10 Nis 2010

TEVBE SURESİ


TEVBE SURESİ


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

Tevbe suresinin ihtiyaca göre 17. ayetinden başlayacağız.

مَا كَانَ لِلْمُشْرِكِينَ أَن يَعْمُرُواْ مَسَاجِدَ الله شَاهِدِينَ عَلَى أَنفُسِهِمْ بِالْكُفْرِ أُوْلَئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ

Tevbe Suresi ayet 17

إِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّهِ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَأَقَامَ الصَّلاَةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَلَمْ يَخْشَ إِلاَّ اللّهَ فَعَسَى أُوْلَـئِكَ أَن يَكُونُواْ مِنَ الْمُهْتَدِينَ

Tevbe Suresi ayet 18

Evet, bu her iki ayeti kerimeler birbirinin tetümesidir (tamamlayıcısıdır). Cenab-ı Allah’ı Teâlâ buyuruyor ki:
 O mescitler ki ismi ‘Vahid’ üzere bina edilecektir. Ve o müşrikler ki, ismi Vahidi kabul etmezler. Mescitleri bina etmeye hakları yoktur. Çünkü evveli emirde vahdehu la şerike lehu ismi üzerine bina edilmiştir ki, banisi (yapıcısı) halilur Rahman’dır.
Ama müşrikler ise, kendi nefislerinin üzerine kâfir olduklarına şahit olmuşlardır. Ancak Allah’a ve yevmi ahirete inanıp iman etmişler müstesna. Zira ehli iman olan, taifei insan tevhidi ilahi üzere imrarı hayat ettikleri gibi tevhidin gereği ne ise kabul edip ifayı taati ilahi mea sünnetür Resul ifa ederler ve etmişlerdir.


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ آبَاءكُمْ وَإِخْوَانَكُمْ أَوْلِيَاء إَنِ اسْتَحَبُّواْ الْكُفْرَ عَلَى الإِيمَانِ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

Tevbe Suresi ayet 23

Ey ehli iman insanlar!

Babanız da olursa olsun, kardeşinizde olursa olsun, küfür üzerinde iken sakın onlardan yardım talebinde bulunmayın ve onlara yardımı talep etmeyin. Şayet sözlerini dinleyip arkalarından giderseniz elbette onlardan sayılırsınız. Bu meyanda sözleri dinlediğiniz vakit küfrü tercih etmiş olursunuz. Bu tercihi yapan mutlak surette kâfirdir ve zalimdir. Zümreyi zalimine dâhildir.

قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ

Tevbe Suresi ayet 24

Evet, bu ayeti kerimede Cenab-ı Allah’u Teâlâ her iki taifei insanın şiyem (huy, tabiat) ve ahlakları beyan ederek devam ediyor.        
Ey Nebiyim Muhammed (s.a.s) etrafındaki insanlara haber ver de ki: Eğer sizin nazarınızda, kadir ve kıymet bakımından, sevgi ve saygı duyduğunuz, en yakınınız olan babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, hanımlarınız, kavim ve aşiretiniz kesib eylediğiniz (sahip olduğunuz) malınız, halk ile ilişkiden dolayı yaptığınız ticaret sebebiyle, kazancınız ki o halka daha fazla sevgi gösterilmezse bu ticaret yolları kesilir zannıyla ihafe edilerek (korkutularak) daha ziyade sevgi ve saygı gösterilerek hududi ilahiyeden tecavüz edilmeye sebep olması ve içinde oturduğunuz mesken sevgisi ki olur komşusu ya gayri Müslim ve yahut münafık olup, gayri işlemlerden bulunduğundan es geçip, meskenini sevdiğinden hicreti düşünmeyip, idare yollarına başvurup, imrarı hayat edecek olan kişilere işaret vardır. Zikri geçenlerden herhangisi olursa olsun, şahsın indinde Allah ve Allah’ın Resul’ünden daha makbul olursa ve diğer yanda cihadı fisebilillahi de eksik tutup, endişe ederse beklesin ruzi mahşeri ki bilsin. Cenab-ı Allah’u Teâlâ dinden çıkmış olan, zümreyi fasıkını hidayete kılmaz. Çünkü hidayet Allah’a teslim olanadır. Hulasei mana budur ki: vallahu â’lamu bi muradihi Allah’ın ve Allah’u Teâlâ’nın Resul’ü Muhammed (s.a.s)’min emirleri ve sözleri her şeyin ve her varlığın üstünde kabul edilmedikçe imanı kâmil elde edilemez.

هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ

Tevbe Suresi ayet 33

İşte O Yüce Mevla’dır ki hidayet yolunu beyan etmek üzere hakiki bir dinle zamanın insanlarına Muhammed-ül Resul’ü gönderdi ki bütün batıl dinlere galabe eylesin. Her ne kadar müşrikler ikrah etseler de (İstemeseler de).

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّ كَثِيرًا مِّنَ الأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلاَ يُنفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللّهِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ

Tevbe Suresi ayet 34

Ey iman edenler!

Muhakkak haberiniz olsun ki, çok yahut ve Hıristiyan ahbar ve ruhbanları vardır ki hile ile masum halkın mallarını yerler ki o insanları Allah’ın vuslat yolundan çevirsinler. Maalesef muvaffak da olurlardır. O insanlar ki altın ve gümüşü hazine ederek, Allah için nafaka etmezler.
Onları dehşet verici azapla müjdele. Çünkü onlar dünyada iken fakir, yoksun, muhtaç olanların haklarını yiyip vermemişlerdir. İşte onlar için azap vardır.

أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّهُ مَن يُحَادِدِ اللّهَ وَرَسُولَهُ فَأَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِداً فِيهَا ذَلِكَ الْخِزْيُ الْعَظِيمُ

Tevbe Suresi ayet 63 

      Evet, acaba bu münafıklar bilmezler mi ki her kim Allah ve Allah’ın Resul’üne karşı, ilanı harp ederse onun için ebedi olarak narı cehennem vardır? İşte en büyük hacelette budur.

وَلَئِن سَأَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ إِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُ قُلْ أَبِاللّهِ وَآيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنتُمْ تَسْتَهْزِئُونَ

Tevbe Suresi ayet 65

Ey Nebiyim Muhammed (s.a.s)!

Şayet sen, bu münafıklardan sual edip, beni tekzip etmeniz ve batıl kabul ederek, onunla meşgul olmanın ve halkı da o batıla teşvik etmenizin sebebi nedir? Cevaben derler ki: ‘Biz mizah ederiz.’ Yani şakalaşıyoruz diye onlara de ki: ‘Be hey nadanlar nasıl oluyor da siz münafıklar Allah ve Allah’ın ayetlerine ve Resul’üne alayı ve istihza ediyorsunuz?’ İmamı Teberiye göre Efendimiz (s.a.s) gazveyi tebuke giderken aralarında bazı münafıklar da bulunuyorlardı. Birbirleriyle konuşup derlerdi ki: ‘Şu adama bakın şamın kasırlarını ve binalarını fetih etmek ister. Heyhat.’
Yani bu işlem akıldan uzaktır diye konuyu izhar ettiler. Daha önce izhar edildi münterefillahi


الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُم مِّن بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمُنكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ أَيْدِيَهُمْ نَسُواْ اللّهَ فَنَسِيَهُمْ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

Tevbe Suresi ayet67

Erkek ve kadın olan münafıklar, bir insanın azası gibi birbirinin tamamlayıcısıdırlar. Her ikisi de bir sınıfı vahid olarak dinden uzaktırlar. Müminlerden değillerdir. Onlar birbirlerini ilahi yasakları yapmaya tahrik ve teşvik ederler. Onlar Allah’ın ibadetinden geri kalmışlardır. Sanki unutmuş gibi Cenab-ı Allah da rahmeti ilaheyesini onlardan kesmiştir. Bileseniz ki münafık olan zümre dini İslamiyet’ten çıkmışlardır. Onlar için indi ilahiyede küffarlar gibi muhallidu finnar (daimi ateşte kalmak) muhakkaktır. Ve diğer yandan onlar ile küffarlara lanet ile beraber ebedi olarak narı cehennemde azap vardır. İşte küffarla beraber yaptıkları isyana karşı, lanet ile huludi finnar daimi azabı şedit görmeye kâfidir. Bunun müfadi kavlu Teâlâ

وَعَدَ الله الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا هِيَ حَسْبُهُمْ وَلَعَنَهُمُ اللّهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّقِيمٌ

Tevbe Suresi ayet 68

Burada Cenab-ı Allah’u Teâlâ zümreyi küffar ile zümreyi münafığını beraber zikir etmesinden gaye her iki zümrenin biri birisinden fil hakikat farkı olmadığı gibi ve ikisi de ebediyen narı cehennemde kalarak lanetlenmiş olarak, ebedi bir azabı şedit ile muaheze oldukları ve hiçbir kimse bunların şefaatinde bulunmaları mümkün olmadığını bildirmektir. Naûzu billahi münşürurihim ebeden daima




وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَـئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Tevbe Suresi ayet 71

وَعَدَ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ أَكْبَرُ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

