FİL SURESİ

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِأَصْحَابِ الْفِيلِ٭ أَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ فِي تَضْلِيلٍ٭ وَأَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْرًا أَبَابِيلَ٭ تَرْمِيهِم بِحِجَارَةٍ مِّن سِجِّيلٍ٭ فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَّأْكُولٍ٭

Fil Suresi

Ey nebiyim Muhammed (s.a.v)!

 Bilir misin ki Allah’u Teâlâ eshabul file ne yaptı?

Hileleri onları helaka götürdü. Siyah kuşların vasıtasıyla, küçücük taşlarıyla onları imha etti. Adeta hayvan yemi yedikten sonra, dışkıyı dışarı çıkaran, fışkı gibi oldular. Evet, bu sürenin özeti bu olsa gerek. Allah’u ê’lemu bi muradihi. Efendimizin dünyaya geleceği zaman o sene yemen meliki ebrehe bini eşrem senâ sahrasında bir mabed bina eder ki, halk kabeye gitmeyip, haç için aynı mevsimde oraya gelsinler. Yani kabe tavafı ile ziyareti iptal edilsin. Bedevi Araplardan birisi, bu fikri menhusu (uğursuz fikri) öğrenince, gider içinde teğavud ederek, (büyük abdest bozup) duvarlarına suvadıp (sıvayıp), çeker gider. Bu necaseti gören Ebrehe’ye haber verince; Ebrehe yemin ederek, kabeyi harap edecektir. Asker toplayıp, fil donanmasıyla, Mekke’ye doğru yol alır. Mekke’ye yakın olunca; Mekke’liler Mekke’yi boşaltıp, dağa çekilirler. Ancak Ebu Talip, kabenin perdesinden tutar, ‘Yarap!’ diye niyazda bulunur. Mekke ahalisi tamamen çekildikten sonra, Allah’u Teâlâ irade eyler ki kırlangıç denilen kuşlar tarafından, bunlar saldırıya uğrarlar. Her bir kuşun gagasında bir taş ve her bir pencesinde de birer taş var. Toplam 3 taş oluyor ki her tarafta saldırı gerçeklerşiyor. Taşlar başlarından vuruluyor. Ve aynı anda arkalarına çıkıveriyor. Bu gelenlerden tek bir tane dahi olsun kurtulmuyor. Ancak Ebrehe ile muhafızları kalıp, habecistan meliki olana necaşiye varıp, ağır yaralı olarak, hadiseyi haber verdikten sonra, onlarda aynı şekilde patlayı verip parçalanırlar.Parçalanarak yok olup, canları cehenneme girer. İşte mucize budur ki kudret sahibi, Cenab-ı Allah’u Teala dilerse; mümin kulunu, düşman şerrinden muhafaza edebilir demektir.

Bediûzzaman Said Nursi Talebelerinden Fakih Şükrü zâde

Muhammed Nuri ÇELİK