17 Nis 2010

FATİHA SURESİ



بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ﴿١


الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ﴿٢﴾ الرَّحْمـنِ الرَّحِيمِ﴿٣﴾

مَـلِكِ يَوْمِ الدِّينِ﴿٤﴾إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ﴿٥﴾

اهدِنَــــا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ﴿٦﴾

صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ

غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ﴿٧


Bismillahirrahmanirrahim {1}


الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Evet, bu cümleyi okuyup ikrar eden bir şahıs, Allah’ın verdiği terbiye ile yaşadığını itiraf etmiş olur. Zira o şahıs da âlemin içinde bir fert olduğu malumi en’amdır. Herhangi bir şahıs Allah’ın rububiyyeti ve terbiye edici olduğunu bilip ikrar ettikten sonra, verilen terbiyenin dışına bil-ihtiyar çıkarsa akılsızlık yapmış olduğu gibi, ikrarını da bozmuş olur. Bununla beraber, Allah’ın bu sıfata sahip olduğunu ma’nen reddetmiş olduğu gibi, terbiye ediciliğini de kabul etmeyip, bir acz sıfatını Allah’a isnat etmiş olur. Bu acz sıfatı bir sıfatı nakısedir (noksanlık- eksiklik sıfatıdır). Sıfatı nakiseyi Allah’u Teâlâ’ya isnat eden bir kimsenin ise küfrü şüphesizdir. Zira rububiyyeti mutlaka ancak ve ancak Allah’a mahsustur. Müfessel bu yazdığımız, cümleler ile kalem ve mürekkep sanî’lerine delil olduğu gibi, aynen öyle de bu âlemi kebir ki kâinattır ve âlemi sağir ki insandır; Allah’ın var olduğuna ve bir olduğuna delili kâfidir. Şayet tebiiyyun ile maddiyyunların dedikleri tasdik edilirse her şeye mahsus Rabbi Mucid lazımdır. O vakit, kâinat varlığında ne varsa birer mâ’budi mahsusa lazımdır. Bu ise mahal ender mahaldir. Zira taâdudu ilahiyat (ilahi zulüm), kâinatı herec merec (harab) eder. Nitekim Cenab-ı Allah’u Teâlâ


لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا

فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ

buyurmuştur. (Ayet 22 Enbiya suresi)

Yani, şayet Allah’tan başka ilahlar bulunsaydı, yer ile gök fesada girerlerdi. Yani mahvolup, nabud olarak giderlerdi. Ve görünmez olurlardı.

BAKARA SURESİ


BAKARA SURESİ

      
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

الم
Bakara Suresi ayet 1

Elif lam mim kelimeleri bir şifre kelimesi olarak, iki rivayete sahiptir. Müfessirlerin nezdinde her bir harf Allah’ın bazı isimlerine işarettir. Mesela; ‘Elif’ Allah’a ilah kelimesine, ehad ismine ve benzer isimlerine işarettir. Lam harfi ise; latif ismine işarettir. Lahun ibranca Allah demektir buna da işarettir. Mim harfi ise muğniyun, maniûn, muînun, muheyminun, müminun, mukimun, muktéderun, münimun, muhsinun ve benzer isimlerine işarettir. Yani her bir harf bazı isimlerinin anahtarı demektir. Ve bu harfleri telaffuz eden bir insan zımni (dolaylı) olarak harflerin işaret eylediği bütün isimleri tesbihatla zikir etmiş oluyor. Ve o isimlerin sayısınca sevap kazanmış oluyor.

ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ
Bakara Suresi ayet 2

Allah’u e’lamu bi muradihi’ yani ancak Cenab-ı Allah’ın gayesi ne ise zatı muallâsına mahsustur, kimse bunu bilmez. Evet, bu kitap ki Kuran-ı Kerim dir. Şüphesiz ki semavi kitap olarak Allah’ın kelamıdır. Yani insanların ihtiraâtı (buluşu) ve fikir mahsulü değildir. Ve guruhi muttakine elbette sebebi hidayettir. Fakat burada bir mefhumi zımni (gizli bir mana) vardır. Yani içerikli bir mana var ki şöyle haber veriyor. Agâh olunuz muttaki olmayana bu kitap sebebi hidayet olamaz. Çünkü takvanın manası şudur ki: Allah’tan korkup hayâ ederek ilahi yasaklardan tamamen sakınmak demektir. Bir insan Allah’ından hayâ etmeyip korkmazsa Kuran-ı mübin öylesi bir insana sebebi hidayet olamaz. Guruhi muttakinin vasıfları beyan ediliyor. Muttakin kimlerdir? Cenab-ı Allah’u Teâlâ bi zatihi haber veriyor.

