9 Nis 2010

FETİH SURESİ


FETİH SURESİ


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُّبِينًا٭ لِيَغْفِرَ لَكَ اللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِن ذَنبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطًا مُّسْتَقِيمًا٭ وَيَنصُرَكَ اللَّهُ نَصْرًا عَزِيزًا٭

Fetih Suresi ayet 1- 3

Ey nebiyim Muhammed (s.a.v)!
Sana Mekke’nin fethini müyyeser kıldık. Seni aşikâren düşmanlarına fethin münasebetiyle galip kıldık ve evveliyatından karşına çıkan olan iki emirden terki evla ki senin hakkında ifrat bilinmiş ve öyle kabul edilmiştir. Onları da sana bağışladık. Matekaddem ve ma teehuriyle ve en ala dini İslami ile seni müşerref kıldık ki en müstakim olan tarike vasıl olmuş olup, bu dini İslami ile doğru yola vasıl olmanın münasebetiyle, cennetül naimede vasıl olmuş olasın. Bilesin ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ her halükarda sana yardımcıdır. Hem dünyanın ve hem de ahiretinin izzetine ve şerefine nail olasın.

إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا

Fetih Suresi ayet 8

لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُ وَتُسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا

Fetih Suresi ayet 9

 
 Evet, ey nebiyim Muhammed (s.a.s)!
Biz azimüşan seni yevmil kıyamete halka tebligatınla şahit olarak, gönderdik ki hiç kimsenin inkârı tebliğde itirazı kabul olamaz. Müminler için cennetle, kâfirler için cehennemle, müjdeci ve korkutucusun. Ey müminler Resul’ün gönderilmesinden gaye ona hürmet edip, iman edesiniz. Allah’u Teâlâ ve Resul’üne hakkıyla iman ederek, sabah ve akşam tesbih ederek, kalbiniz şuunati ilahiyeye bağlı kalsın demektir. 

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا

Fetih Suresi ayet 10

Evet, bu ayeti kerim Hudeybiyeden bahis ediyor. Ve buna bey’âtür Rıdvan tesmiye edilmiştir. Bu mubayaada Efendimizle beraber ölünceye kadar gideceklerine teahüd ettiler. Sahabeyi kiram dediler ki: ‘Ya Resullulah seninle beraberiz. Bütün gazalerimizde ölsek de dönsek de işte bu ölüm kalım muharebe olsun, müsaliha (barış) olsun, bu muharebede ölüm olsun, dönüş olsun, seninleyiz ya Resulullah’ diye söz verdiler. Ve peygamber Efendimizin elinden tutarak beyyiad ettiler (bağlılıklarını bidirdiler). Allah’u Teâlâ’nın kabulüne mazhar olduğu için, bey’âtü rıdvan tesmiye edilmeye layık görüldü. Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyurdu ki: ‘Ey nebiyim Muhammed o zümreyi sahabe ki sana biat ettiler, onlar hakikat babında Allah’a biat ettiler.’ Evet, yedullahtan murad Allah’ın hazil olduğu kudretiyle onlarla beraber olduğu sözlerini işittiği ve onlardan razı olduğuna işarettir. Ve bunun masadakı (tasdikleyicisi) ise; Fetih suresi 18. ayettir. 

لَقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ

Biri budur.

Diğer ise; Men yutiu resule fek etaallahe kevli şerifleridir. Manası şudur ki: Ey Muhammed (s.a.v)!
Hatırla ki şecerei mübarekenin (mübarek ağacın) altında, müminler sana biat ettiler. Muhakkak Allah’ın onlardan razı olduğunu bilsinler. Zira kim Resul’e itaat ederse, Allah’a itaat etmiş demektir. Ve her kim verdiği muahedeyi (anlaşmayı) kırarsa, elbette o nefsine zarar getirmiş olur. Ve her kim muahedeyi devam ederse, o muahedenin hakkını da ifa ederse, onu müjdele ki de ki: ‘O insan Allah’ın rızasını kazanmış olduğu gibi, yarın ki rûzi mahşerde de büyük ecir ve mesubatlarını (mükafatlarını) da Allah’u Teâlâ tarafından alacaktır. Çünkü bu muahede kul ile Allah Teaâlâ’nın arasında kabul edilmiş bir mübayyiattır. Bu ise; geçmiş iki ayetle sabittir. Evet, mesele şöyle cereyan etmiştir vallahu âlem Peygamber Efendimiz umre ziyaretini ifa etmek maksadıyla Mekke’ye doğru yola çıkıyor. Hüdeybiye mevkîne ulaşınca orada bekler. Ve Hz. Osman’ı Mekke’ye gönderir. ‘Bizler umre için gelmişizdir. Muharebe için değil’ diye ki ehli Mekke seslerini çıkarmayıp, bir nevi izin versinler gibi Hz. Osman (r.a) Mekke’ye vasıl olup, haber verince Hz. Osman’ı hapis ettiler. Efendimize haber geldi ki Hz. Osman’ı şehit ettiler. Buna binaen Efendimizle bin kadar sahabe mevcut idi. Bunun üzerinde muahedeye başvurup, muvaffakiyeti sahabe alındığında, ehli Mekke’nin haberleri oldu ki umreyi Tehir edip,(erteleyip) Hz. Osman için muharebeye karar alınmıştır. Bu muahededen korkup, Hz. Osman’ı bırakıp, Efendimizi gelecek seneye hac etmek üzere musalahaya (sulha) davet ettiler. Ve nitekim kabul buyruldu. İşte o zaman bu muahedeye ayet 18 nazil oldu.


هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَكَفَى بِاللَّهِ شَهِيدًا

Fetih Suresi ayet 28


مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا

Fetih Suresi ayet 29

İşte O Mevla’yı Mutaal’dır ki Muhammed-ül Resul (s.a.s) hidayet ile dini hakkıyla peygamber olarak, gönderilmiştir ki geçmiş bütün semavi dinlere uluhiyet (yücelik) kesb etsin (kazansın) Zira elindeki Kuran-ı Mübin öyle camî bir kitaptır ki taze nazil olmuş olan, bütün semavi suhuf ve kitapları içine alıp, cemi etmiş (toplamış) bir kitaptır. Allah’u Teâlâ şahidi mutlaktır ki Muhammed (s.a.s) O’nun Resul’üdür. Hakikat budur. Müşriklerin sözleri ve zanları hebadır. Evet, Muhammed’le (s.a.v) beraber imanla müşerref olup, küffara karşı gılzetlidirler (şiddetli). Müminlere karşı ise; rahmet, şefkat sahibidirler. İşleri Allah’u Teâlâ’ya kulluk görevlerini ifa edip, ibadet etmektir. Ne zaman görürsen ibadetle beraber görürsün. Talepleri ise; Allah’ın lütfüyle rızasıdır. Müslümanlık alametleri çokça secdeye vardığından yüzlerinden okunur. İncil’de bahisleri şöyle geçiyor: ‘Gelecek ümmeti Muhammed’i (s.a.s) yerde çıkan zerî (ekilmiş) hububata benzer ki ilken incecik saç teli gibi zayıf çıkar. Sonra büyümeye başlar. Öyle bir hale gelir ki zari’î (eken) hayrette bırakır. Tıpkı bunun gibi ümmeti Muhammed’i (s.a.s) ilken çok az bir miktarda idi. Ehemmiyet verilmezdi. Sandılar ki böyle zayıf kalacaklardır. Bil ahire çığ gibi büyüdü ve çoğaldı ki çoğaldı. Dünyadaki bütün müşriklere, harp ilan ettiler. Ya dine gelip ve yahut harbe davet edilip, yeryüzünde bütün müşrikleri şaşkına çevirip, hayrette bıraktılar. İşte Muhammed (s.a.s) yalnız idi bir de yetim idi bir de ümmi idi. Ama Cenab-ı Allah’u Teâlâ’nın kudreti ve gücü onunla beraber idi. Müşrikler farkında değildiler. Ancak farkında oldukları zaman iş işten geçmişti. Ne fayda ki baş edemediler. Hatta Cenab-ı Allah’ın bir vaâdi sübhaniyesi de budur ki: ‘Her kim o gönderdiğim Muhammed-ül Resulullah ile beraber olursa, iman edip, ameli salihi işlerse, onun için günahların affı ve sonsuz ecirler vardır’ buyurdu. İşte kâfirler her ne kadar bazı vakitler savaşa başvurdularsa da, muvaffak olamadılar. Sonra sulha razı oldular ve çokları anladılar ki Muhammed’in (s.a.s) getirdiği dini mübini İslam’ı Hak’dır ve hakikattir. Ama ne fayda ki nefse ve şeytana taparak istinkâf edip (kabul etmeyip) cehenneme yakıt oldular. Estaizu billahi min şururihim.


Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde
Muhammed Nuri ÇELİK




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

E=mc2 ?

Güneş Sistemi

Güneş Sistemi
Üstteki resimle bu resim arasındaki benzerliği farketmişsinizdir Güneş Sistemi de diğer sistemlerle birlikte bir merkez etrafında dönmektedir. Ancak biz henüz bunu keşfedemediğimizden bu sözün bilimsel bir dayanağı yoktur.

Cevşen