9 Nis 2010

ENBİYÂ SURESİ

ENBİYÂ SURESİ


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

اقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ مَّعْرِضُونَ

Enbiyâ Suresi ayet 1

Evet, o insanlar için, amellerine göre hesaba çekilme zamanı yakınlaştı. Velâkin delalet gafletine dalmış olduklarından habersiz kalmışlardır. Evet, ayetin ala hifzi zeva’idi cifri hesabına göre; takriben iki bin sekiz yüz altmış ikiye işaret eder ki; bu ayetin vakti nuzulunden ta mahkemeyi kübrayı ilahiyeye kadar bunca zaman kalmıştır. Rivayete göre; Efendimizden sorulduğunda cevaben dünyanın ömrü altı yüz otuz iki milyar sene olduğundan haber vermiştir. Kısmi azamı bitmiştir. Kalan ise; bu ayet haber veriyordur. Fakat diğer ayetlerde müteferrik haberler vardır. Ama takribidir. Çünkü abad ile tahrip arası ne kadar olduğu miktarını Cenab-ı Allah’u Teâlâ kimseye bildirmemiştir. Ancak (a.s) ve inni ehrucu minel erdi ala re’si elfi nifin buyurmuş olduğu rivayeti sahihaden varıd olmuştur. Nif ise kıllei hurufe delalet eder olduğundan manası nisiften (yarıdan) daha az olduğunu haber veriyorlar. Yani iki binden az olduğu velev bir günde olsa eksik demektir. Yani bütün haberler takribidir tahdidi olmaz.


وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاء وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ

Enbiyâ Suresi ayet 16

Hiçbir kimse zannetmesin ki yeri, göğü içindekileriyle beraber abes (gayesiz) ve melabe (oyun yeri) yaratmışızdır. Hâşâ ve kella elbette bir gaye içindir. Gaye ise; melek, cin ve insanlar için mehalli ubur (geçiş) ve misafirhanedir. Burada murur ederek (geçirdiği) imrarı hayatta ne gibi tedbir ve tedarik aldıklarından sual edip, işledikleri amele göre muhasebe gördükten sonra, mükâfat ile mücazat (ceza) eylemektir.

لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ

Enbiyâ Suresi ayet 22 

لَا يُسْأَلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْأَلُونَ

Enbiyâ Suresi ayet 23

Evet, müşrik ve münkirlerin zânınca (görüşlerine göre) şayet bir mabud daha olsaydı yer ile gök feseda girerdi. Çünkü her mabud kendi tarafına meyili olacaktı. Bu meyil ve tarafgirlik ise bölücülüğe yol açardı. Dava, dövüş derken her iki mesken de harabezar olurdu. Hâşâ ki böyle bir şey olsun. Cenab-ı Allah’u Teâlâ bu suizanlardan münezzeh ve müberradır. Vahidi mutlakdır, hâkimi mutlaktır ve müktediri külli şeydir.

أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ

Enbiyâ Suresi ayet 30

Acaba bu cahiller (yani münkirler) bilmezler mi ki? Yer ile gök multesikan (birbirine yapışık) bir şey’i vahid idi biz azimüşan kudreti ilahiyemizle biri birinden fasıl ederek ayırtıp gökleri havada zemini engin olarak muallâk (askıda) tuttuk. Ve her şeyi sudan yaratıp bunu görüp inanmazlar mı?

 
وَجَعَلْنَا فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَن تَمِيدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا فِيهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ

Enbiyâ Suresi ayet 31

وَجَعَلْنَا السَّمَاء سَقْفًا مَّحْفُوظًا وَهُمْ عَنْ آيَاتِهَا مُعْرِضُونَ

Enbiyâ Suresi ayet 32

Evet, yerde dağları yarattık ki yer sabit olup, hareke etmesin ki, insanlar rahatlıkla maişetlerini tedarek temeye muktedir olsunlar. Semayı da muhafaza altına aldık ki medarı (sebebi) maişetlerine takviye edici ve yardımcı olsun. Yani insanlar semanın ışığından, yağmurundan, ısısından faydalanarak rızıklarını rahatlıkla elde etmeye zorluk görmesinler. Gece karanlığından, istifa ederek istirahata çekilip sahati beden bulup, gündüz olduğundan tedbirlerinden meşikat çekmesinler içindir.

وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ

Enbiyâ Suresi ayet 33

Evet, O Yüce Mevla’dır ki bütün varlığın hayatı tenevûlandırarak çeşitlendirdi. Ve gece ile gündüzü mevsimleriyle ziya ve karanlığıyla uzatıp, kısaltmasıyla, seyarat, nucum, kevakip, şems ve kamer kudreti kamilei ilahiyesiyle balığın suda yüzer gibi cevi havada seyran ederek, bu fezai vasiade yörüngelerini şaşırmayarak imrarı hayata devam ederler.

وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِّن قَبْلِكَ الْخُلْدَ أَفَإِن مِّتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ

Enbiyâ Suresi ayet 34


Ey Muhammed (s.a.s)!
          
