9 Nis 2010

İSRÂ SURESİ

İSRÂ SURESİ


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا

İsrâ Suresi ayet 7 ayetin başlangıcı

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ haber veriyor ki iyiliğiniz de kötülüğünüz de sizedir.

إِنَّ هَـذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا

İsrâ Suresi ayet 9

وأَنَّ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا

İsrâ Suresi ayet 10
        
Cenab-ı Allah’u Teâlâ Kuran-ı Kerim’i metih ederek buyuruyor ki: ‘Muhammed’e (s.a.s) gönderdiğimiz Kuran-ı Kerim, insanları en müstakim ve doğru yola davet ediyor. Ameli salihi icra edeni müjdeliyor, büyük bir ecirle. İnanmayanları da azabı elimle tehdit ediyor. Şüphesiz kelamı ilahi olarak vaâdi ilahi yerini bulacaktır.

وَكُلَّ إِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَآئِرَهُ فِي عُنُقِهِ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنشُورًا

İsrâ Suresi ayet 13






اقْرَأْ كَتَابَكَ كَفَى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا

İsrâ Suresi ayet 14

Evet, kitabını oku. Hesabını kendin gör. Sana kâfidir demektir.

مَّنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّى نَبْعَثَ رَسُولاً

İsrâ Suresi ayet 15

Evet, her kim hidayet yolunu seçerse, o kendi nefsi için, bu yolu seçmiş olur. Ve her kim delalet yolunu devam ederse, yine nefsi için yapmıştır. Hiçbir kimse kimsenin günahından mesul değildir. Hal böyleyken, peygamber gelmeden, önce hiçbir kimseye bizden azap yoktur. Ancak peygamber gönderip, kitapları inzal ettikten sonra, dinlemeyenleri azaba giriftar olduğundan şüphe edilmez. Zira kitap ile peygamber bizim hüccetimizdir (delilimizdir).

وَمَنْ أَرَادَ الآخِرَةَ وَسَعَى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَئِكَ كَانَ سَعْيُهُم مَّشْكُورًا

İsrâ Suresi ayet 19

‘Men’ kelimesi hitabı ilahiyeye göre; cümle nasadır. Yani her kim diyarı ahireti kabul ederek, gereği gibi sa’yini (emeğini) harcayıp, ameli salihi işlerse, elbette onun ameli kabulü ilahidir. Erkek, kadın fark etmeksizin kelam umumadır.

وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَآ أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا


İsrâ Suresi ayet 23


وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا

İsrâ Suresi ayet 24

Evet, Cenab-ı Allah’ın vasiyeti budur ki; Allah’tan başka kimseye ibadet etmeyesin ve ebeveyyinlerine ihsan edesin. Eğer onlardan birisi veyahut ikisi beraber ihtiyar olurlarsa ve yahut ikisi senin yanında beraber ihtiyar olurlarsa, onları kıracak kelime ile karşılamayınız. Ve onları rencidar etmeyiniz. Kavli leyinle (yumuşak sözle) karşılık veriniz. Onlara karşı boynun bükük olsun. Allah’tan onlara rahmet dile nasıl onlar senin tufiliyat (küçüklük,çocukluk) devrinde büyümen için duada bulunurlardı.

رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ إِن تَكُونُواْ صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلأَوَّابِينَ غَفُورًا

İsrâ Suresi ayet 25

Bilesiniz ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ nefsinizdekini bilir. Ne dolaşır ise muhakkak şahittir. Yani görücüdür, bilicidir. Salih zümresinde iseniz; Cenab-ı Allah’u Teâlâ, Allah’a dönenleri affedip, günahları bağışlar. Zira Allah’u Teâlâ bağışlayıcıdır.

وَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلاَ تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا

İsrâ Suresi ayet 26

Senin zimmetine geçmiş akraba hakkını ve muhtaçların hakkını, perişan olmuş misafirlikte kalmışların hakkını ver. Fakat malını gayri meşruatta sarf etme.




إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُواْ إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُورًا

İsrâ Suresi ayet 27

Muhakkak bileseniz ki; gayri meşru yerlerde malını harcayan şeytanın dostudur. Şeytan ise, Allah’a karşıdır.

