9 Nis 2010

AHKAF SURESİ


AHKAF SURESİ

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

حم٭ تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ٭ مَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَأَجَلٍ مُّسَمًّى وَالَّذِينَ كَفَرُوا عَمَّا أُنذِرُوا مُعْرِضُونَ٭ قُلْ أَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمَاوَاتِ اِئْتُونِي بِكِتَابٍ مِّن قَبْلِ هَذَا أَوْ أَثَارَةٍ مِّنْ عِلْمٍ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ٭

Ahkaf Suresi ayet 1 -4

Evet, bilmelisiniz ki bu kitabı mecid ki Kuran-ı Kerim’dir. İndi ilahiyeden insanlara, tebliğ için nazil olmuştur. Yani ne mahlûktur ve ne de bir mahlûkun mahsulüdür.  Hâşâ ki mefkûreyi insan ola. Bilmelisiniz ki gök, yer ve içindekileriyle beraber abes, faydasız olarak yaratmadık; sayısız hikmetler dolusuyla yaratmışızdır. Hikmetlerden birisi de biz azimüşan Vahidi Mutlak her şeye gücü yetici, kudreti kamileye sahip, şuunati ilahiyemizi tasdik eden iki delili kâfidirler. Elbette ki devamları bi müddeti muayeneye kadardır. O müddet geldiğinden ki kıyamet günüdür. Onlarda insanlar gibi can verip teslimi ruh ederler. (yer ve gök) Yevme tubedelül erdu gayrel erdi ve semavatu ve berezu lillahil vahidil kahhar bu vukuata şahidi natıktırlar. Yani öyle bir gün gelecek ki gördüğünüz yer ile göğün karışımından başka, bir yer kudreti ilahiyesiyle zuhura gelecek, bütün mahlûklar ecnasıyla (cinsleriyle), envaiyle (çeşitleriyle) Allah’u Teâlâ’nın huzuru ilahiyesinde bariz bir şekilde toplanacaktırlar. Herkes ameliyle muhasebe edilecektir. İşte ve ecelin müsemmen manası bu demektir. Ama o ehli küfür ve nifak ahiretin vukuundan, cehennemin azabından îiraz (itiraz) ederek o gün için tedbir ve tedarek görmezler. Çareyi necata mübalat (dikkat) etmezler. O günde pişman olurlar ama ne fayda ki o günün pişmanlığı faydasızdır. Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyuruyor ki: ‘Ey nebiyim Muhammed (s.a.v) o müşriklerden sor de ki: ‘Allah’ın başkasına tapmışsınız. O senemlere ki ibadet ediyorsunuz. Bunlar bizim mabudumuzdur, diye batıl bir malholyaya (vesveseye) girmişsiniz; Gösterin yeryüzünde neler icat etmişlerdir? İnsan olsun hayvan olsun icat ettikleri ne ise gösterin görelim. Yoksa göklerde Allah’la beraber hulkiyette, semanın icadından iştirakları varsa gösterin görelim, yoksa Kuran’dan önce gelen kitaplar da Tevrat olsun, İncil olsun, Zebur ve suhuflar olsun hangisinde bu senemlere ve vesenlere ibadet etmeye sizlere emir ve tebligat varıd olmuştur gösterin görelim. Ve yahut sizlerden önceki milletlerden ilmi bir bilgi mi kalıp elinize vasıl olmuştur ki ona dayalı putlara tapıyorsunuz. Yüce Allah’u Teâlâ’yı inkâr ediyorsunuz. Bunlardan herhangi bir işleminizde doğruluk sadakat varsa, gösterin görelim. Maalesef delalete girmiş olduğunuz gibi akılsız halkı da kendiniz gibi delalete koydunuz. Putlarınız ne size ve ne de tabilerinize şefaatleri yok olmakla beraber tabi ile metbu’û (kendisine uyulan) ebediyen cehennemin azabına müstahak kılınmıştır. 

وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّن يَدْعُو مِن دُونِ اللَّهِ مَن لَّا يَسْتَجِيبُ لَهُ إِلَى يَومِ الْقِيَامَةِ وَهُمْ عَن دُعَائِهِمْ غَافِلُونَ

Ahkaf Suresi ayet 5 

وَإِذَا حُشِرَ النَّاسُ كَانُوا لَهُمْ أَعْدَاء وَكَانُوا بِعِبَادَتِهِمْ كَافِرِينَ

Ahkaf Suresi ayet 6 

Evet, bu guruhi dalinden daha akılsız, daha cahil birisi var mı ki ruhsuz camid (cansız) ki hiçbir kimsenin sesini duymaz, camid olduğundan teakul (akıl) etmez. Onlara ibadet edenlerin duaları, münacatları duymadığı gibi kendilerinden bile habersizler. Ama kıyamet gününde abidlerine büyük düşmandırlar. Çünkü zararları öyle büyüktür ki dünyada iken onlara ibadet edenler narı cehenneme müstahak kılıp, sebep olmuşlardır. Bazı müfessirlerin rivayetine istinaden Cenab-ı Allah’u Teâlâ mabut olan senemlere rûzi mahşerde ruh ithal eder. Ve sorar. ‘Sizler mi bunları sizlere tabi olup ibadet etmeye çağırdınız. Cevaben derler ki: ‘Hâşâ ki buna muktedir olalım. Sen zatı kibriyasın Mucidi Vahitsin ya Halık’ı külli şey bizler bu guruhi gafilinden ve şerlerinden sana ve senin rahmetine iltica ettik, sana sığındık. Ya Rabbi Rahim diyerek ibadetlerini inkâr ve red ediyorlar. İşte bu muhavere (konuşma) aralarında geçiyor. Ama ne fayda o günün ziddiyeti makbul değildir. Buna benzer şu ayet haber veriyor. Bu mabhesi daha aydınlığa çıkarır. “Kella seyekfurene bi ibadetihim ve yekunune aleyhim zıdden” gelecek günde senemler, tağutlar metbuûlarının, kendisine uyanların ettikleri ve ibadetleri inkâr ederek bunlar nefislerine tabi olmuşlardır derler.

إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

Ahkaf Suresi ayet 13

Muhakkak biliniz ki, o insanlar ki Allah’u Teâlâ’nın rububiyetini kabul edip doğru olarak hidayet yolunda devamı ibadet ettiler. Tevhidi ilahiye üzere kaldılar. Onları korkutacak herhangi bir şey yoktur ve mahzun da olmazlar, Mahşer gününde. İşte zatın birisi şöyle demiş: ‘Ey mümin kardeşlerim sizlere müjde, Cenab-ı Allah’ın emirlerine amadeyiz. Bize karşı dostluğunuz sadakatle olsun ki Allah’u Teâlâ sizleri bizden ayırmaya. Çünkü ayırdığından bizlere mahzuniyet peyda olur. Dünyada iken bu iş sizlerin dostluğuna bağlıdır. El hubbu fillahi vel buğzu fillahi hadisi şerifi unutmayalım. Nasıl ki Efendimizi (s.a.s) el meru mea men ehebbe buyurmuştur. Yani insanlar biri birini Allah için sevdikten sonra Cenab-ı Allah’u Teâlâ da onları sever. Allah’u Teâlâ sevdiklerini cennete koyar. Ve şöyle buyuruyor Allah’u Teâlâ:

أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Ahkaf Suresi ayet 14

İşte bu zümreyi müttakin ve salihin olarak ki dinlerinde ve Allah’u Teâlâ ve O’nun Resul’ünün yolunda istikametlerini şaşırmayarak, ibadetlerine müdavüm olarak imrarı hayat etmişlerdir ki Allah’u Teâlâ’nın faziletinden, rahmeti vasiasından (geniş rahmetinden) mükâfat olarak cennetini bağışladığı gibi, onların sevdikleri olan dostları da ki dünyada iken Allah’ın rızası için onlardan ayrılmamışlardır. Onlara bağışladığına müjde veriyor. Ve lahun yahzenun buyuruyor. 

وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْرًا حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ

Ahkaf Suresi ayet 15

أُوْلَئِكَ الَّذِينَ نَتَقَبَّلُ عَنْهُمْ أَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَنَتَجاوَزُ عَن سَيِّئَاتِهِمْ فِي أَصْحَابِ الْجَنَّةِ وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ

Ahkaf Suresi ayet 16

Evet, vakta ki Cenab-ı Allah’ın rızası ebeveynlerin rızasına ve O’nun gadabi de onların gadabına ve darılmalarına bağlı olduğuna tahakkuk etti. Cenab-ı Allah’u Teâlâ insanları ebeveynlerin karşısında muti’ ve saygılı olarak durmalarını teşvik eyledi. Ve buyurdu ki: ‘Biz insanları ebeveynlerine karşı mütevazı, iyilik yapmakla durmalarını tavsiye ettik. Sebebine gelince, annenin müddeti hamilde nihayetsiz olarak çektiği ızdırap ve meşikat sayısızdır. Ta ki rüştüne kavuşuncaya kadar ki bu meşikat tıfıliyet (çocukluk) zamanında başlar kırk seneye kadar devam eder. Zira insanın rüştü ve kemali aklı kırk yaşına gelince tamam olur. Tabi ki mümeyyiz çağı yediden başlar. Akıl idrak fehmi eşya on beşten başlar. Devam eder. Sulh, barış, danışma ve muameleyi hasene, ahlakı zemimeden muhafaza etme yirmi beşten başlar. Kemaliyet devri ise kırktan başlar, altmışta durur. Yetmişte geriye döner ta ki ila erzelül umri hükmünü bulup ve icra eder. Evet, bu insan nihayeti kemalinde ki kırk senedir şöyle bir dua da bulunur: ‘Ey Rabbi Rahim’im nimetin şükrünü bana ilham eyle ki ifa edeyim. Hem bana ve hem de ebeveynlerime nimetin vaki olmuştur. Onlar küçüklüğümde bana hizmet etmişlerdir. Beni besleyip envai afetlerden muhafaza etmişlerdir. Ve öyle bir ilham ver ki, sana ameli salihi icra etmeye muvaffak olayım. Zürriyetimi de salih eyle ki sana kulluk görevlerini ifa etsinler. Ya Rabbi Rahim sana döndüm, tövbe ettim. Me’vam (varılacak yer) ve melceimde (sığınağımda) huzuri kibriyandır. Tövbe etmemle beraber evamiri ilahiyene Müslümanlarla beraber mütemesik (sımsıkı) olarak kabulümdür.’ Cenab-ı Allah’u Teâlâ buyuruyor ki: İşte bu yalvarışla bize dönene tövbelerini amellerini mükâfatlandırıp seyyiatlarından geçip ahseni muamele ederek cennete girenlerle beraber dâhil olup doğru ve vadi sidka girip verdiğimiz nimetlerine kavuşmuşlardır ki gönderdiğimiz peygamberler bu vadeyi sübhaniyemizi ahlakı hamidyeyi kabul ve ahlakı zemimeyi terk etmiş olanlara beyan etmişlerdir. Ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ kulluk görevini hakkıyla ifa edenlerin ameli salihleri kabul buyurup en iyi muameleyi ilahiyesiyle onlara muamele eder. Tövbelerini kabul ettikten sonra cennet nimetleriyle müteneim eder (nimetlendirir). Hatta seyyiatlarına bedel haseneyi verir Cenab-ı Allah’u Teâlâ.

وَإِذْ صَرَفْنَا إِلَيْكَ نَفَرًا مِّنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْآنَ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوا أَنصِتُوا فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا إِلَى قَوْمِهِم مُّنذِرِينَ

Ahkaf Suresi ayet 29

قَالُوا يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا أُنزِلَ مِن بَعْدِ مُوسَى مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ وَإِلَى طَرِيقٍ مُّسْتَقِيمٍ

Ahkaf Suresi ayet 30 

يَا قَوْمَنَا أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ

Ahkaf Suresi ayet 31

Evet, bu ayetlerin çok mühim manaları vardır. Vallahu e’lamu bi muradihi Allah’u Teâlâ ancak muradını o bilir. Manalardan birisi de şu olsa gerek. Efendimiz (s.a.s) taiften cevapsız dönünce, teselli olarak, bir fazileti ilahiyeden göstermektir ki ey nebiyim Muhammed! mahzun olma, o ehli taifi ki seni dinlemediler. Ama biz seni dinlemek için başka mahlûklarımızı sana gönderdik. Onlar seni dinlediği gibi, kavimlerine de tebliğ ederler. Diğer bir işareti şudur ki; insanlara derstir.