Tevbe Suresi ayet 72

Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ geçmiş ayetlerden guruhi münafığın halleri beyan ettikten sonra müminlerin sıfatı Aliyeleri beyan etmek üzere şöyle buyuruyor: müminler kadın ve erkek fark etmeksizin kardeştirler. Birbirine yardımcı olarak sanki bir insanın uzvidirler. Nasıl ki Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur.  “El mü’minu lil mu’mini kel bünyanil mersusi yeşuddu baduhu baden” el hadis. Yani mümin mümini desteklediğinden duvarın yani binanın taşlarına benzerler. Nasıl taşlar birbirine kenetlenip müşeyyet (yüksek ve sağlam) binayı oluşturuyor öyle de müminler birbirlerine destek verip münafıklara ve kâfirlere karşı sed oluşturup kendilerine muhafaza ederler. Evet, müminin sıfatı budur ki doğru ve dürüst namazını kılar, zekâtını verir. Allah ve Allah’ın Resul’üne itaat eyler. İfayı emirlerinden tembellik göstermez. İşte bunlardır ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ Hazretleri Rahmeti ilahiyesine layık görmüştür. İşte bunlardır ki Vaâdi Sübhaniyesi onların hakkında bariz bir şekilde imzalanmıştır. Onlar için ebedi olarak cennetül adinde rızayı ilahiyesiyle beraber en büyük kurtuluş vardır diye müjdelenmişlerdir. Nimetleri mübarek olsun.


يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ

Tevbe Suresi ayet 73

Bu ayeti kerimede Cenab-ı Allah’u Teâlâ küffara ve münafıklara müsamaha olmadığını ve onlara karşı galizül çirkin,(terbiye dışı) kalp olarak, durması küffara kılıç ile münafıklara da lisan ile savaşması lazım gelen mühimlerdendir diye haber veriyor. Velâkin şimdi ise devlet ile millet el ele verip müminleri bir tarafa bırakarak, kâfirlere dost olup, münafıklara da kardeş olup müminlere de düşmanı kül ve Kuran’ı kabul etmez oldular. Yani tüm varlıklarıyla düşman oldular. Heyhat! (hakikatten çok uzak bir işlem)

أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ وَأَنَّ اللّهَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ

Tevbe Suresi ayet78

Acaba zikri geçen münafıklar, fikirlerini gizleterek, kendilerini mümin sıfatında göstererek bilmezler mi ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ gizli olan sırlarına ve gizli istişarelerine vakıftır? Burada bir suali mukadder vardır ki, denilebilinir ki; Neden Muhammed-ül Resul (s.a.s) münafıklara karşı savaşmayıp lisan ile manevi bir savaşta bulunmayı tercih etmiştir? Sebebi şudur ki şayet (a.s.) guruhi mebtunul keferelere karşı ilanı harp etseydi, müşkilat peyda olabilirdi ki kâfirler diyebilirlerdi ki bakın Muhammed (s.a.s) bunları aldattı Müslüman oldular mallarını vermedikleri için, katıl etmelerine emir etti. İşte bizi dinlemediler. Muhammed-ül (s.a.s) dinini kabul ettiler. Güya Müslüman oldular. Ne fayda ki ne canlarını ve ne de mallarını kurtaramadılar. Ama bizimle beraber kalmış olsaydılar onlara bir şeyler olmazdı. İşte bu nahoş sözler olmasın diye lisanla nasihat tercih edildi.



الَّذِينَ يَلْمِزُونَ الْمُطَّوِّعِينَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ فِي الصَّدَقَاتِ وَالَّذِينَ لاَ يَجِدُونَ إِلاَّ جُهْدَهُمْ فَيَسْخَرُونَ مِنْهُمْ سَخِرَ اللّهُ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

Tevbe Suresi ayet 79

اسْتَغْفِرْ لَهُمْ أَوْ لاَ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ إِن تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ سَبْعِينَ مَرَّةً فَلَن يَغْفِرَ اللّهُ لَهُمْ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَفَرُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ

Tevbe Suresi ayet 80

Evet, o insanlar ki Allah’a ve Allah’ın Resul’üne itaat edenleri igpleyip  alay ederler ve o insanlar ki kuvvete, güçlerine göre sadaka ile yardımda bulunurlar. Onları da ıgpleyip maskaraya alırlar. Bilsinler ki Cenab-ı Allah’u Teâlâ onları cezalandıracaktır. Ve onlar için incitici azap vardır.
Evet, Cenab-ı Allah’u Teâlâ ikinci ayetinde kesin cevap veriyor ki (a.s)’a hitaben buyuruyor ki:

Ey Nebiyim Muhammed!

