MÜDDESSİR SURESİ

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ

Müddessir Suresi ayet 38 

إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ

Müddessir Suresi ayet 39

فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءلُونَ

 Müddessir Suresi ayet 40 

عَنِ الْمُجْرِمِينَ

Müddessir Suresi ayet 41 

مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ

Müddessir Suresi ayet 42 

قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ

Müddessir Suresi ayet 43 

وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ

Müddessir Suresi ayet 44

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ

Müddessir Suresi ayet 45 

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ

Müddessir Suresi ayet 46 

حَتَّى أَتَانَا الْيَقِينُ

Müddessir Suresi ayet 47 

فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ

Müddessir Suresi ayet 48 

فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ

Müddessir Suresi ayet 49 

كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُّسْتَنفِرَةٌ

Müddessir Suresi ayet 50 

فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍ

Müddessir Suresi ayet 51 

Evet, Allah’u Teâlâ bu ayeti kerimelerinde her şahıs kendi ameline göre muamele göreceğini beyan ederek buyuruyor ki: ‘Her nefis dünyada iken işlediğinin söz olsun, fiil olsun fark etmeksizin merhunesidir.’(38. ayetin açıklaması) Elbette üzerinde vaki olmuş hak ve hukuku, eda etmeyince kurtuluş yoktur. Ama taifei suâda (said) hariçtir.

Zira onlar dünyada iken fekki rikap ederek yani zimmetlerindeki hukuku eda ederek ameli salihleriyle sicni ahirette (ahiretin zindanından) tahlisi geriban etmişlerdir. (yakayı kurtarmışlardır) (39. ayetin açıklaması)

Onlar cennet nimetleriyle meşgul olup (40. ayetin açıklaması) mücrimlerden sual ederler. (41. ayetin açıklaması) Diyorlar ki: ‘Cehennemin sekerıne zemheririne (soğuğuna) hangi sebep sizleri getirdi.?( 42. ayetin açıklaması) Cevaben dediler ki sebeplerden birisi namaz kılmazdık. (43. Ayetin açıklaması), ikincisi yoksun kimsesizlere yardım eli uzatmazdık. (44. ayetin açıklaması) münkirlerle ehli bidâ ile beraberdik. (45. ayetin açıklaması) Kıyamet günü ve müteferriatıyla inkâr ederdik. (46. ayetin açıklaması) Ta geldik gözümüzle gördük. (47. ayetin açıklaması) Ama ne fayda ki iş işten geçmiştir. (48. ayetin açıklaması) Bu durumda hiçbir şefaatçinin savunması menfaat vermez oldu. Nedir. ne olmuş bunlara ki ibadetten yüzlerini çeviriyorlar. Aslanı gören yabancı, eşeğin anırıp kaçarcasına bunlarda hak ve hakikatten öylece kaçarlar. Bu ayeti kerimelerde çok mühim noktalar vardır. Noktalardan birisi de sebep olarak onları cehenneme müstahak kılmıştır. Allah’a itaatsizlikleridir terki evamiri ilahiyesidir ki namazı tergeyip mübalat (dikkat) etmemeleridir. Diğeri, kendiler sadakada, hasenede bulunmadıkları gibi halkı da iyilik yapmaktan çevirmeleridir. Diğeri, ehli badâ ile beraber olup, bidatlara ve bidatçılara yardım etmeleridir. Diğeri, münkirlerle berabere olup ikinci dirilmeyi haşri, mahkemeyi kübrayı hesabı cenneti ve cehennemi inkâr etmeleridir. Diğeri, yasaklardan sakınmamalarıdır. Diğeri, hiçbir kimse ki hiç kimsenin şefaati bunların hakkında kabulü şayan olmadığıdır. Mühim olan ise tesmiyeleridir ki, Cenab-ı Allah’u Teâlâ geçen sıfatlarda bulunanların isimleri eşek koymuştur. Nasıl ki Araf süresinin 179. ayeti kerimede, ülaike kel en'ami bel hüm edellu ve ülaike hümül ğafilun buyurmuştur. Evet, o ayette bunlar hayvanlara benzer diye haber vermiştir. Ama ne gibi bir hayvana benzer olduğunu, dememiştir.

Burada ise o hayvan eşekmiş, diye zikir etmiştir. Evet, insan iskeletli bu hayvancasına hareke edenlere başka bir isim bulmakta, elbette çok

zorluk çekiliyor. Zira Allah’u Teâlâ’nın reva gördüğü isim, ancak bu olmuştur. Başkası yoktur.

Müddesir suresi seçkin ayetleriyle son buldu.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde

Muhammed Nuri ÇELİK