.s) arkasından giderse yani; peygamberin sünnetinin arkasından gidecek olursa onunla beraber kalacağına işaret ederek buyuruyor ki: Allah’ın buyruklarını ifa edip Allah’ın gösterdiği yolda gidene Cenab-ı Allah’u Teâlâ yardımcı olarak o insanları küfür karanlığından çıkarıp Nuru imana ithal eder ve cennetiyle mükâfatlandırır. Ama bileseniz ki; ehli küfrün önderleri ve yardımcıları tapınaklarıdırlar. Yani senem, put ve küfür üzere imrarı hayat eden (hayatlarını geçiren) büyükleridirler, ismen ‘tağud’ denilir. Bunlar insanları nuru imandan çıkarıp küfrün zülüm atına ithal ederek ebedi olarak narı cehennemde azap görmeye müstahak kılarlar. İşte mühim olan bu beyan edilmiş her iki yollarından iyisini seçerek cehennemi gerektiren bütün işlemlerden sakınıp Allah’ın darül mükâfat denilen olan herhangi bir cennete kesbi istihkak edip (hak kazanıp) dâhil olup ebediyen kalmaktır. Bu ise Allah ve Allah’ın Resulünün sözlerini ifa edip gerçek kulluğunu göstermekle olur.

مَّثَلُ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِي كُلِّ سُنبُلَةٍ مِّئَةُ حَبَّةٍ وَاللّهُ يُضَاعِفُ لِمَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ﴿٢٦١﴾

Bakara Suresi ayet 261

Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu ayeti kerimede mallarını Allah için nafaka edenlerden haber veriyor. Nasıl ki, bir insan bir tane buğdaydan yedi başak ve her bir başaktan da yüz adet buğday tanesi bulur, tıpkı bunun gibi bir hasenatı yapana 10 derece sevap yazdırıp, onu yüze çıkarıp, yüzü de yedi yüze ve bi gayri hesaba götürürcesine müjde veriyor. Evet dilerse Cenab-ı Allah’u Teâlâ istediğine daha fazla verebilir. Çünkü Mevla’yı Müteal muhit bir ilme sahip olduğu gibi çok vasıî (geniş) hazineye de sahiptir. Vermekle azalıp tükenmez.

 
الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ ثُمَّ لاَ يُتْبِعُونَ مَا أَنفَقُواُ مَنّاً وَلاَ أَذًى لَّهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

Bakara Suresi ayet 262

O insanlar ki, Allah yolunda minnetsiz olarak muhtaçlara mallarını nafaka ederler. indi ilahiyede onlar için ecirler vardır ve onlar üzerine korku yoktur. Mahzun da olmazlar, ümit varım ki böylesi insanları mahzun etmemek için onların sevdiklerini de onlara bağışlar.

قَوْلٌ مَّعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِّن صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَا أَذًى وَاللّهُ غَنِيٌّ حَلِيمٌ

Bakara Suresi ayet 263

Yani, sail olan kişi, güzel bir sözle gönderip kırıcı kelimeler söylememek, minnet ve eza ile verildiği sadakadan daha efdaldir. Cenab-ı Allah’u Teâlâ müstağniyi anil halktır ve halimdir, muhalifi emri olana ukubet vermeyi (cezalandırmada) acele etmez.


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُبْطِلُواْ صَدَقَاتِكُم بِالْمَنِّ وَالأذَى كَالَّذِي يُنفِقُ مَالَهُ رِئَاء النَّاسِ وَلاَ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌ فَأَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَكَهُ صَلْدًا لاَّ يَقْدِرُونَ عَلَى شَيْءٍ مِّمَّا كَسَبُواْ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ ﴿٢٦٤﴾

Bakara Suresi ayet 264

 
Ey iman edenler!

Verilen sadakalarınızı, saile (fakire) minnet edip, eza vermekle iptal etmeyiniz. Mallarını tesennû’ (gösteriş) ve riya ile verenler gibi olmayınız. Çünkü riya pişe (ikiyüzlülüğü huy edinmiş) kişi Allah’a ve rûzi mahşere inanmamıştır. Onun ameli neye benzer biliyor musunuz? Dehşetli bir rüzgâr estiğinden kaypak taşların üzerindeki toprağı bırakmadığı gibi, yalnız kuru haceri emlüs (yumuşak taşların) kaldığı gibi, men ile eza ile amellerini yok edip, heba eder. Faydalanmaları mümkün değildir.