Bu guruhi münafikına şefaatte bulunsan bulunmasan, Şanı Yüce Mevla onları bağışlamaz. Her ne kadar tekrar tekrar yani 70 kere de istiğfar etsen yine bu mebtunul küfür olan guruhi münafikın afvı ilahiyeye medar olmazlar. Çünkü onlar Allah ve Resul’üne karşı gelip, sözlerini red etmişlerdir. Burada müşakelet vardır. Hiye ittifakul kelimeteyni lefzen ve ihtilafuhuma ma’nen kema fihazel makam li enne saharet bi nezeri ilallahi bi ma’nel cezai ve bi nezeri ilel ibadi bi ma’nel istihzai
Evet, nasıl ki ayeti kerimede “feyes harune münhüm ve sahirallahu münhüm” gelmiştir. Evvel ki sahireden murad münafıkların müminlere karşı alayı ve istihzaleridir. İkinci sahireden murad Cenab-ı Allah’ın münafıklara karşı hazırladığı azabı şedittir.

وَلاَ تُصَلِّ عَلَى أَحَدٍ مِّنْهُم مَّاتَ أَبَداً وَلاَ تَقُمْ عَلَىَ قَبْرِهِ إِنَّهُمْ كَفَرُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَمَاتُواْ وَهُمْ فَاسِقُونَ

Tevbe Suresi ayet 84

Ey Nebiyim Muhammed (s.a.s)!
        
Zümreyi münafığından her kim vefat ederse namazına durma. Zira senin namazın rahmettir o münafıklar ise bu Rahmet’e layık değildirler. Ve dua etmek maksadıyla, ziyaret olsun ölüm zamanında defin için olsun, kabirleri üzerine durma. Çünkü o guruhi münafığın dünya hayatında iken imanı izhar edip, ruhen, kalben, küfür üzere müdavim olmuşlardır. Hatta ölürken dinden çıkıp, küfür üzere dünyadan çıkmışlardır. Ve isyanlara devam etmişler tövbe etmeden teslimi ruh etmişlerdir.

وَلاَ تُعْجِبْكَ أَمْوَالُهُمْ وَأَوْلاَدُهُمْ إِنَّمَا يُرِيدُ اللّهُ أَن يُعَذِّبَهُم بِهَا فِي الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ أَنفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ

Tevbe Suresi ayet 85

Ey Nebiyim Muhammed!(S.A.V)

O guruhi münafığına verdiğimiz mal ve evladın çoğunluğu seni düşündürmesin. O verdiğimiz onların iyiliklerinden değildir. Ancak Cenab-ı Allah’u Teâlâ onlardan rahatı selp etmek için o malın ve evladın çoğunluğu vermiştir ki o mal ile ve evlatlarıyla ahiretin akıbetinden tefekkür etmesinden birun kalsınlar. Küfürleri üzere dünyadan çıksınlar diye irade etmiştir Cenab-ı Allah

أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَأَنَّ اللّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

Tevbe Suresi ayet 104

وَقُلِ اعْمَلُواْ فَسَيَرَى اللّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Tevbe Suresi ayet 105

Evet, acaba tövbe edenler kabul bilmezler mi ki muhakkak ve muhakkak Cenab-ı Allah gerçek tövbe edenlerin tövbeleri kabul buyuruyor. Ve verdikleri sadakayı da kabul eder. Çünkü söz vermiştir. Gafirü zanbi ve kabilü tevbi buyurmuştur. Yani Cenab-ı Allah’u Teâlâ günahları bağışlayıp tövbeleri kabul buyurucudur. Hâşâ bin kere hâşâ ki sözünden muhalefet olsun. Zira muhalefet sıfatı nakisedir. Bu nakise sıfat ise Allah’a yakışmaz.
        
Evet, ey insanlar!

İstediğiniz ameli işleyin. İndi ilahide her kim ne işlerse hafi (gizli) değil aşikâr olup, ruzi mahşerde tamamen aşikâra çıkacaktır. Herkes kendi ameliyle mahşerdeki insanlara görünecektir. O amele göre de cezalandırılacaktır. İyi ise iyi, kötü ise kötü azap olunacaktır. Bu ayet süreyi 

فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْراً يَرَهُ {7} وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرّاً يَرَهُ

Zilzâl Suresi ayet 7-8

Bi tamamiha tasdik etmiştir.

إِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْداً عَلَيْهِ حَقّاً فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللّهِ فَاسْتَبْشِرُواْ بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُم بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

 Tevbe Suresi ayet 111


Her kim iîlayı kelimetullah için midani harpte canıyla, fedayilik babında mukatelede (cenkte) bulunursa, şehit düşerse ve yahut muharabeye giden askerlerin tedarikini Hz. Osman varı (r.a) görürse, onun hakkında Cenab-ı Allah’u Teâlâ’nın gönderdiği bütün kütübi mukaddeslerinde Vaâdi Sübhaniyesi vardır ki, bu can ve mal ticaretinde bulunan için cennetler vardır. Bu muahede yani sözleşme halisen Allah rızası için harp edenler mümin olan kullar arasında ile Allah’u Teâlâ’nın arasındadır. Acaba hangi bir kimsedir ki Allah’tan daha ziyade muahedesinde (sözünde) sadık, sabit ve doğru olsun? Hâşâ ve kella bu muahededen sizlere müjde olsun ki içinde bulundunuz en büyük zafer ve kurtuluş sizler kazandınız.

التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدونَ الآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ

Tevbe Suresi ayet 112

Yani tövbe edip, ibadetle beraber Allah’ın verdiği nimetlere karşı hamd ederek, şükrün ne olduğunu bilip, ifa ederek ve hem gaza hem de ulumi dini tahsil için yeryüzüne yayılarak namazlarını kılıp, emri bil marufi ifa edip, halkı ilahi yasaklardan sakındırıp, ilahi hudutları muhafaza ederek, müminleri müjdeleyip,  eda–i ibadet ederlerdir. Cenab-ı Mevla’i Mutaal (a.s)’ma şöyle bir müjdede bulunup, bu vasıflarda her kim bulunursa müjde ver.

Ey Nebiyim Muhammed (s.a.s)!

         De ki: ‘Yeryüzünde kim ilahi feraizi (farzları) ifa edip, ilahi yasaklardan sakınıp, imrarı hayat ederse, cennatünnaîmle onları müjdele’. Böyle bir sıfata sahip olan kişi, kendini Allah’a sevdirmiş olur. Zira gerçek taip abid hamid saih yani yeryüzünde gezip, irşat görevini yapmak demektir. Dost doğru namazını kılıp, emri bil magrufi ve nehyi anil münkerin beyanında bulunup, devam eden için cennatünnaîm vardır.

مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَن يَسْتَغْفِرُواْ لِلْمُشْرِكِينَ وَلَوْ كَانُواْ أُوْلِي قُرْبَى مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُمْ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ

Tevbe Suresi ayet 113

Yani hem peygambere ve hem de müminlere caiz değildir ki müşriklere indi ilahiyede şefaatte bulunup, günahlarının affını dilesinler. Her ne kadar o müşrikler akraba da olsalar. Çünkü o müşrikler küfür üzere ölmüşlerdir için. Onlara affı ilahi yoktur. Ama İbrahim (a.s) amcası azera affı dilemesi ise İbrahim söz vermişti. Sonraki müşrik olarak ölmüş olduğundan affa medar olamayacağını anlayınca vazgeçti. Bileseniz ki İbrahim halim ve seburdur. Bu mealin mistaki ise;

وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ إِلاَّ عَن مَّوْعِدَةٍ وَعَدَهَا إِيَّاهُ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ أَنَّهُ عَدُوٌّ لِلّهِ تَبَرَّأَ مِنْهُ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لأوَّاهٌ حَلِيمٌ

Tevbe Suresi ayet 114 kavlu celili kadirdir.

Yani İbrahim (a.s) babasına söz vermişti ki bir zaman sonra istigfarda bulunup, babasının affını Cenab-ı Allah’dan dileyecektir. Vak da ki gayri Müslim olduğunu Allah’ın beyenatı ile anladı. Ve müşrikler için indi ilahiyede, affın bulunmadığını bildi. Hemen vazgeçti. Ve bir daha da onun için münacatta bulunmadı. Zira İbrahim hem seburdur ve hem de halimdir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ

Tevbe Suresi ayet 119

Ey iman edenler!
 Allah’tan korkunuz ve hayâ ediniz. Allah’ın evamiri ilahiyesini ifa edip, doğru hareke ederek bütün ahvallerinde Allah’a ve Resul’üne mutiî olanlarla (itaat edenlerle) beraber olunuz ki kurtulasınız. 

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde
Muhammed Nuri ÇELİK


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

E=mc2 ?

Güneş Sistemi

Güneş Sistemi
Üstteki resimle bu resim arasındaki benzerliği farketmişsinizdir Güneş Sistemi de diğer sistemlerle birlikte bir merkez etrafında dönmektedir. Ancak biz henüz bunu keşfedemediğimizden bu sözün bilimsel bir dayanağı yoktur.

Cevşen