ŞUARÂ SURESİ

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ

Şuarâ Suresi ayet 87

 يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ

Şuarâ Suresi ayet 88

إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ

Şuarâ Suresi ayet 89

وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ

Şuarâ Suresi ayet 90

وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ

Şuarâ Suresi ayet 91

وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ

Şuarâ Suresi ayet 92

مِن دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنصُرُونَكُمْ أَوْ يَنتَصِرُونَ

Şuarâ Suresi ayet 93

فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ

Şuarâ Suresi ayet 94

Evet, İbrahim A.S münacatının sonunda şöyle buyuruyor: Yarab, haleaki diriltip, mahşere hesap için sevk eylediğin gününde, ben zayıf kulunu zelil ve mahcup eyleme. O gün öyle bir gündür ki o günde hiçbir mal veya veled menfaat vermez. İlla nefsi pak. Şirkten nifaktan hasetten buğzdan müberra bir kalp ve ameli salihi işlemiş bir beden olursa menfaati vardır. O günde zümre-i muttakine ki, dünyada iken memnûati ilahiyeden sakınarak, evamiri ilahiyeyi bi hakkîha ifa etmişlerdir. Cennet bütün letafetiyle onlara yakındır. Ama, cehennem bütün şiddetiyle, guruhi mücrimine aşikâr olarak görünecektir. Onlara deniliyor ki, mabudunuz olan senemleriniz nerede? Hani sizlere yardımları yoktur? Bunları ma’butlarıyla ala umurreis ithal eyleyin ve atın cehennemin ka’rine (derinliğine) yeridir cehennem bu tağutların, cezaları olarak el hafizu billâh.

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

Şuarâ Suresi ayet 150

وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ

Şuarâ Suresi ayet 151

الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ

Şuarâ Suresi ayet 152

Evet, bu Salih peygamberin hitabıdır. Kavmine böyle demiştir. Ey âdem zade insanlar, sizler Allah’ın gadabından korkunuz. Sizlere verdiğim nasihati dinleyiniz. Mücrim ve müsrif olan büyüklerinizi dinlemeyeniz ki, onlar yeryüzünde fesat çıkarıp, aleti fesat olmuşlardır. Yani, guruhi mücrimine herhangi bir peygamberin nasihati fayda vermedi. Ancak onlar tağutlara yani put ve senemlere taparak mücrim olan büyüklerine mutabaat gösterip dini mübini semaviden ayrıldılar. Hem dünyada ve hem de ahrette, hakir şefaatsiz, zelil, hesireddünya vel ahire olarak narı cehenneme müstahak oldular. Velâkin imanla beraber, ameli salihi icra eden ve çokça Allah’u Teâlâ’ya zikir edip Allah tarafından nusret ve yardım gördüler. Difaen anil hakkı (hakkı

müdafaa için) müşriklere heciv (karşılık) verdiler. Gelecekte kendine zülüm î’tiyat (adet) edenler, beğyu tuğyanda (zulümde küfürde) bulunanlar, merci’lerine ve me’valarını (makamları) görürler ki en kötü mer’ci ve şerli me’vadır. Narı cehenneme dönüp ebedi olarak dâhil olmalarıdır.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde

Muhammed Nuri ÇELİK