Yani, ey insanlar!
Sizler dinlemezseniz, dinleyenleri göndermeye kudreti ilahiyemize ağır gelmez buyurmak demektir. Evet, ey nebiyim Muhammed! hatırla o vakit ki insanlar seni dinlemediler. Biz cini ibadlarımızdan (kullarımızdan) bir taifei sana gönderdik. Onlar kavimlerine dediler ki: ‘Biz Musa’dan sonra bir kitabı dinledik, o kitap bir peygamberin
elindedir ki O Muhammed-ül Resul’dür. Onun peygamber olduğunu tasdik eder. Ve sebebi hidayettir. İnsanları hak ve hakikate ve doğru yola davet eder.  Ey milletimiz! Sizler de o peygamberi kabul edip, cevap verin imana geliniz ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ günahlarınızı bağışlayıp, cehennemin azabı elimden kurtarsın dediler. Ve 31. ayeti kerimeyi devam ettiler. Burası mühim bir mehalli tefekkürdür. Evet dikkat edinebilinir.

وَمَن لَّا يُجِبْ دَاعِيَ اللَّهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْأَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِن دُونِهِ أَولِيَاء أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ

Ahkaf Suresi ayet 32

Her ne kadar, bu ayet (a.s)’ma iman eden, cinnilerin sözüdür ki, Kuran-ı Mübin’i Efendimiz okuyuşundan dinleyip, kavimlerine tebliğden sonra bir sözleridir. Ama bütün ayetlerde şumuli amme ila yevmil kıyame baki bir hükmü sahip olduğu, şüphesizdir. Beydavinin rivayetine göre; Efendimiz (s.a.s) taiften dönünce, yol güzergâhında vadiyül nehıl isimli bir mevkide teheccüd namazı kılarken, cehren (açıktan) kıraat eylediğinden, Cenab-ı Allah’u Teâlâ irade eyleyip, bazı cinliler o kıraati Resul’ü (s.a.s) dinleyip, imana gelip, kabul ettikten sonra, kendi kavimlerine giderek, Resulullah’ın emriyle tebliğde bulunup ve son olarak, tehdit varı bu cümleyi kullanıp, devam ediyorlar. İşte bu sürede ayet 29-30-31-32 bu konuyu mevzuyu bahis etmiştir. Hâkimi mutlak Cenab-ı Vahid-ül Ehad mücidi külli şey beyanattan gaye; buna dikkat ederek, imanı kabul etmektir. Evet, Cenab-ı Mevla’yı Mutaal nidai (çağıran) ki Muhammed-ül Resul’dür. Yani her kim onun tebliğinden yüzünü çevirirse, sanmasın ki kaza ve kaderi ilahiyemizden kurtulmuş olur. Allah’tan başka O’nun yardımcısı yoktur. Tek çareyi necat cevap vermektir. Kuran-ı Mübin’e iman edip Muhammed-ül Resul’ü tasdik edip, layıkıyla ameli salihi işleyip, rızayı Bari Teâlâ elde ederek, hallas olmaktır.
Bu sürenin sonuna gelmiş bulunmaktayız. İnşallahu Teala Muhammed süresine başlangıç yapacağız.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde
Muhammed Nuri ÇELİK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

E=mc2 ?

Güneş Sistemi

Güneş Sistemi
Üstteki resimle bu resim arasındaki benzerliği farketmişsinizdir Güneş Sistemi de diğer sistemlerle birlikte bir merkez etrafında dönmektedir. Ancak biz henüz bunu keşfedemediğimizden bu sözün bilimsel bir dayanağı yoktur.

Cevşen