وَلاَ تَقْتُلُواْ أَوْلادَكُمْ خَشْيَةَ إِمْلاقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَإِيَّاكُم إنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْءًا كَبِيرًا

İsrâ Suresi ayet 31

Evet, fakirlik için çocuklarınızı zay etmeyesiniz. Cenab-ı Allah’u Teâlâ, hem onları rızıklandırır hem de sizleri. Bilmelisiniz ki bu katıl büyük bir hatadır. Nasıl ki; enam süresinde buyuruyor ki: ve la te’tulu evladekum min imlakin yani çocuklarınızı fakirlik için, telef etmeyesiniz. Burada murad şu olsa gerek vallahu â’lemu bi muradihi. Her hangi surette olursa olsun, dünyanın dar maişeti için; azil, sipral, ameliyeyi cerrahiye ve ilaç kullanıp, çocuk oluşuna mani olmak bir mahsum insanın katıl etme hesabına göre muamele edilir.

وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً

İsrâ Suresi ayet 32

Evet, sakın zinaya yakınlaşmayın. Zira en kötü yol o dur. Hatta gencin birisi Efendimizden sormuştur ki cevap da ise Efendimiz şöyle cevaplandırmıştır. ‘Ey genç senin annen, gelinin, kızın, bacın, teyzen, halatın (halan) ve tealukatlarıyla  (yakınlarınla) birisi zina yaparsa razı olur musun? Cevaben : ‘Kesinlikle hayır efendim’. Öyleyse halk da hazım edemez. Evet, maliki tai Efendimizden naklen diyor ki: Efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki: ‘mamin zembin ba de şirki eâzemu indellahi min nütfetin ve deaha reculun fi rahmin la yehillu lehu’ el  hadis Yani şirkten sonra, gayri meşru bir rahime nutfeyi indirmekten büyük bir günah yoktur.

وَلاَ تَقْرَبُواْ مَالَ الْيَتِيمِ إِلاَّ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّى يَبْلُغَ أَشُدَّهُ وَأَوْفُواْ بِالْعَهْدِ إِنَّ الْعَهْدَ كَانَ مَسْؤُولاً

İsrâ Suresi ayet 34

وَأَوْفُوا الْكَيْلَ إِذا كِلْتُمْ وَزِنُواْ بِالقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً

İsrâ Suresi ayet 35

Evet, yetimlerin malından yemeyiniz. Ta ki haddi buluğa kavuşuncaya kadar muahedenizi (anlaşmanızı) ifa ediniz. Tartılarınızı doğru yapınız. En makbul böyle olmasıdır. Yoksa sizlerden sual edildiği gün pişmanlık fayda vermez.

وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولـئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً

İsrâ Suresi ayet 36

       Evet, bilmediğin bir şeyle kimsenin aleyhinde bulunma, suizan etme. Çünkü kulaktan, gözden, kalpten sual edilecektir. Gördün mü? Duydun mu? Yakinen kanaat ederek bildin mi? Kesin cevap alamayınca iftira ile bühtandan başka ne olabilir? Maalesef azap ender azap olur. Halas eden yoktur.

وَلاَ تَمْشِ فِي الأَرْضِ مَرَحًا إِنَّكَ لَن تَخْرِقَ الأَرْضَ وَلَن تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولاً

İsrâ Suresi ayet 37


Mütekebbirane zalimlerin yürüyüşü gibi yer üzerinde yürüme. Çünkü yer de, dağ da sizinki değildir. 

كُلُّ ذَلِكَ كَانَ سَيٍّئُهُ عِنْدَ رَبِّكَ مَكْرُوهًا

İsrâ Suresi ayet 38

Bütün bunların kötülükleri indi ilahiyede nehi edilmiştir. Ve yasaklanmıştır. Elbette sahiplerinden sual edilecektir. 

ذَلِكَ مِمَّا أَوْحَى إِلَيْكَ رَبُّكَ مِنَ الْحِكْمَةِ وَلاَ تَجْعَلْ مَعَ اللّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتُلْقَى فِي جَهَنَّمَ مَلُومًا مَّدْحُورًا

İsrâ Suresi ayet 39

İşte biz azimüşan Allah’u Teâlâ sana ey Muhammed (s.a.s) ahlakı cemile emir eyledik. Ahlakı zemimeden nehi ettik ki, sana vahiy eylediğimiz nasa bildiresin. Ve Allah’a şirk koşmayasın ki, cehenneme atılıp, nefsine levme etmeyesin (çekiştirmeyesin). Ve hayratlardan uzak düşmeyesin. Muradi ilahi bu muraddan ümmeti Muhammed’idir (s.a.s). Çünkü Efendimiz masumdur.

