LEYL SURESİ

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

وَاللَّيْلِ إِذَا يَغْشَى٭ وَالنَّهَارِ إِذَا تَجَلَّى٭ وَمَا خَلَقَ الذَّكَرَ وَالْأُنثَى٭ إِنَّ سَعْيَكُمْ لَشَتَّى٭ فَأَمَّا مَن أَعْطَى وَاتَّقَى٭ وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى٭ فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْيُسْرَى٭ وَأَمَّا مَن بَخِلَ وَاسْتَغْنَى٭ وَكَذَّبَ بِالْحُسْنَى٭ فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْعُسْرَى٭ وَمَا يُغْنِي عَنْهُ مَالُهُ إِذَا تَرَدَّى٭ إِنَّ عَلَيْنَا لَلْهُدَى٭ وَإِنَّ لَنَا لَلْآخِرَةَ وَالْأُولَى٭ فَأَنذَرْتُكُمْ نَارًا تَلَظَّى٭ لَا يَصْلَاهَا إِلَّا الْأَشْقَى٭ الَّذِي كَذَّبَ وَتَوَلَّى٭ وَسَيُجَنَّبُهَا الْأَتْقَى٭ الَّذِي يُؤْتِي مَالَهُ يَتَزَكَّى٭ وَمَا لِأَحَدٍ عِندَهُ مِن نِّعْمَةٍ تُجْزَى٭ إِلَّا ابْتِغَاء وَجْهِ رَبِّهِ الْأَعْلَى٭ وَلَسَوْفَ يَرْضَى٭

Leyl Suresi ayet 1-21

Evet, Allah’u Teâlâ gecenin karanlığına, gündüzün ışıklığına, insanların iki sınıf olduğuna, yani erkek ile kadın hulkiyatlarına kasem ediyor ki amelleriniz muhteliftir. Yani kimisi onu şekavete (haydutluğa) götüren amel işler ve kimi de onu saadete götüren amel işler. Bu ameller münasebetiyle kimi salih ve kimi fasık olur. Her kim malını Allah’u Teâlâ’nın yolunda Allah’ın muradına sarf ettiyse ilahi meharimden (yasaklardan) içtinap ettiyse (sakındıysa) bütün tedbirlerinden Allah’tan korktuysa, cenneti tasdik edip, ameli salihi elde ettiyse, elbette biz de bu amelin ifa yolları o insana asan (kolay) ederiz. Rahatlıkla ifa edebilir. Ama buhulda (tamahkarlıkta) bulunup, ibadeti ilahiyeden yüzünü çevirdiyse, cennet ile nimetlerini inkar ettiyse, onun hayatı hem dünyada ve hem de ahirette kötü bir hayattır. Nara alnı üzere atıldığı zaman, hiçbir mal ve mülk onu kurtaramaz. Ancak bize düşen halka hidayet ile delalet yolları, beyan etmektir. Evet, hem dünya bizimdir hem de ahiret gayrimizden talep eyleyen hata işlemiş olur. Kul bunu bilmelidir ki her ikisi de, yani dünya ile ahiret Allah’ın mülküdür. Mülkü sahibinden değil, başkasından istemek büyük bir hata olduğunu herkesin malumudur. Ve hem de doğru yolunu kaybetmiştir. Ve delalete girmiştir demektir. Biz sizleri dehşet verici nardan muhafaza ediyoruz. Öyle bir nar ki ancak şekavet ehli o nara girebilir. O şakiler ki peygamberi yalanlayıp, hakikatten yüzlerini çevirirlerdi. Ancak o nardan muttaki olan kendini muhafaza eder. O müttaki ki malını Allah’ın rızası için, muhtaçlara nafaka eder. Hiçbir kimsenin menfaat karşılığı için değildir. Ancak Allah’ın rızası için nafaka ediyor. Ama gelecek zamanda ki yevmi ahirettir. Allah’u Teâlâ öyle bir şekilde ona verir ta razı oluncaya kadar. Evet, bu bir vaâdi sübhaniyesidir ki Allah’u Teâlâ halıs olan kullarına lütfü ilahiyesiyle ihsan eder.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde

Muhammed Nuri ÇELİK