         Senden önceki peygamberlerden kimse kalmadı. Sen irtihali dari baki ederken beşerden hiç birisi kalmayacaktır. Elbette herkes kaderi ilahiyemizle vefat edecektir.

كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ

Enbiyâ Suresi ayet 35

Evet, bütün ziruhlar vefat edecektir. İyilikleriyle fena işlemleri her ne ki varsa teker teker ikrar süretiyle beyan ederek, sahiplerine bildireceğiz. Akibet huzuru ilahiyemize herkes dönecektir. Ettiğiyle baş başa kalacaktır. İşledikleri amel rızayı ilahiyemize muvaffak ise cennet, değil ise cehennemi boylayacaklardır.

فَمَن يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا كُفْرَانَ لِسَعْيِهِ وَإِنَّا لَهُ كَاتِبُونَ

Enbiyâ Suresi ayet 94

Yani iman şartıyla her kim ameli hayr işlerse, onun sevabı iptal edilmez. Ve mükâfatından eksik olamaz. Kâtip meleklere emir ederek, amel sayfalarından yazacaklardır.

لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْأَكْبَرُ وَتَتَلَقَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ هَذَا يَوْمُكُمُ الَّذِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ

Enbiyâ Suresi ayet 103

İşte zikri geçen salih insanları makamı eminde olduğu için, kıyametin şiddeti onları korkutmaz. Cennete ithal edildikleri zaman, cennet kapılarında melekler onları karşılayıp, tebrik ederek:  ‘buyurunuz bugün naimi ilahi (ilahi nimetler) sizler içindir. Surur (sevinç) ve ferah, saadet sizler içindir. Sizleri müjdeliyoruz, sizler için elbette mübarek bir gündür.’

وَلَقَدْ كَتَبْنَا الزَّبُورِ مِن بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ فِي

Enbiyâ Suresi ayet 105

Evet, Zebur el kitabül münzelu ala davud ve fi rivayetin cemiül kutubul münezzeleti alel enbiyai ale eyyi rivayetin kane fel ma’ne hazihi el muradu bil erdi erdul cenneti li enne erde dünya yerisuha maâ salihine gayrihum minet-talihine eydâ feliza hasehullahu salihine bi ırsıl erdil cenneti li ennehüm kema yerisu erde dünya ve kezalike yerisu erdel cenneti eyda

Tercümesi şudur: Zebur’dan murad; Davud (a.s)’ma nazil olmuş, kitabi mukaddes olabilir. Diğer bir rivayete göre; bütün mukaddes semavi kitaplardır. Ayeti kerimde ‘erd’ kelimesinden murad; ‘erdi cennettir.’ dünya yeri değildir. Çünkü dünya yeri ise salihlerle beraber münkir, müşrik, fasıklar da kullanabilip, miras şeklinde alabilirler. Tesarrufat ederler. Bunun için Cenab-ı Allah’u Teâlâ erden gaye; cennet erdi olup, salih kullarına mahsusen tahsis ederek, zikir etmiştir. Hulasai kelam salih insanlar dünyada müteserrif olduğu gibi, cennet makamlarında da ilahi bir emirle müteserrif olacaklardır.Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyuruyor ki:
İtaatle imanın var olma şartıyla, ameli salihi işleyen kullarım erdi cenneti mirası meyid gibicesine ahız ederler. Gabavetle (ahmaklıkla) delalet yoluyla taâti ilahiyeden çıkanlar için, erdi cennet yasaktır. Ancak onlar salihlerle beraber erdi dünyayı kullanabilmişlerdir. Zira cennet münafıklara, kâfirlere, münkirlere, tarafı ilahiden haram kılınmıştır. Ancak bu guruhi mezkur tövbe edip, imana gelip, imanın gereği ve gerektiren ameli salihi işlerlerse, konu o vakit değişir. 
Ama bu fikri menhusleriyle (uğursuz kötü fikirleriyle) baş başa kalıp, ölünceye kadar devam ederlerse, innel münafıkine vel kâfirine fi derkil esfeli minennar sırrıyla ebedi olarak cehennemde kalacaklardır. Zira dünyada iken bunlar herhangi bir semavi kitabın getirisiyle amel işlemedikleri gibi Allah’ın salih kullarına da istihza (alay) ederek ve diğer zayıf insanları da Allah’ın buyruklarından vazgeçirerek, tağutlara götürüp, sapıtmışlardır. Ancak ve ancak cezai sezaları narı cehennemdir. El ayazu billâh

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde
Muhammed Nuri ÇELİK



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

E=mc2 ?

Güneş Sistemi

Güneş Sistemi
Üstteki resimle bu resim arasındaki benzerliği farketmişsinizdir Güneş Sistemi de diğer sistemlerle birlikte bir merkez etrafında dönmektedir. Ancak biz henüz bunu keşfedemediğimizden bu sözün bilimsel bir dayanağı yoktur.

Cevşen