وَمَثَلُ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمُ ابْتِغَاء مَرْضَاتِ اللّهِ وَتَثْبِيتًا مِّنْ أَنفُسِهِمْ كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ أَصَابَهَا وَابِلٌ فَآتَتْ أُكُلَهَا ضِعْفَيْنِ فَإِن لَّمْ يُصِبْهَا وَابِلٌ فَطَلٌّ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ﴿٢٦٥﴾

Bakara Suresi ayet 265

Evet, itminani (inanan) nefis ile Allah’ın rızası için mallarını nafaka edenler neye benzer biliyor musunuz? Yüksek bir yerde münbetli (verimli) bir toprağa ekilmiş ve dikilmiş bir bahçeye benzer ki eğer güzel ve rahmetli bir yağmur üzerine gelirse mahsulâtı kat kat olur şayet hafif bir yağmur olursa yine kâfidir bu da olmazsa payını nemden alır. Mahsuldar olur, sahibini mahrum etmez. Çünkü Cenab-ı Allah’u Teâlâ kulların halis amellerinden haberdardır. Ve görücüdür kabul buyurucudur.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّا أَخْرَجْنَا لَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَلاَ تَيَمَّمُواْ الْخَبِيثَ مِنْهُ تُنفِقُونَ وَلَسْتُم بِآخِذِيهِ إِلاَّ أَن تُغْمِضُواْ فِيهِ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ ﴿٢٦٧﴾

Bakara Suresi ayet 267
 
Yani siz Mümin’ler helal malınızdan nafaka ediniz. Hububat ve fevakihlerden (meyve ve yemişlerden) de iyisini Allah için nafaka ediniz. Malın ve kazancın kötüsünü ki şayet sizlere verilirse kabul etmezsiniz. Ancak gözünüzü kapatarak kabul edebilirsiniz. Hal böyle iken Allah’u Teâlâ o redi-i (kötüyü) nasıl kabul buyurur? Elbette ki kabul buyurmaz.

الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُم بِالْفَحْشَاء وَاللّهُ يَعِدُكُم مَّغْفِرَةً مِّنْهُ وَفَضْلاً وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ﴿٢٦٨﴾

Bakara Suresi ayet 268

Şeytan aleyhi la’ne, sizleri fıkır ve dar maişet ile tehdit edip hayali fasiden (yanlış hayallerden) aklınıza koyup sizleri hayrat etmekten alı koyar. Ama Cenab-ı Allah’u Teâlâ ise vadi’sübhaniyesi ile mağfiretle beraber verdiğiniz sadakadan dolayı malınızın mahfuz kalacağına ve ziyadeleşmesine söz veriyor. Hâşâ ki Cenab-ı Allah’ın sözü muhalif olsun. Zira Allah’ın atayası (lütfu) geniştir. Tükenmek bilmiyor.

وَاتَّقُواْ يَوْمًا تُرْجَعُونَ فِيهِ إِلَى اللّهِ ثُمَّ تُوَفَّى كُلُّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ﴿٢٨١﴾

Bakara Suresi ayet 281

Ey müminler!

Öyle bir günden korkunuz ki, o gün içinde huzuri muallayi ilahiyede toplanacaksınız. Her nefis dünyada iken ettiğinden mesul kalacaktır. Ve ettiği amel ile baş başa kalacaktır. Hiçbir kimseye zulüm edilemez. İbnü kesirin rivayetine göre; bu ayet vahyin sonudur. Efendimiz (s.a.s) bu ayetin nuzulünden sonra ancak 9 gün hayatta kalıp 9. gecenin bitiminde refiki a’laya doğru yol alıp, nakli mekân etmiştir. Burada seçkin ayetlerden dolayı sureyi bakaranın hitam (son) bulduğuna Cenab-ı Allah’u Teâlâ muvaffakiyet gösterdi. Yüce Mevla’ya kâinatta mevcudatlar kadar hamdû senayû şükürler olsun o serveri kâinata Muhammed-ül Resul (s.a.s) dünyanın ve ahiretin varlıkların kaderiyle ve ömür dakikalarına kadar salât ve selam olsun. Cenab-ı Allah’u Teâlâ bizleri de imanla beraber hem dünyada hem de ahirette o zümreyi salihine ilhak eylesin âmin.

Bundan sonra Allah’ın izni ve lutfüyle Al-İmran süresinin seçkin ayetlerine başlarız.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde

Muhammed Nuri ÇELİK
























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

E=mc2 ?

Güneş Sistemi

Güneş Sistemi
Üstteki resimle bu resim arasındaki benzerliği farketmişsinizdir Güneş Sistemi de diğer sistemlerle birlikte bir merkez etrafında dönmektedir. Ancak biz henüz bunu keşfedemediğimizden bu sözün bilimsel bir dayanağı yoktur.

Cevşen