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَـكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا

İsrâ Suresi ayet 44

Cenab-ı Allah’u Teâlâ şöyle haber veriyor ki: ‘Yer ile gök içindekileriyle Cenab-ı Allah’ı tenzih ve takdis ederler. Velâkin siz anlamazsınız. Nasıl ki kelamı Hz. Ali’den de gelmiştir. Fe fi külli şeyin lehu ayetün tedüllü ale ennehu vahidun keremellahu vechehu yani neye aynı ibretle nazar edersen, anlarsın ki o şeyde Allah’ın varlığı, birliği, baki kaldığı, müteserrif olduğu, hâkimi mutlak olduğu, kâinat onun tahti emrinde olduğu, müdebbirul umur olduğu, mühyi ve mümit olduğu, mükâfatlandırıcı ve cezalandırıcı olduğu, haşirde mahkemeyi kübrada suali anin nas mimma amili fiddünya yani dünyadaki nasın ettiklerinden sual edici ancak ve ancak Cenab-ı Allah’a mahsustur.

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى كَثِيرٍ مِّمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلاً

İsrâ Suresi ayet 70

Burada Cenab-ı Allah’u Teâlâ şöyle haber veriyor ki: ‘Biz beni âdemi ahseni suret üzere yarattık ki; ayaküzeri gezer ve eliyle de yer. Ve tamamlayıcı olarak diğer cevarıhları da muntazam olarak yarattık ki min küllül vucuh her şeyden faydalansın. Ve diğer yandan binici olarak yarattık. Ya binek olsaydı ne yapabilirdi? Helal ve güzelden rızıklandırdık ya kazerayı (temiz olmayanı) yeseydi ne yapabilirdi? Ve yahut herhangi bir hayvanın şeklinde yaratsaydık ne yapabilirdi? Hiç bişey. Elbette ki itiraz edemezdi aynı şekilde yaratılmış kimseler itiraz etmedikleri gibi hallerine de razı olurlardı. İşte bu kerametin bir noktasıdır. Nasıl ki büyük mütefekkir böyle demiştir: ebru badu mehu hurşidu felek derkaren tatu nani bi kef arî ve biğ gaflet nehuri heme ez behri tu sergeşte ve ferman beridar şarti insafi ne başed ki tu ferman ne beri
Yani bulut, rüzgâr, kamer, güneş ve bütün mevsimler senin için hizmette bulunuyorlar. Ta ki sen Allah’ın bu nimetinden faydalanıp gafletsiz olarak, çalışıp kazanasın. Bilesin ki bütün bunlar senin için ilahi emirleri ifa ediyorlar. İnsaf mıdır ki sende Allah’a isyanlık edesin?

يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ فَمَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَأُوْلَـئِكَ يَقْرَؤُونَ كِتَابَهُمْ وَلاَ يُظْلَمُونَ فَتِيلاً

İsrâ Suresi ayet 71


Ey Nebiyim Muhammed (s.a.s)!
          
         Hatırla o günü ki haşır günüdür. Her insan amel defterleriyle beraber çağrılacaktır. Herhangi birisinin amel defteri sağ eline verilirse, kıraatiyle emir edilir. Ve müjdelenir ki cennet ile cemal tebşir olunur.
Hurma çekirdeğin iki şıkkın arasındaki hayti (ipi) kadar olsun bile hiçbir kimseye zülüm edilemez. Onun sevabından asla eksik olamaz, hakkıyla ifa edilecektir. Vaâdi sübhaniyesi budur şüphe edilmez. Zira kendiler o amel kitaplarını okuyup, ikrar ederler. Kendi hesaplarını kendiler görüp, tasdik ederler.

وَمَن كَانَ فِي هَـذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى وَأَضَلُّ سَبِيلاً

İsrâ Suresi ayet 72

Evet, her kim dünyada iken amüyül kalp olursa, elbette ahirette de amüyül kalptir. Besireti kördür demektir. Yani kadın ve erkek farketmeksizin herhangi cinsten olursa olsun, dünyada iken hak ve hakikati görmezse, ahirette de nursuz olacaktır. Rahmeti ilahiyeden baid (uzak) düşecektir.

أَقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا

İsrâ Suresi ayet 78

وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا

İsrâ Suresi ayet 79

وَقُل رَّبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلْطَانًا نَّصِيرًا

İsrâ Suresi ayet 80


Fel muradu min hazihil ayetil kerimeti ikametül salati fi ev katihel mahsusati Yani beş vakit namazı, ev katı mahsusa da kılmaktır. Yani
güneşin zeval bulduğu, zaman ki vakti zuhurdur gece karanlığına kadar demek oluyor ki zuhur, asr, mağrip, işadir ve kuranil fecri demesinden gaye ise sabah namazının vaktidir. Evet, müfessirini izam ittifakan haber veriyorlar ki duluki şemisten (güneşin batmasından) murad samanın nisfinden (yarısından) diğer nisfi ahire meyil etmektir. Öğle namazıyla ikindiye işarettir. Ve gasakıl leylden murad gecenin karanlığıdır. Akşam namazı ile yatsı namazına işarettir. Ve kuranil fecirden murad sabah namazıdır ki bu ayet remzen beş vakit namazlara işaret var. Hadise göre; meşuddan murad, bu oluyor ki gece melekleri ile gündüz melekleri bu namazda buluşuyorlar demektir. Efendimize (s.a.s) gece namazıyla emirden gaye tetevuan (nafile olarak) ve fazileten ecri cezil (bol ecir) kazanmaktır. Zira uykudan sonra kalkıp, teheccüd namazı kılmak, taip ve meşikate girip, sabır eylemeye işaret vardır. Makamı Mahmud’dan murad şefaati uzmadır (en büyük şefaattir) ki, bütün ehli haşır Tahsin eder. Yani iyilikle kabul ederler. Asa kelimesi Allah’a nazaren tehakuku ifade eder. Çünkü teşkik (kuşku) ve şüphe Allah’u Teâlâ’ya isnad edilmez. Bunun için vacibi ifade eder. Ve diğer yandan Resulü Ekrem (s.a.s) muthali sıdıktan murad tahsini kabirdir. Muhraci sıdıktan gaye kabirden ahseni suret üzere ihrac etmektir. Ve ihsan eylemektir ki Efendimiz (s.a.s) burada şefaati Kübra Cenab-ı Allah’tan talep ediyor. Sultanen nesireden gaye indi ilahiyeden kuvvet ve yardım talep etmektir ki rahatlıkla iîlayı kelimetullah müyesser  olsun ve nitekim Cenab-ı Allah’u Teâlâ kabul buyurdu. Ve yardımcı oldu. Hatta Resullullah (s.a.s) mea sahabe zaferyab oldular. Fethi Mekke ile beraber mutaadid futuhatlara da muvaffak oldular. Maalesef iş âli nari küfar beka bulamadı. Ota tutuşan ateş gibi, yükseldi ama ani olarak humud buldu(soğudu, ateşi azaldı).

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاء وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَارًا

İsrâ Suresi ayet 82


Yani biz Kuran-ı azimüşandan meredi cuhül (cahillikte ısrar eden) ve delaletten kalplere şifa verici ayetler inzal ettik ki kalplere nefsin pasından ve havasından ve şuh ile hasetten halas eylesin. Müminler için rahmet olarak, iman, hikmet ve hayrat bağış etsin. Ama ehli küfür ve nifak Kuran’ın mafihi (içindekileri) inkâr ediciler olarak, haserattan başka bir şeyi görmezler. Zira mafil Kuran’ı tasdik etmedikleri için, izdiyadı küfür (küfrün artması) ile delal ederler. Yani delalete girerler.

قُل لَّئِنِ اجْتَمَعَتِ الإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَى أَن يَأْتُواْ بِمِثْلِ هَـذَا الْقُرْآنِ لاَ يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهِيرًا

İsrâ Suresi ayet 88

Yani bütün ehli fesehat ve beleğat ve beyan insiden ve cinniden yardımlaşarak bu pek makbul ve bi misil olan Kuran-ı Kerim gibi bir kitabı getirmeleri mümkün olamaz. Her ne kadar birbirlerine yardımcı olsalar bile yine de takat getiremezler. Hiçbir insanın ve cinin makduru (kudreti) olacak bir şeyi değildir.

وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَم يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُن لَّهُ وَلِيٌّ مِّنَ الذُّلَّ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا

İsrâ Suresi ayet 111

Cenab-ı Allah’a hamdu senalar olsun ki belede (yere) ihtiyacı olmadığı gibi, mülke de, ortağa da ve zelil olmadığı (yanılmadığı) için yardımcıya da, ihtiyacı asla ve asla yoktur.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde
Muhammed Nuri ÇELİK


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

E=mc2 ?

Güneş Sistemi

Güneş Sistemi
Üstteki resimle bu resim arasındaki benzerliği farketmişsinizdir Güneş Sistemi de diğer sistemlerle birlikte bir merkez etrafında dönmektedir. Ancak biz henüz bunu keşfedemediğimizden bu sözün bilimsel bir dayanağı yoktur.

Cevşen