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
  
Bakara Suresi ayet 3

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu ayette takvaya sahiplik edenlerin vasıflarını zikir etmektedir. Ve buyuruyor ki: ‘muttaki olanın sıfatı bu olur.’ Gıybe (Allah’ın söylediği görülmeyenlere inanıp tasdik etmektir) inanıp iman etmektir yani âlemi berzahtan sonra (kabir âleminden sonra) tekrar dirilip, kurulacak olan mahkemeyi Kübra-ı ilahiyeye kabir âlemindeki cesediyle, ruhuyla, ameliyle, şahitleriyle ve amel kitabıyla varıp dünyada iken bütün işlemlerinden sual edilip cevap vermektir. Farz kılınmış namazları doğru dürüst vaktinde edaye ifa etmektir. Cenab-ı Allah’ın verdiği rızkından Allah’ın mahlûklarına vermektir. Yani gayri meşru yollarda elde etmiş maldan nafaka etmek kabulü ilahi olmadığını bu ayetle Cenab-ı Allah’u Teâlâ ifade eder. Yani gaspla, hırsızlıkla (sırkatla), rüşvetle, kumarla, faizle ve sair gayri meşru yollarla kazanılmış maldan nafaka etmenin indi ilahide (Allah katında) kabul olmadığını bilakis büyük bir cezaya tabi tutulacağını şüphesiz olarak bildirmektedir. Diğer bir vasıf;

والَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Bakara Suresi ayet 4

16 Nis 2010

ÂLİ İMRÂN SURESİ

ÂLİ İMRÂN SURESİ



إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُممِّنَ اللّهِ شَيْئاً وَأُولَـئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّار

 

Âli İmrân Suresi ayet 10


Evet, küfre girenlerin mal ve evlatları onları azabı ilahiyeden muhafaza edemeyip maalesef cehennem yakıtı olurlar. Yani bir insanın malı, mülkü ve evladı ne kadar çok olursa olsun Rıza-ı Bari Teâlâ’ya göre ameli salihi işlemeyip küfürde imrarı hayat ederek mevtu (ölümü) onunla sonuçlanmış ise elbette o cehennemin yakıtıdır demektir.

إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ ﴿١٩﴾ 

Âli İmrân Suresi ayet 19

Muhakkak bileseniz ki, indi ilahiyede en makbul din İslam dinidir. Esasen İslamiyet’in manası bu olur ki şahıs bütün duygularıyla ve cevarıhleriyle (azalarıyla) mukkadderati ilahiyesine teslim olup emri ilahiyeye asla muhalefet göstermemektir.

إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَيَقْتُلُونَ الِّذِينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ

Âli İmrân Suresi ayet 21

 

Yani Allah’ın ayetlerini inkâr edip haksız olarak peygamberlere ve ulema-i dine karşı ki beyne nas adaleti emir edip hidayet yollarını gösterirler. İlanı harp edip mukatelette bulunurlar (savaşırlar).

15 Nis 2010

NİSÂ SURESİ


NİSÂ SURESİ

 

سورة اﻟﻨﺴﺄ

بِسْمِ اللَّهِ ٱلرَّحْمـٰنِ ٱلرَّحِيمِ

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيرًا وَنِسَاء وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِي تَسَاءلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا ً﴿١﴾

Nisâ Suresi ayet 1

Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu hitabı muallâsında bütün insanları, zati ilahiyesine ibadet etmeye davet ediyor ve buyuruyor ki:

Ey insanlar!
Öyle bir Rabbi’nizden korkunuz ki, cümlenizi tek bir nefisten yaratmıştır. İlken o nefsi yaratıp, müteakiben aynı nefisten zevcesi olacak olan Havva’yı validemizi yarattıktan sonra bütün insanları yani erkek ve kadın ne ki varsa tamamen bu iki şahıs arasında neşir edip halk ve icat etmiştir. Allah’tan korkunuz ki; siz onunla yemin ediyorsunuz ve yine Allah’tan korkunuz ki aranızdaki sile-i rahmi katî’ etmeyiniz. Karabetiniz devam etsin. Nasıl ki peygamber efendimiz Hz. Muhammed (a.s) buyurmuştur ki: men serrehu en yebsute lehu fi rızkıhi ve en yunsee fi eserihi fel yusalli rahimehu el hadis
Yani, her kim rızkını bol, günahlarını unutulmuş olarak görmek istiyorsa sile-i (sıla-i) rahimde bulunup akrabalar arasındaki bağı kesmesin. Ve diğer bir hadisi

14 Nis 2010

MÂİDE SURESİ


MÂİDE SURESİ



بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَوْفُواْ بِالْعُقُودِ ﴿١﴾

Mâide Suresi ayet 1

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu ayeti kerimede müminlere hitaben buyuruyor ki:

Ey iman edenler!

Teahhüd (söz verme) eylediğiniz herhangi bir şey olursa olsun ifa etmeye sayinizi harcayınız. İsterse sizinle Allah arasında olsun ister ise sizinle diğer bir misliniz (kendi) arasında olsun. Fark etmeksizin çünkü sözünde sebat etmeyen bir kişinin ismi değişip münafık olur.

وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْ عَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ﴿٢﴾

Mâide Suresi ayet 2

         Ey âdem zade insanlar!

Sizler takva ile ihsan üzere yardımlaşınız adaletsizlikle kötülüğü çıkarmak için sakın birbirinize yardım edip teşvik ve tahrikte bulunmayınız. Allah’tan hayâ edip bileseniz ki Allah’ın verdiği azap dehşet vericidir.



حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالْدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللّهِ بِهِ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّطِيحَةُ وَمَا أَكَلَ السَّبُعُ إِلاَّ مَا ذَكَّيْتُمْ الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ دِينًا ﴿٣﴾

Mâide Suresi ayet 3

Yevme duhuli mekkeye ihtimali vardır. Yani mekkenin giriş gününe ihtimal vardır. Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyuruyor ki: ‘ben bugün helal ve haram beyanatıyla ihtiyar eylediğim beynel edyan (dinlerin arasında) dini İslami’ye rıza göstererek sizlere verdiğim hidayet nimetimi tamamladım.

13 Nis 2010

EN’ÂM SURESİ


EN’ÂM SURESİ



بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمـنِ الرَّحِيمِ

وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدُيرٌ﴿١٧﴾

En’âm Suresi ayet 17

Evet, her ne kadar hitabı ilahi peygambere ise; ayeti kerimede şumuli âme var olduğundan, diğer insanlara da aynı hitaptır. Binaen ala zalik. Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyuruyor ki: Allah’u Teâlâ tarafından sana bir zarar bir hastalık bir meşikat (zorluk) peyda olduğu zaman her ne şekilde olursa olsun, hiçbir kimse onu izale edemez. Ancak dilerse Cenab-ı Allah’u Teâlâ emir edip iradeyi ilahiyesiyle onu giderebilir. Eğer sana iyilik ihsan ederse, elbette kimse mani olamaz Yüce Mevla her şeye kadirdir. Yani her şeyin faili hakiki Cenab-ı Allah’ın olduğuna bu ayeti kerim delili kâfidir. Ve bir burhani kâtiadır. Şüphe edilmesin.

وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ﴿٣٢﴾ 

En’âm Suresi ayet 32

Dünyanın fani olduğundan melabadır (oyuncaktır) ve aleti gururdur. Velâkin ahiret nimetleriyle beraber daimidir ve bakidir. Bilinsin ki baki olanın tercih hakkı vardır. Mademki dünya fanidir dünyadaki varlıklarda zevale (son bulmaya) maruzdur. Ahiret ise; nimetleriyle bakidir. Elbette bakiye tercih hakkı doğar.

12 Nis 2010

A’RÂF SURESİ


A’RÂF SURESİ


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

اتَّبِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلاَ تَتَّبِعُواْ مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء قَلِيلاً مَّا تَذَكَّرُونَ

A’râf Suresi ayet 3

Cenab-ı Vacibul Vucud buyuruyor ki:

Ey Âdem zade
Enayı bırakın (benliği) sizlere gönderilmiş olan Kuran-ı Mübin’e mutabeat eyleyiniz.Çünkü sizler için sebebi hidayettir. Allah’ınızdan gelen bir nurdur. Her şeyi beyan eder. Bir kelami ilahidir. Ondan başka herhangi bir maabudi batıleye mutabeat eylemeyiniz. Hâlbuki bu Kuran-ı Mübin’le müteiz olanlarınız çok azdır.

يَا بَنِي آدَمَ لاَ يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُم مِّنَ الْجَنَّةِ يَنزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَا إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لاَ تَرَوْنَهُمْ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء لِلَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ

A’râf Suresi ayet 27

Aynı surette ayet 11 ile 25 e kadar Âdem (a.s) ile iblisin bahsi geçer. Müracaat edinilebilir. Sefvatü tefasir cilt 1
Yani, ey beni âdem (âdemin nesli) şeytan aleyhi lane kendi fitne ve iğvasiyle (aldatmak) babanız Âdemi cennetten ihraca sebep olduğu gibi, sizleri de delalete götürmesin. Sakın ebeveyyinleriniz gibi vesveselerine kapılmayınız. Zira sizleri de şermisar eder. O kendini dinleyenlere musallattır. Ehli iman kişilere tesellütü olmadığı gibi tesiri de olmaz.

E=mc2 ?

Güneş Sistemi

Güneş Sistemi
Üstteki resimle bu resim arasındaki benzerliği farketmişsinizdir Güneş Sistemi de diğer sistemlerle birlikte bir merkez etrafında dönmektedir. Ancak biz henüz bunu keşfedemediğimizden bu sözün bilimsel bir dayanağı yoktur.

Cevşen